zaman gazetesi

mehmet barlas'ın bir rus gazeteciyle yaptığı görüşmede fethullah gülen için 'müslüman soros' benzetmesini yapmasının ve genel olarak cemaati iktidardan rol çalmakla suçladığı iki yazısının ardından, bir süredir emareleri görünen cemaat - iktidar anlaşmazlığının bu sefer üst perdeden kendini göstermeye başladığı gazete.

genel yayın yönetmeni ekrem dumanlı sert bir cevap verirken cemaatin sözcüsü olarak bilinen hüseyin gülerce de görece yumuşak bir yazıyla topa girmiş. aslında daha sert bir tartışma geçtiğimiz hafta yenişafak ile zaman'ın iki yazarı arasında yaşanmış ve işaret fişeği atılmıştı. yenişafak'tan cem küçük 7 şubat'ın yani mit başkanı fidan'ın pkk'nın şehir yapılanması olan kck soruşturmasında ifade vermek üzere savcılığa çağrılmasının cemaatin iktidara karşı bir operasyonu olduğunu açıktan yazmış ve zaman gazetesinden bülent korucu'nun 7 şubat'ı efsane olarak nitelediği yazısına ateş püskürmüştü.

bugün twitter'da görülen #zamangazetesikendinegel haştegi sadece medyada değil tabanda da cemaat-iktidar geriliminin hissedilmeye başlandığını gösteriyor sanırım.


yapılmış en başarılı reklam filmlerinden birine sahiptir. *
hedef gösteren, konu saptıran, nefret yayan, tüm illerde apartmanlara bol bol bedava gazete dağıtıp, sonra tirajımız şu kadar milyon diye reklam yapan, bu arada o dağıttığı gazeteleri o apartmandan alan olmazsa, gidipo apartman sakinlerinden parasını isteme yüzsüzlüğü gösteren, başkalarına göre gazete, bana göre herhangi bir kağıt parçası.
reklam konusunda oldukça başarılıdır. son yaptıkları 2015 reklamının adı bedel. 3d falan çekmişler sanırım. teknik olarak başarılı fakat adalet size de lazım olunca ortaya çıkmanız üzücü gerçekten. reklamda geziden de fotograflar koymuşsunuz fakat gezi direnişinde yazıp çizdikleriniz unutulmadı. geçmişini silemezsin, bunun bedelini sen de ödüyorsun doğal olarak.

yazarlarından şahin alpay onur yürüyüşü ile ilgili lgbti'leri destekleyen bir yazı yayınlamış. işte bizim bu yazılara ve bu kafadaki adamlara ihtiyacımız var.

yazısı şu şekilde;

