her güne yeni bir paragraf

tanıdığım en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik olan insanlardır. bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doludurlar. güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar…

(bkz: elisabeth kübler ross)

"
yıllarca bilgisayar klavyesi üzerinde en sıkıcı işi yaptıktan sonra, cep telefonları, bilgisayar oyunları nedeniyle artık başparmakları her yerde hareket halinde görmek mümkün. oysa düne kadar diğer parmaklar tuşların üzerinde dans ederken başparmaklar sadece boşluk tuşuna basardı. yapılan bir araştırmaya göre taşınabilir elektronik aletlerin sıkı birer kullanıcısı olan japon gençleri başparmaklarını olağan dışı şekillerde kullanıyor. kapı zillerini başparmaklarıyla çalıyor, bir şeyi işaret etmek için işaret parmaklarının yerine başparmaklarını kullanıyorlar.
"
"işte, çevrede hışırdıyor dalga ve sen dalgasın... orman ve sen ormansın... iç ve dış diye iki ayrı şey yok artık; kuşsun ve uçuyorsun havada. balıksın ve yüzüyorsun denizde... ışığı emiyorsun, ışıksın! karanlığın hazzına varıyorsun ve karanlıksın...
yollara vuruyoruz ey ruh! sularda yüzüyor, havalarda uçuyoruz; gülümsüyor ve narin parmaklarımızla kopmuş iplikleri yeniden birbirine bağlıyoruz...tanrıyı aramıyoruz artık; tanrı oluyoruz! öldürüyor, birlikte ölüyoruz; yaratıyor, düşlerimizle yeniden diriliyoruz! en güzel düşümüz mavi gökyüzüdür!
en güzel düşümüz denizdir ve balıktır en güzel düşümüz...neşe saçan aydınlık sestir; neşe saçan parlak ışık; hepsi de düşümüzdür bizim!
...az önce öldük ve toprak olduk...az önce gülmeyi keşfettik. az önce gökyüzüne bir burç kondurduk.
çın çın sesler geliyor ve her ses annenin sesidir!
ağaçlar hışırdıyor ve herbiri beşiğimizin üzerinde hışırdamıştı! yollar yıldız biçiminde ayrılıyor ve her yol bizi sılaya götürüyor!"- herman hesse
"öksüz mü? insanın ninesi ölünce böyle denir mi?
pek emin değilim. belki de, nineler ve dedeler, yitirilmeleri halinde, buna ilişkin adlandırmalar yapmaya değmeyecek aksesuarlar olarak görülüyorlardır. insan, ninesinden ve dedesinden ne öksüz ne de yetim kalır.
onları, bu uzun yolun biryerinde doğallıkla, dalgınlıkla, sanki bir şemsiye unutur gibi bırakırız"

...diyor, susanna tamaro.
yüreğinin götürdüğü yere git romanında...
şiddetle reddettiğim, fakat, haklı bulduğum saptamalarıyla yaralamıştır bu paragraf beni yıllarca...
""şu, şu bakış var ya.. hani dünyada görülecek ne varsa gördüğünü, bilinecek ne varsa sırrına erdiğini zannedenlere mahsus. ağır, oturaklı, anlayışlı. hiç hata yapmayanların, ayağı kaymayanların, yalpalamayanların mağrur ifadesi.
işte bu... bu benim kanımı donduruyor. insan, ilk defa gördüğü birine, ilk defa görüyormuş gibi bakmalı. daha önce gördüklerine bakar gibi değil. yani, her yeni insan bir muamma demek; bilinmeyen birşeyler var orada.
çocuklar bilir bunu. yeni yürümeye başlayan çocuklar böyle bakar işte herşeye, hayretle!!"" - şehrin aynaları, elif şafak.
""bir öykücü, tuhaf bir varlıktır.
her şeye meydan okur, her şeyle dalga geçer, kendi hayatıyla bile.
bir hikâyeyi istediği gibi değiştirip gerçeklikten uzaklaştırır ve hayal ettiği gibi anlatır.
bir ikilem arasındadır. hayalleri ve gerçekler arasında gidip gelir. durmadan yeni bir şeyler katar, uydurur.
şunu bilin ki, dedikodularınız, söylentiler, onu eğlendirmekten veya diğer öykülerine malzeme olmaktan başka bir işe yaramaz."" --mukaddem, m. (1999). yürüyenler.
sıcak bir banyonun iyileştiremeyeceği pek çok şey olmalı ama bunların çoğu benim bilmediğim şeyler. öleceğimi düşünecek kadar üzüldüğüm, uyuyamayacak kadar sinirli olduğum ya da aşık olduğum kimseyi bir hafta boyunca göremeyeceğimi bildiğim zamanlarda, zihnimin derinliklerine iner, iner ve sonra, "gidip sıcak bir banyo yapacağım!" derim.
sylvia plath - sırça fanus