üretmeyip beğenmemek

gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki pek çok insan için öyle midir bilmem ama türk insanı için en büyük aktivitedir.

mesela, önde gelen ilaç şirketimizde jenerik ilaç üreten kimyagerimizden, kraft ürünlerini taklit eden çikolatacının ürün müdürlerine, fason tekstilcimizden yabancı alt yapılar üzerine söylenen şarkılara .ılgın atan gencimize kadar herkes dizilerimizi uyarlama, taklit, vesaire olmakla eleştirir.

ha bu çakma dizileri yazan yapan oynayan kardeşlerimiz de az önce kendisini eleştirenlerin ürünlerine bok atar.

başkasının yazdığı yazılım diliyle başkasının çakması programlar yazan mühendisimiz çakma klipleri eleştirir.

kimseyi beğenmeyen sporcularımız spor adamlarımız onun bunun çakması alt yapı modellerinden, oyun sistemlerinden dem vurur.

biz oturduğumuz yerden ona buna caka satarken de elin oğlu paramızı cepten çeker.
hiç entry girmeyip, girilenleri eksilemek gibidir.
üretecek kapasitesi bulunmadığını farkeden kişisinin, üreten kişiye b*k atması durumudur.
yaptığım oyunu beğenmeyen arkadaşlarımın içinde olduğu durum. hiçbir sikim ürettikleri yok, anca başkalarının sırtından geçinirler, ama benim oyunu beğenmezler. hiç bilmezler ki, o oyunun içerisinde 10 yıllık bir emek yatıyor.
insanların bir şeyler hakkında eleştiride/fikirde bulunması için o işin içinde yaratıcı konumda bulunması gerekmiyor. toplumsal açıdan değil de sanatsal açıdan bakıyorum şu anda, çünkü toplumlarda evet bir bok beceremeyen becerene laf atmak için elinden geleni yapıyor. ama söz konusu olan şey sanat olduğunda, hem sübjektif "beğenmeme" eylemine saygı duymak zorundayız hem de sanatın analizinin yaratımı kadar önemli olduğunu anlamalıyız. eleştirmenler bu yüzden işlerine sahipler, edebiyat kuramları bu yüzden var.