eçen 26 haziran cuma günü abd yüksek mahkemesi, abd anayasası’nın eşcinsellerin evlenme hakkını güven altına aldığına karar verdi; böylelikle eşcinsel evlilikleri tüm ülkede yasal hale getirdi. karar, en az 20 yıl süren bir haklar mücadelesinin sonucu. kamuoyu yoklamaları, abd’de toplum çoğunluğunun eşcinsel evliliğine olumlu baktığını göstermekte.
başkan barack obama, yaptığı duygu yüklü konuşmada bu kararın amerikan toplumunda yeni bir eşitlik çağı açtığını söyledi. “bütün amerikalılar eşit muamele gördüğü zaman, hepimiz daha özgür oluruz…” dedi. o akşam başkan’ın ikametgahı beyaz saray’ın cephesine lgbti’nin (lezbiyen, gay, biseksüel, trasseksüel, interseks) sembol rengi olan gökkuşağı renkleri yansıtıldı.
geçen cuma günü abd’de bunlar oldu. peki, iki gün sonra istanbul’da ne oldu? haziran ayının son pazar günü dünyanın hemen bütün demokrasiyle yönetilen ülkelerinde lgbti “onur yürüyüşü” yapılıyor. akp’nin iktidara gelmesinden sonra, müslüman çoğunluklu ülkelerin ilki olarak türkiye de, demokratikleşme yolunda büyük bir adım atarak bu ülkeler arasına katıldı. ilk yürüyüş istanbul’da 2003, ankara’da 2008 yılında yapıldı. geçen yıl yapılanı dahil bütün yürüyüşler şenlik havasında gerçekleşti.
ne var ki, 28 haziran’da yapılacak 13. “onur yürüyüşü”nde hiç öyle olmadı. polis biber gazı ve tazyikli suyla sert bir şekilde müdahale ederek yürüyüşün yapılmasını engelledi. temel haklar bir kez daha çiğnendi; yurttaşlar itilip kakıldı; türkiye’nin demokratik dünyada giderek kötüleyen imajı bir darbe daha yedi. hdp milletvekili filiz kerestecioğlu, vali vasip şahin’in yürüyüşe müdahale gerekçesini “ramazan hassasiyeti” olarak açıkladığını söyledi. valilik daha sonra yaptığı resmi açıklamada yürüyüşe “izinsiz olduğu” ve “provokasyon tehlikesi” bulunduğu için müdahale edildiğini ifade etti.
oysa gerek 12 eylül anayasası, gerekse aihm’nin aldığı birçok karar, gösteri hakkının kullanılmasının izne tabi olmadığını hükme bağlıyor. oysa bugüne kadar hiçbir onur yürüyüşü’nde olay çıkmadı. oysa önceki yıllarda “ramazan hassasiyeti” söz konusu olmadı. aksine, 7 haziran genel seçimlerinden bir hafta kadar önce, 1 haziran’da beyoğlu’nda dağıtılan broşürde iktidar partisi akp’nin özgürlüklere ve farklı yaşam tarzlarına saygılı olduğu 2014’teki yürüyüşten fotoğraflarla anlatılıyor; “türkiye ramazan’da istiklal caddesi’nde gay yürüyüşü yapılabilen bir ülke…” deniliyordu. posta gazetesi manşetinde haklı olarak sordu: “bir ayda ne değişti?”
geçen pazar yaşananlar türkiye’de lbgti’nin karşı karşıya olduğu sorunlara bir kez daha dikkat çekiyor. bugün dünyada çoğu müslüman çoğunluklu 79 ülkede eşcinsellik suç sayılıyor. türkiye’de 1858’den bu yana suç değil. ancak eşcinseller evlenemiyor, evlat edinemiyor, askerlik yapamıyor. karşı karşıya oldukları muhakkak ki en büyük sorun, maruz oldukları yaygın önyargılar, ayrımcılık ve nefret söylemi. toplumda herhalde başka hiçbir grup eşcinseller kadar kötü muamele ve aşağılanmaya uğramıyor. chp bursa milletvekili aykan erdemir geçen eylül ayında tbmm’de yaptığı açıklamada, muhtelif araştırmalara gönderme yaparak, türkiye’de lbgti bireyleri hedef alan ayrımcılığın ve şiddetin giderek arttığına dikkat çekiyordu. ab komisyonu’nun her yıl yayımladığı ilerleme raporlarında lbgti bireylerin maruz kaldıkları ayrımcılıkla ilgili uyarılarda bulunuyor.
bütün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerinin kabul görmesi, ayrımcılığın son bulması için türkiye’nin gidecek çok yolu var. 28 haziran günü chp ve hdp milletvekillerinin “onur yürüyüşü”nde polis müdahalesine el ele tutuşarak direnmeleri, insan hakları ve insanlık onuru için verilen mücadelenin bizde de er geç kazanılacağına dair belki en umut verici işaretti.
cadı avına devam. dün polis baskını gerçekleşen gazetedir.

http://haber.sol.org.tr/medya/zaman-gaze...
zamanında hükümet sözcüsü gibi davranıp şimdilerde baş düşmanı bellenmiş yapının basılı organı.
bir yerde yeni akit kitlesine de göz dağı olmuştur, düzgün gitmedi mi işler başlar ayak,ayaklar şah olur *