yurtdışında yaşayan lezbiyen feminist kadınlar, heteroseksist pornografinin içini boşaltıp, kötü bir seksüel anlam yüklediği lezbiyen kelimesinin yerine, cinsel eğilimlerini belirtmek için gay kelimesini kullanırlar. ben de cinsel eğilimimi belirtmek istediğimde - i am a gay woman gibi bir cümle kuruyorum. sanılanın aksine gay kelimesi sadece erkek eşcinselleri ifade etmez, bütün eşcinselleri ifade eden bir kelimedir.
genellikle bir kadınla yatmak, sıkça da kadınla uyanmak isteyen birey. aktif, pasif, aktif-pasif, butch, femme ve hatta femme fatale; queer, panseksüel tutumluları olur. ikisi de pasif olabilir, ikisi de aktif, iki butch bir yatakta samanlık seyran, iki femme sürtünürken çıkan kinetik enerji kayda değer olabilir. dildoya mildoya ihtiyaç duyanı da olur, hiç aramayanı de-git diyeni de olur, maksat orta yerde biyolojik erkek olmasın (o da neyse) kimi, siyah-beyaz dikotomisini aşmıştır. kimi için ilişkinin erkek tarafı kadın tarafı gibi saçmalıklar yoktur. iki hemcins vardır. fullstop! lezbiyen, cinsiyet kimliğinde karmaşa filan yaşamak zorunda değildir. göbeğinde kelebekler hemsinsi için uçuşur o kadar. ne kadınlar lezbiyendiler basbayağı mini etekli lipstick'tiler...ne kadınlar lezbiyendiler kravatlı boxer'lı butch'tular. bir çift evli barklı çoluklu çocuklu etekli lipstick'li birbiriyle takılabilir, ruhunuz duymaz veya duymuştur şimdi.
universitede bir kiz arkadas vardi. cok sosyal bir kizdi, nerede konser filan var hemen kostururdu. dikkatimi cekti her festivalde sehir disindan ayri bir kiz arkadasi geliyor. aramizda biri bu kim? dedi. bu benim kardesim gibidir filan dedi bizim escinsel kiz arkadas. kimseye acik degil ama ben anliyordum. kiza bakisindan belli bizimkisi yanik.
fransızca'dan dilimize geçmiştir. etimolojik kökeni antik yunan'a dayanır. bilinen en eski lezbiyen şair sapho yunamistan'ın lesbos (midilli) adasında yaşamaktadır. lesbos kelimesinden lezbiyen terimi türemiştir. fazla didaktik olmaktan kaçınmak için bir sapho şiiri ile sonlandırıyorum.
ey kiproslu kız, sen benimsin artık
senin lâyemut (ölümsüz, ölmez) vücudunu,
herperos'un meşalesindeki ışığın içinden aldım
tatlı fısıltıların, fırtınadan sonra yorgun denizin kırık sesi gibi,
faniyim
fakat mabutların (kendisine ibadet edilen, ilah) çanağından kevser şarabı içtim.
üzerindeki tüllerin mavi dalgalarını kaldırıyorum.
kehkeşandan yatağının üstünde sarı bir nilüfer gibisin,
misk kokulu
elim seni okşarken, gözlerin kapanıyor güzel şey!