beren saat'in açıklamaları

insalıktan çıkmış topluma ders niteliğinde açıklamadır;

¨uyku tutmaz bu gece, gözler dolar taşar boşalır… yine yürüsek taksim’e ne değişecek??... kadın her geçen yıl daha değersiz bu ülkede… biliyorum daha da sertleşecek her şey… yine hafifletme, yine kadında suç arama, yine bulunur bir bahane… yine aşağılanma… yine mide bulantısı…

kadın olmak zor, güzel bir kız olmak çok zordur ülkemde… bugün o güzel yüze baktıkça neler geçiyor aklımdan: ilkokulda etek açmayı oyun yapan sınıf arkadaşlarımın hedefi olmak, okul eteğiyle eve yürürken yediğim onca laf, dersane dönüşü karanlıkta hızlanan adımlarım, göğsüme bastırdığım kitaplarım, taksilerin arkayı izlemek için ayarlanan aynaları, çıkma teklifini kabul etmediğim için canımı acıtan okul arkadaşlarım, ev telefonundan yapılan sapık konuşmalar, peşimden apartmana girip 15 yaşındaki bana ereksiyon halindeki cinsel organının gösteren o çocuğun yüzü, ellerim titreyerek eve kaçışım ve bunu kimseye anlatmayışım, kıçımı hem de bir kanal gecesinde elleyen sarhoş bir kanal yöneticisiyle tartışmam, sevgilisi olmamayı gururuna yediremeyen partnerler, arkadaşımın evinde tuvalete zorla dalıp dudaklarıma yapışan bir oyuncuyu itişim, mesleğim yüzünden yaftalanışım, aylarca peşimden koşan birini sanki ben sevgilisinden ayırmışım gibi tam sayfa haber yapışları, gizlice çakallıkla servis edilen göğüslerimin silüeti davası mavası, bilir kişi raporu lehime çıkınca geri çekilen davaya kocası araya girdi haberi, daha bugün fermuarım açık kalmış haberleri, aman ne önemli!!! kadına, bedenine, seçimlerine, haklarına saygı göstermeyen kafalara rağmen çok sanslıymışım diyorum artık, hep teğet geçmişim.
tecavüz, bıçaklanma, kesilip bavula tıkıştırılma, otobüs durağına komada bırakılma, yakılma yaşamadım. insanlık suçlarına göz yummak suçtur!!! bir gün hesap sorulur!!! cinsiyet ayırmaksızın her vatandaşın canını haklarını korumak görevinizdir!!!
dilerim son gününü hiç hatırlama özgecan hayallerinle huzur içinde uyu.

beren saat
...
türkiye'de kadınların yaşadıklarına örnekler gösteren bir yazı, iç döküş olmuştur.
bu metindeki duyguların ve olayların saflığı, dobralığı ve çarpıcılığı kadar korkunç olan bir şey daha var ki içinde, tüm güzelliğini yok edip, yazılanları yere çalıyor: " yine yürüsek taksime ne değişecek?"
bu açıklamalardan sonra beren saat'e olan sevgim bir kat arttı. eskiden sadece hayrandım artık babacan bir tavırla şefkat duyuyorum. biliyorum o bu yazıyı yazarken hiçbir erkekten şefkat beklemiyordu ama ne yapayım elimde değil.

kadın bir kadının neler hissettiğini çok güzel açıklamış. özgecan'ın cinayeti ortaya çıktığından beri hepimiz bir şeyler yazıp çiziyoruz. kimimiz erkeklikten istifa ettik kimimiz katillere küfürler savurduk. ama hiçbirimiz, evet biz homoseksüel erkekler bile, kadınlar ne hissettiğini anlayamadık. beren saat demiş ya hani "ilkokulda eteklerimizi açıp kaçmaya çalışan erkekler" diye, işte bu kadınların özgecan cinayetine karşı korkuyla karışık öfkeleri tam o yıllarda başlıyor. bu kadınlar sokağa çıktıkları her gün bu tehlikelerle karşı karşıyalar, ne yazık ki!

işte beren saat bunu çok güzel açıklamış.

tabii bu yazıdan sonra onun oynadığı dizileri suçlayanlar olmuş. neymiş, katiller fatmagül'ün suçu ne dizisini izliyorlarmış. neymiş, dizi onlara ilham vermiş. işte çirkin insanların çirkin zihniyetleri.
beren saat ne güzel demiş, tekrar taksim'e yürüsek ne olacak?!
son dönemdeki hedef gösterilme ve terörist olarak fişlenme durumuna karşı da sosyal medya hesabından şu yazıyı yayınlayarak açıklama yapmıştır;

neden sustun? neden üzülmedin? yine bir hesap sorma, şimdi de sosyal medya mahalle baskısı. işte tam da bu hesap sormalar yüzünden bıraktım sosyal medya kullanmayı. hiç biriniz galeyana gelmemişken, çoğunuzun umurunda değilken halkın içinden insanların birbirini yakmasına dayanamayıp “bu altı üstü seçim, insan hayatından önemli mi? artık kimseyi hedef göstermeyin n’olur…..” diye bir yalvarış çağrısı yapmıştım, siyasi liderlerin giderek sertleşen üslübunun halk üzerindeki tahrip edici etkisini hissederek. mumya gibi sarılmış, hayati risk taşıyan, 5 çocuk babası o şöförü televizyonda izlediğim gece uyuyamadım…. siz uyuyordunuz… ve o gün yazdıklarım yaşandı, öngörüp engel olmaya gücümün yetememesi çok acı. mesajın altında kavga çıktı, benim yüzümden kavga etmesinler diye mesajı kaldırdım. bu yüzden kaldırdığımı yazdım, kavga orada da devam edince onu da kaldırdım. korktu morktu dediler desinler çok mühim değil. benim teröristleşme meselem bundan ibaret.

sivil protesto hakkını kullanan her insan siyasi dilde zaten teröristti gezi olayları’ndan beri o yüzden çok ciddiye almadım. yakılan bir hdp minibüsü şöförü’ydü, benim her hangi bir paylaşımımda parti adı bir tek bu sebeple geçti; mağdur bir adamcağızı tanımlarken yaptığı işi söylemiştim. hangi partiye oy verdiğimi hiç açıklamadım, her hangi bir parti propagandası yapmadım, benim işim değil siyaset. ama şahsi siyasetimi tabi ki gözeteceğim; düşünecek, tartışacak, hakkımı arayacak,benim yerime alınan kararları gerektiğinde eleştireceğim. bugün “işini yapamasın vatan haini” dediğiniz ben, en çok vergi veren ünlü kadın diye haber olduğumda vatansever madalyası hediye etmemiştiniz şüphesiz ama o vergi bir çocuğun okul sırasının yapımına mı gidiyor yoksa sefa sürmek için mi kullanılıyor takip etmek benim en doğal hakkım. bu yüzden oyumu kullandım. daha çok partili bir meclis, tekelleşmemiş bir siyaset sonucuna demokrasi adına sevindim.