bağdat caddesi

insanların parfüm kokularının birbirine karıştığı caddedir
büyüdüğümüz, okulumuzun olduğu, okul çıkışlarında kaldırımlarında, kafelerinde gülmekten karın ağrısı çekene kadar muhabbetlediğimiz, mahallemizin afilli abla ve abilerini bazen takip ettiğimiz, işportacılarından önce haribo, büyüyünce traş köpüğü ve deodorant aldığımız, anılara hala ev sahipliği yapan, sonradan kazık kadar haliyle göç etmiş insanların bunların hiç birinden haberi olmadan "tiki mekanı ayol nasıl seversiniz" dediği şahane yer. evet bozulmuştur. ama hala güzeldir. opera pastanesini, metronom'u, a-la-minute'i, altuğ'u, kristal'i, mr. rooster'i, kral ve ben'i hasretle hatirlariz.
sanki, fakir insanlarin yenilerini giyip gittigi, bakiniz ben de zenginim kaliteliyim diye gostermek icin gittigi yer gibi duruyor. kendini yuksek hissetmek, onlardan biri olmak. ama hepsi aslinda cok fakir de olabilir, bir çaya 5 lira verip bütün gün oraya da pinekleyebilir. istersen 10 lira yap, o insanlar yine gider oraya, amac hep gosteris degil midir zaten. **
gereksiz degere binmis, senelerdir ticky lerin ve ticky olmaya calisanlarin piyasa yaptigi caddedir. evime yakin olmasina ragmen omru hayatimda toplasan 5 kere onda da arkadas, kardes zoruyla gittigim, kadikoy de gayet rahat bir sekilde takilmak dururken insanlarin neden o caddedeye gidip gittikleri her mekanda kazik yiyip ustune birde kendilerini kastiklarini anlayamadigim caddedir. kahvecilerinde kendilerini ust tabakadan zanneden bir meslekleri bile olmayan sahte sarisin teyzeler gun muhabbeti yapar. restaurantlari caanim turk yemeklerinin yerine dunya mutfagi adi altinda satilan ama aslinda gercekten siparis ettiginizle onunuze gelenin sacma bir sekilde farkli oldugu, yurtdisinda 5 dolar vermeyeceginiz yemekleri 20 dolara yiyen enayilerle doludur. bildigin nachos u catal bicakla yemege kalkan mi ararsin( cips kivaminda olmasi gereken sey o kadar yumusak ki mecburiyet hissediyor insanlar bicak kullanmaya) yoksa yengec yiyorum zannedip yumurta beyazi yiyen mi (sahte yengec eti). bircok mekan yurtdisindan ithal menulerle doludur, fiyatlar normalin 2-3 katidir ve kesinlikle yemekler verdiginiz paraya degmez.
dayak yemeyeceksem sevdiğim bir yerdir. her 5 metrekareye düşen 1 yakışıklı erkek gözlere hitap ederken her 25 metrekareye düşen 1 yakışıklı ve zengin erkek gönüllere hitap etmektedir.

ayyyy söyletmeyin beni şimdi, yok fakirler zengin taklidi yapıyomuş da yok göz göre göre kazık yiyomuşuz da. yani geyleri tanımasam samimi olduğunuza inanıcam. hepimiz olduğumuzdan 1 ya da 2 üst sınıftanmışız gibi davranıyoruz. yaşadığımız evren böyle boktan abuk sabuk bir yer oldu işte. ben de yapıyorum sen de yapıyorsun o da yapıyor. üstelik bu " ambalaj satar" trendininbayraktarları da bizzat eşcinsellerdir.

neyse niye bana o kadar dert olduysa artık. bu arada evet yemek yemek pahalıya patlar ama samimiyetle söylüyorum, bağdat caddesinde yediğim birçok yemek verdiğim paranın hakkını vermişti. kadıköy'deki popüler mekanlardan da çok çok pahalı değil bence.
çocukken, sora sora bağdat bulunur atasözünü duymam, sonrasında bağdat caddesini duymam, daha sonrasında haritada kral yolunu görmem ve cok uzun olması nedeniyle hayrete düşmem sonucu hayal gücümü kullanarak benzerinin günümüzde ki adı olan, iki ülkenin en önemli kentlerini birleştiren upuzun yol olarak hayal ettiğim caddedir. 18 yaşımdan sonra gördüğüm ve bağdat'a ulaşmadığı için hayal kırıklığına uğradığım, kendimi oraya ait değilmişim gibi ezik hissettiğim, kaldırımları geniş olan caddedir