insanların dertlerini küçümsemek

bu tipler adamı fitil ederler, dünyanın en muzaffer insanı en çekmiş insanı olarak kendilerini görürler, her konuyu saniyesinde kendine çevirme özellikleri vardır, yapabiliyorsan dalga geç, fena bozulurlar kendilerinden çekip giderler zaten
her zaman beterin beteri vardır diye düşündüğümden bu davranışı yadırgamadığımıyorum. öyle ki, çoğu insan elindekilerin, varoluşunun farkına varmadan, daha doğrusu bunların değerini-kıymetini bilmeyip teşekkür etmeden hep daha fazlasını, her şeyde daha iyisini istiyor ve bunun sonucunda da başarısızlık-tatminsizlik geliyor. o zaman da genel olarak baktığımızda birçok anlamda ortalama üstünde olan insanların bik bik sızlanması ise drama queenlikten başka bir şey değil.

bunu da yüzlerine kibarca daha söyleseniz de ''ya sen anlamıyorsun'' tepkisini alırsınız. daha ne diyelim, allah daha büyüğüyle sınamasın onları
insanların dertleri aslında küçümsenemeyecek kadar özneldir. bunu aynı şartlarda olan iki farklı insan bile dertleri aynı olamayacak şekilde gözlemleyebilir. başkasının dertlerini küçümseme eylemi, ilgilenmediği konulardan kaynaklı olabilir. tıpkı insanları heyecanlandıran veya mutlu eden şeylerin de öznel olması gibi dertler, üzüntüler ve sıkıntılar da aynı işleyişe sahiptir. bunun bilincinde olmadığımız sürece başkalarının dertleri bizim için her zaman "aa bu da dert mi ya." basitliğine indirgenmekten öteye gitmeyecektir. işin psikolojik ve ruhsal boyutları işe derinleştiren apayrı etmenlerdir. kümülatif şekilde birikmiş bir dert yüküne gelen, genel geçer sosyal çevre için "bu mu?" şeklinde karşılaşılan bir sıkıntı, birey için bardakları taşıracak boyutlarda olabilmektedir.

dertleri yaşayış, karşılayış biçimleri de insanlar hakkında sık sık eleştirilen konulardandır. gamsız insanları sevip drama queenlerden nefret etmemizin bir sebebi de budur. gamsız olarak adlandırdığımız kimseler zaten problemlerini saklayarak ya da farklı yollara kanalize ederek bir mücadele içerisinde iken drama queenler ise bizlerin önemsemediği dertleri ile farklı bir savaşla, çevresine göstere göstere başa çıkmaya çalışmaktadır.

burada esas noktaya gelirsek, insanların dertleri asla küçümsenmemelidir. onların başa çıkma yöntemleri eleştirilebilir sadece. tavır ve davranışları sorgulanabilir belki. o kimse için ne anlam ifade ettiğini * anlayamayız ya da anlamak istemeyiz.
herkesin acı eşiğinin farklı olduğunu anlayamamış bencil kişilerin yapabileceği bir davranıştır
"siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz?"
duygusal zeka noksanlığına mütevellit paralel gelişen bir davranış bozukluğudur. yapılan kişiye olan yakınlığınız ile ters orantılıdır aynı zamanda. yine de hatırlamak gerekiyor, her insanın farklı direnci var, herkes farklı süreçlerden geçiyor, herkesin farklı bir hikayesi var, herkes farklı bir problem ve farklı bir hayata karşı mücadele ediyor. dertleri ortaya koyup sidik yarıştırmaktan, alakasız karşılaştırmalar yapmaktansa karşınızdaki insana "tamam, bununla mücadele etmenin senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum ama bu atlatamayacağın bir şey değil inan bana" diyebilirsiniz ağzınızı yaya yaya "ya bu da sorun mu canım ben ne yarraklar yedim" demek yerine.

siz sanıyorsunuz ki sizin derdiniz çok büyük, ama karşı taraf da böyle düşünüyor. siz hayatınız boyunca mücadele ettiniz, halen ediyorsunuz, siz çabalamak zorunda olan bir kurbansınız, hayat size adil davranmadı ve diyorsunuz ki şu küçücük sorunlara takılıyorsan sen salak bir konformistsin. ama aklınıza gelince de çirkefleşiyorsunuz; senin hayatını siken sorun bir çok insanın sikinde bile olamayacak kadar gereksiz, senin tüm hayatın boyunca mücadele etmen gerekirken bir başka insan bunun için çabalamak zorunda bile kalmadı ya da onun çabasının yanında seninki küçümsenecek boyutta. utanmasanız "umarım benim problemlerimin hepsini yaşarsın ve sonunda ne hale geldiğini görürüz" diyeceksiniz. yapmayın. dert bu, insanı rahatsız ediyorsa büyüğü ya da küçüğü yoktur.
cahilliktir en hafif deyimle. terbiyesizliktir ve had bilmezliktir sonra.

dünyanın en kolay işi, muhatap olmadığın sorunlarla ilgili; birilerini eleştirmek, onlara akıl vermektir.

bi siktir git deyip, kimseyi takmamak ve kendine güvenip, sorunlarının üstesinden gelmektir olay. güzin abla, şeker abla, falan abi... bunlar hikaye.

holokost'tan kurtulanların yaşadığı bilinen sendrom. madalyonun diğer yüzündeki adıyla "yatağımın kenarındaki kalorifer" sendromu. saatlerce yatağının kenarındaki kaloriferin bir dilimininin diğerlerinden az yandığını anlattığın büyük meselene duyarsız kalışım ve oradan kavga çıkarmana da duyarsız kalmam.
önemseyince de dert babası olup çıkıyorsun bea.
ulan seninki de dert mi seklinde ifadelere hep tilt olurum. derdin sidik yarışı olmaz biladerim.