18 + 'ya takıldım amacı ne diye ve hala çözemedim. metin +18 diye mi ki içinde bir +18lik yoktu? çocuk 18'den büyük diye belirtmek için mi ki bunun hikayeye katkısı yok? **
her ne kadar kendi içimde hoşlanmasam da insanların hakkında ileri geri konuşmasını hoş bulmadığım şahsiyet. artık kısmen hayvani içgüdülerimizden kurtulup bir uygarlık kurduğumuz için beraber yaşamaya alışmalıyız. bizim hürriyetimizi kısıtlayacak bir davranışta bulunmadığı sürece kimseye tepki veremeyeceğimizi düşünüyorum. biz bir topluluk olarak kabul edilmeyi bekliyorsak kendi içimizde barındırdığımız yüzlerce çeşit rengi de kabul etmeliyiz. bu birey sonuç olarak bu kadar feminen bir kişiliğe sahip olmayı ya da eşcinsel olmayı seçmedi ve içinden geldiği gibi, hissettiği gibi davrandığı için onu yargılamak ırkçılıktan çok ayrı düşmez. bir şekilde, bir yere kadar reklamımız yapılıyor ve bizim eğlenceli tarafımızı gösterdiğine inanıyorum ancak toplum algısında tüm eşcinseller aşırı derecede feminen algısı da yarattığı için faydalı da bulmuyorum. en azından insanlar bazı şeylerin farkına varır, araştırır diye uyumuyorum. *
sanırım bisküvi sever biri olduğum için bunun yapılmasını rahatsız edici bulmadığım önerme. ha, ben bu kadar seversem birini yapacak mıyım? tabi ki hayır çünkü ayak sevmiyorum. ama bisküvi gözüme güzel gözükmedi değil. *
artık bilmiyorum cidden bilmiyorum. her şey o kadar karıştı ki hayatımda her şey alt üst oldu ve ben bir şey hissedemiyorum sanırım. birine aşık olmaktan o kadar çok korkuyorum ki hemen kendime yalanlar söylemeye başlıyorum. o seni sevmeyecek, sevmiyor olamaz diyorum. günlerim hislerimi, insanlığımı bastırarak geçiyor. insan olmanın temelinde duygular vardır ve ben bunlardan yoksun olarak yaşıyorum. sadece arkadaşlarımlayken hiçbir şeyi takmadan düşünmeden eğleniyorum. yanlarından ayrıldığımda kendimi her saniye sorguluyor ve hissetmemeye başlıyorum. arkadaşlarıma olan sevgim o kadar karışık ki adını bile koyamıyorum. birini arkadaş olarak mı seviyorum yoksa daha fazlası mı olsun istiyorum bilemiyorum.
daha geçen gün buluştuğum arkadaşıma bile ne gözle bakıyorum bilmiyorum. o bana güveniyor içini açıyor, hoşlandığını düşündüğü kişiyi anlatıyor ve ben bunları dinliyorum, büyük bir mutlulukla. cidden o an aşırı derecede mutluydum. ama sonra yanından ayrıldığımda her şeye dışarıdan baktığımda mutlu olduğum bir an mıydı yoksa mutlu birini oynadığım bir an mıydı kargaşasını yaşıyorum. o kadar uzun süredir olmadığım birini oynuyorum ki aslında olduğum kişiyi insanlara güzelce açabildiğimde bile sanırım ben olmadığım birini oynuyorum. ne istediğimi bilmiyorum, ne olduğumu bilmiyorum. ben bunları bilmiyorken insanlara nasıl kendimi anlatabilirim ki? o gece bana sürekli bu arkadaşından hoşlanıyorsun değil mi diye sordu. kaç kere reddetmiştim ve o gün tekrar sordu. tekrar reddettim ve bunu beni denemek için mi yapıyor, yokluyor mu, yoksa benim mutlu olmamı istiyor ve bu yüzden mi böyle davranıyor. hoşlandığı çocuk onu hak ediyor mu onu bile bilmiyorum. sanırım bu dünyada bilmediğim hala çok şey var sözlük.
nefret ettiğim sayıların hepsini barındıran kümedir. benim gibi bir çift sayılara takık, düzen manyağı biri için çok dengesiz sayılardır. varlıkları bile beni rahatsız ediyor *
lisedeki en sevdiğim arkadaşımla 1 sene görüşememenin ardından gözlerinde o güzel arkadaşlığı tekrar aynı tazelikte gördüğüm an dünyalar benim olmuştu.
alttaki yazar, senin yaşamaya devam etmene sebep olan şey nedir?
"hold the door" kısmında çok kötü vuruldum ya. hodor'u bran'in bu hale getirmesine üzüldüm açıkçası. o kadar teori üretilmişti bununla gitmeleri hoş oldu. bran'e benim yerime geçme vaktin geldiyle kast edilen neydi acaba çok merak ediyorum. lütfen lady stoneheart gelsin ya özledik caitlyn'imizi
insanın bulduğu en mükemmel kıyafet. basit bir şey nasıl birini bu kadar arzulanası yapabilir ki? cidden insan şaşırıyor her erkeğin giymesi gerek bence dostlar.
shakespeare'ın komedi olan ama bir türlü komedi diyemediğim muhteşem oyunu. incelikle işlenmiş eşcinsel teması,keskin karakter çizgileri ve yaratıcı kurgusuyla shakespeare oyunu olduğunu haykırır. başta inanamadığım ama gerçekliğini gün gibi ortada olan bir antonio ve bassanio aşkı vardır. günümüz bakış açısıyla bas bas bağırır bunu. sevilmesi ve bağıra basılması gereken bir oyundur.
yakın zamanda izlediğim ve porno gibi olacağını düşündüğüm film. ha evet öyle olmadı ki daha da güzel oldu bence. duyguyu da tatmini de verdiler ve sıkılmadan izledim.
heath ledger mı jake gyllenhaal mı sorusuyla paradoxa girdiğim ama neden ikiside olmasın arkadaş demişliğim vardır. getir koy önüme sıkılmadan arka arkaya 3 kere izlerim.
taşaklı adam olduğunu düşünen tek biz değilmişiz dedirtti. he boş kafalar konuşur elbet ama batıyor işte insanlara ne yapsınlar eh yazık onlara da be (!).
belli bir samimiyet oluştuktan ve karşıdaki kişinin kilosuyla ilgili şakaları kaldırabilecek biri olduğu bilindikten sonra ara ara yapılması arkadaşlığa samimiyet katan eylemdir. ama tanımadığınız ya da kilosal sorunlarla boğuşan birine yapıldığında hoş olmamaktadır.
gülünecek o kadar konu varken kiloya kadar düşmek de ayrı bir davadır.
nefret ettiğim sayıların hepsini barındıran kümedir. benim gibi bir çift sayılara takık, düzen manyağı biri için çok dengesiz sayılardır. varlıkları bile beni rahatsız ediyor *
belli bir samimiyet oluştuktan ve karşıdaki kişinin kilosuyla ilgili şakaları kaldırabilecek biri olduğu bilindikten sonra ara ara yapılması arkadaşlığa samimiyet katan eylemdir. ama tanımadığınız ya da kilosal sorunlarla boğuşan birine yapıldığında hoş olmamaktadır.
gülünecek o kadar konu varken kiloya kadar düşmek de ayrı bir davadır.
lisedeki en sevdiğim arkadaşımla 1 sene görüşememenin ardından gözlerinde o güzel arkadaşlığı tekrar aynı tazelikte gördüğüm an dünyalar benim olmuştu.
alttaki yazar, senin yaşamaya devam etmene sebep olan şey nedir?