amerikan filmleri klişeleri

korku filmlerinde, filmin başındaki ezik, silik, akmayan kokmayan kız, filmin sonunda süperheroya dönüşür, böyle kasım kasım kasılarak yürümeler... (salak karı, bütün arkadaşların öldü kime bu havan?)
işten kovulan kişinin eşyaları herzaman bir küçük kutuya sığar bir daha eksik kalan eşyaları almaya gelmez.

sayfalar dolusu raporu yetiştirmeye çalışan kişi yolda koşarken mutlaka bir kaç sayfasını düşürür ve o sayfalar hiçbir zaman lazım olmamıştır.

-mike bu rapor eksik nasıl iş yapıyon lan yavşak ?
-pardon patron yolda düşürdüm herhalde.
-git çabuk al da gel, yapıcasan adam gibi iş yap !
-olmaz patron klişe bozulur...
kadın ajanlar güzellik yarışmasından seçilmiştir, çirkin bir ajan bulamazsınız. bir de orda burda çıkan haç işareti çoğunlukla bir inanç göndermesi yapılır. türkiyede olsa direk bağnaz diye yaftalanır.
kadınlar feci hoş ve çekici
herifler inanılmaz yakışıklı fit bedenleri var.
hepsi ölümcül aşık olurlar ve genelde de yıldırım aşkı olur, en başta reddederler, filmin sonunda kavuşurlar!
kaybedenler sonunda kazanır.
feci milliyetçilerdir, amerikan filmlerinde amerikan milliyetçiliği gözümüze mütemadiyen sokulur.
çok nefis hayatlar yaşarlar, kocaman arabalar, evler. bahçeli havuzlu evler.
amerikan rüyası diye bir şey bile var.
korku filmlerinde salak koca memeli karılar dışarı kaçacaklarına üst kata çıkarlar, katil de keklik gibi avlar onların hepsini
tehlikeli bir mekan, belli işte biri ya da bişeyler sikip atıyor sizi, daha ne ayrılıyorsunuz anlamam. illa ki ayrılırlar, sik var gibi uyuyrlar ama beraber de uyumazlar, çocukları üst katta yatağına yatırırlar mesela. o ne lan neden, çocuk uyuyacaksa al koynuna uyut.
merakla bodruma inerler ve orası illa ki karanlıktır, lambası çalışmaz, aniden söner. ama yine de aşşağı inilir sonrada sikilirler.
arkadan bir araba kovalarken yoldan çıkılmadan koşulur, nizami atletizm ya, lan salak kaç git ağaçların arasında ne yapacak sana araba.
araba takipleride aynı salaklık içinde, yandaki araba sıkıştırıyor, bassana frene dümbük. kalakalsın mal gibi ortada. yok illa beraber gider arabalar, sürter filan. sanki sikişiyor arabalar.
en temel sorun seyredenlerin zekasının düşük olduğunu varsaymak. geri zekalı olduğumuzu düşünüp ona göre yapıyorlar filmlerini. ne yazıkkı umduklarından daha zekiyiz.
birisi herkesin aklına gelmeyen bir şey yaptığında öncelikle açıklama isteği duyar;
-kardeşine ulaşabildin mi ?
+lanet olası telefon çekmiyor,şebekelerin tamamı devre dışı
+hey bayan burada ankesörlü telefon var mı ?
/hmmm sanırım aşağı katta var
+teşekkürler
/ama orası sular altında şu anda
- hey sam nereye gidiyorsun sam!
+ankesörlü telefonlar gücünü telefon hattından alır.

vaybe ne gerekli bilgi ama dimi bir bok yiyoruz bari açıklayalım da saçma demesinler diye de ayak üstü yazıyor,heryer sular altında telefon hattı mı kalır mnskym.

(bkz: the day after tomorrow)
içerisinde kara büyü varsa ve kan kurbanı vermek gerekiyorsa parmak ucu falan delmezler, koskoca bıçağı avucu boyunca kaydırır büyüyü yapan kişi. suratı da acı içinde kıvranması gerekiyorken en fazla kaş aldırıyormuşçasına seyirir hafiften. *
555 ile başlayan telefon numaraları.

olay mahalinde çörek yiyen polis memurları.

mutlu amerikan yaşantısı. *
yeni bir maceraya başlandığında, katil tarafından kurban edilecekler listesinde gözlüklüler ve şişmanlar arasında sıkı bir birincilik rekabetinin bulunması. <br> <br>çocuklar ve gençler için hazırlanan, genelde tatil sabahları yayınlanan filmlerde, muhakkak ekibe teknik ve bilimsel destek sağlayan gözlüklü bir elemanın mevcut bulunması.
akşam yemeğinde, her zaman tabağındaki yemekle oynayan bir aile üyesi, <br>doğum günü/mezuniyet/tiyatro gibi özel günlerde mutlaka geleceğim deyip gelmeyen baba rolü, <br>tanrıyla konuşup,ona küfürler savurup istediği sadece bir ışık/şans olan adamın bir kaç sahne sonra istediğinin kabul olması ve imana gelmesi, <br>her zaman kaçacak bir arka kapının bulunması. liste uzar gider..
kapı çalar. başrol kızımızın en yakın arkadaşı kapıda salya sümük ağlayarak bir şeyler anlatmaya çalışır. bizim kız ona "aşkısı" modunda sarılır ve şöyle der:

- shhh, it's ok.
aksiyon filmlerinin sonunda mutlaka polis arabalarinin, ambulanslarin, gazetecilerin, saglik ekiplerinin, polis memurlarinin, oldugu kalabalik bir sahne vardir ve vakit mutlaka aksam yada gecedir. kahramanin kurtardigi birisi yaralidir ve sedyededir.. ambulansa binerken kahramanimiza tesekkür eder. bir digeri battaniyeye sarinmistir elinde kahve fincani vardir. kahramanimiz ve filmin iyi polis müfettisi arasinda mutlaka birbirlerini takdir eden esprili bir dialog geçer. sonra kahramanin manitasi gelir ve öpüsürler.
aksiyon filmlerinde nedense tüm kahramanlar birer birer ölür ve en sona en yakışıklı adamla, en güzel kadın sağ kalır. onlar da finalde öpüşerek filmi bitirirler. <br> <br>biraz önce vurulmuş, işkence görmüş, bir uzvu kesilmiş adam iki dakka sonra maceradan maceraya atlamaya başlar, sarbi sarıoğlundan bile hızlı koşar. <br> <br>bir de bu var : this is a matter of national security
bütün uzaylılar muhakkak amerikan topraklarına düşer.
çim biçme ritüeli olmazsa olmazlardandır. her seferinde sorumsuz aile bireyleri tarafından unutulur ya da ceza olarak evin bebelerine kitlenir.
taksi şoförlerinin hepsi rap müzik dinlemeyi seven gamsız, kedersiz, şebeleklik yapmayı seven zencilerdir..
asosyal ve içine kapanık olan karakterin mutlaka kendini geliştirdiği bir yeteneği vardır. bu genellikle bilgisayar veya elektronik cihazlardır.