hamilelerin sokağa çıkması terbiyesizliktir

trt'de canlı olarak yayınlanan iftar programına konuk olan avukat ömer tuğrul inançer'in beyanatı.

bir avukatın iftar programına konuk edilip hukuki teşevvüşlerde bulunması amaçlanırken, inançer nedense belaltı çalışmayı tercih etmiş; bilhassa oruç kafayla estetik hazza yönelik hamileliği şeklen hoş bulmadığını dile getirmiştir. mantıki açıdan ele almaya çalışınca her bir köşesi başka kutuplarda patlayan uçları köşeleri her bir yanı boklu değnek açıklamalar bunlar.

saçma açıklama sonrası konu twitter'de bir numaralı gündem olmuş tepki olarak "cnm biz anadan doğmadık, bölünerek çoğaldık herhalde!" türünden atarlı çıkışlar ortaya atılmıştır. trt kanalıdan okkalı bir kınama beklenirken "kanalımızı bağlayan bir görüş değildir" şeklinde sikindirik bir geçiştirme yapması da devlet kanalının kadına ve anneye verdiği değerin delili aslında. hükümeti, kanalı, proğramı, konuğu ne varsa leş ne varsa manyaklık bunlar, aklı başında bir kurum ya da insan ürünü değil.

(bkz: diren hamile)
kadının cinsel ilişki sonucunda çocuk sahibi olduğunun afişe edilmesinin terbiyesizlik olarak değerlendirilmesidir. ama '' siken '' erkeğin pek estetik, pek övünülen göbeğini gere gere, sikini kaşıya kaşıya sokakta dolaşması edebin diğer adıdır. demek ki en az üç çocuk yapın felsefesinin altında kadını en az 3 yıl hayattan uzaklaştırarak ev hanımı olduğunu vurgulmak yatıyormuş. hem ne de olsa kadın çalışmasa da;

(bkz: allah rızkını verir)
çocuk tecavüzcülerini salıver ardından hamilelerin dışarda dolaşmalarını ahlaksız davranış olarak nitelendir. neyin orucunu tutuyosunuz; neyin kafasını yaşıyosunuz anlamak güç. *
hamile fetisi olan bir bey babamizin sarfettigi surreal sozler butunu. adam tahrik oluyor gobikten, n'aparsin?
tüm bu sözlerin arasında asıl dikkat çeken 'bizim kültürümüz' olarak tarif edilen, ters düşmenin yozlaşma olarak addedildiği o kültürün de aslında bizim olmadığının dikkatlerden kaçmasıdır. burada kastettiğim arap kültürü ile türk kültürü karşıtlığı değil, anadolu kültürünün gerçek ve kurgusal yüzü arasındaki karşıtlıktır.

osmanlı güzellemeleriyle birlikte islami siyasetin yükseliş döneminde sıklıkla kullanılan 'anadolu insanı' tamlamasının yeni baştan kurgulandığına şahit oluyoruz. ülkenin ne sosyal ne de tarihi gerçekliğine uymayan ama hem medya hem de siyaset eliyle, kısa zaman öncesine kadar tertemiz var olduğu iddia edilen ancak bozulmaya yüz tuttuğu için acilen kurtarılması gereken bir miras gibi önümüze sürülüyor anadolu kültürü; yapılan her itiraz kendi kültürüne düşman olmakla itham ediliyor. oysa elimizdeki hamilelik örneği üzerinden yapılacak kısa bir geçmiş taraması bile o anadolu kültürünün hiç de bugün pazarlandığı gibi olmadığını analamak için yeterlidir.

hamileliğin ayıplandığı, hamile kadınların toplumdan soyutlandığı bir anadolu kurgusu herşeyden önce bu toplumun ekonomik gerçekliğine ters düşer. türkiye'de şehirleşmenin tarihi 1950 sonrasında başlar ve ancak 1980 sonrasında nüfusun büyük bölümü şehir hayatına katılım sağlar. bu neden önemli? nüfusun büyük bölümünün kırsal kesimde yaşadığı çok değil 50-60 yıl öncesi dönemde kadın nüfusün neredeyse tamamı aktif çalışma hayatının içinde bulunur. temel ekonomik uğraş tarımsal üretim olduğundan kadınlar dahil her aile bireyi başka seçeneği olmaksızın tarlada, bağ-bahçede ya da hayvanların arasında çalışmak zorundadır. anadolu'nun pek çok yöresinde 'annem beni tarlada doğurmuş' hikayesini anlatabilecek sayısız insanın varlığı, hamile kadınların son ana kadar yaşam koşulları nedeniyle çalışmak zorunda olduğunun da bir kanıtıdır.

bugünün islamcıları şehirleşme ile başlayan yeni ekonomik-sosyal gerçekliği geçmişin üzerine giydirmeye, yeni ürettikleri yaşama biçimini toplumun yüzlerce yıl içerisinde geliştirdiği kültürün tamamına mal etmeye çalışıyorlar. şehir hayatına geçişte toprak sahipliğinin kayboluşu, evin tek çalışan bireyinin erkeğe dönüşmesi ve dolaysıyla kadının eve konumlandırılması sonucunu doğuracak; günün sonunda kamusal alan tümüyle erkeğin insiyatifine bırakılacaktır. kısaca kadın ile ev arasında kurulan ve onu kamusal hayattan soyutlayan denklem anadolu kültürünün değil, son yarım yüzyılda gerçekleşen islamcı şehirleşme hareketinin ve islami burjuvazinin pratiğidir.

bugün karadeniz'in çay tarlalarında ya da mevsimlik işçileri taşıyan kamyon kasalarında hayata tutunmaya çalışan pek çok hamile kadın, ülkenin ekonomi politiğine islamcı düşünürlerden çok daha yakındır.
fikrini belirtmis bir gerizekalinin lafi.isin komik tarafi bu gereksiz adami ciddiye alip cevap veriyorlar.birakin sacmalasin bu denyoyu ciddiye alip uzmeyin hamile bacilarim kendinizi.
''40 yıllık içiciyim böyle jamaika kafası görmedim.'' denecek açıklamadır.