çiçekleriyle konuşan anne

aaa sen bilmezsin onlar beni anlıyor diyerek çiçeklerine su verirken hal hatır soran annedir. sadece konuşanları olduğu gibi yaprakları okşayarak seven versiyonları da mevcuttur.

ps: evet annem de bu gruba dahil...
çünkü karşı komşusu gülsüm teyze, onu altın gününe çağırmamıştır. dışlanmıştır ve kendini yalnız hissediyordur. beraber salı pazarına gidemiyordur kimseyle. hülya'nın oğlunun eve getirdiği kızlar hakkında dedikodu yapamıyordur mahalledekilerle. o yüzden teselliyi, işten gelip bütün gün tv karşısında maç izleyen kocasında değil, kapısını kitleyip içeride osbir çeken oğlu ya da hülya'nın oğluyla gizlice konuşan kızıyla değil, çiçeklerinde bulmuştur. hatta isim bile koymuştur onlara. mor kızım, pembelim, sarı güneşim gibi... her odaya yerleştirmiştir onları, hep yanında olsunlar diye. yapraklarını okşar, sever, dertlerini anlatır; en ufak bir çiçek açtığında ondan mutlusu yoktur. kış gelip bazıları yapraklarını döküp kuruyunca, o da dökülür, yıpranır, enerjisini kaybeder... peki ya tatile çıktıklarında o çiçeklere ne olacaktır? orospu gülsüm'e de bırakamaz artık. peki ya hülya? peki ya fatma? peki ya esra?... 2 haftalık tatilin sonunda hangileri sağ kalacaktır? *
çocukluğumun sabahlarını hatırlatan başlık. bir an annemin çiçeklerinin yapraklarını tek tek yolduğum geldi aklıma .
"herbirdavranıştansavrukçaolumsuzanlamlarçıkarmayaçalışanbastırılmışkişilerdenoluşantoplumda" saçma görülen davranışlardan biridir.

naif bir davranıştır. bu yüzden de ciddiye alınmalı, hatta korunmalıdır.

biraz dikkatle izlediğinizde her iki tarafın da aldığı keyfi, etkilerini fark etmemeniz mümkün değildir.

ne de olsa, taraflardan biri her türlü lanet, uyumsuz, hırçın halinize rağmen hala sabırla yaklaşan biridir...

aynı dili konuşan iki insanın aynı olay karşısında bile anlaşamadıklarını düşününce... doğrudur, kıskanılacak harekettir.
sevgi dolu şefkatli bir insan olduğunun da göstergesidir. canım annem hep kızım diye seversin bide çiçeklerini ama nerden biliyosun ki kız mı erkek mi?
gökkuşağının renklerinden mükellef çiçek çocuklarını da nedensizce sevmesi gereken anneler. büyüsünler, sarmaşık gibi sarsınlar ve daha çok renge boyasın hayatı ama solmasınlar, ölmesinler artık.

(bkz: bir eşcinselin içini açmak)
anneannem konuşurdu çiçekleriyle, her gün resmen dertleşirdi kadın menekşelerle, onları okşar nasıl da sevdiğini söylerdi... hayatımda hiç o kadar güzel başka menekşe görmedim, anneannemin ardından da solup gittiler zaten...