pinhan

elif şafak'ın ilk kitabı.
tasavvuf edebiyatından yine çokça faydalanmış elif şafak.

pinhan ve karanfil yorgaki arasında aşk (salt "aşk" demek yanlış esasında) beni en çok etkileyen bölüm olmuştu.

"periden güzel huriden müstesnâ
sebeb-i enva-i bela türlü cefâ
yedi düvel çevrene müptelâ
ben garip âşık-i şeydâ iken
terk-i can etmen reva mı bana

bî-vefâ, bî-vefâ, bî-vefâ"


son sayfaları elif şafakın "offf! hadi bitsin ya!" sıkılganlığında çarçabuk bitirmesi pek şık olmasa bile, elif şafak hanımefendinin daha piyasa olmadan, doğan kitapa geçip popülerlik olayının cılkını çıkarmadan önceki ve elbette ki en başarılı eserlerinden biri.


"bekle beni," dedi fısıltıyla
bekle!"
elif şafak'ın pek bilinmeyen ve sırf gündemde olmak için yazmadığı eserlerindendir. zaten onun eserlerini kendimce iki döneme ayırırım; popülerlik öncesi ve popülerlik sonrası.

bu ayrım benim kafamda baba ve piç ile başlar. ondan önceki eserleri çok daha güzeldir. fakat ne iskender'de ne siyah süt'te aradığımı bulamadım. firarperest ve şemspare'yi saymıyorum bile.

fakat pinhan... sıcacıktır, sizi kolunuzdan çekip romanın geçtiği tekkenin bahçesine ve nakş-ı nigar/akrep arif mahallesine götürür. romandaki tipler halkın çeşitli kesimlerindendir. daha çok gündelik hayatta karşınıza çıkmayacak kişiler. masalsı bir anlatımı vardır ancak bildiğimiz bir zamana hitap eder. dili çok ağır değildir, kelimeler tahmin edebileceğiniz türden.

roman karakterleri içerisinde anadolu mistizminden örneklere rastlarsınız. tasvirler canlıdır, karakter gözünüzde boş kalmaz. hatta sesi bile kulağınızda çınlayabilir.

karanfil yorgaki ve derviş pinhan'ın aşkı naif bir şekilde anlatılmıştır. kitap aslında eşcinsellikle beraber hermafroditliğe de değinir.

en sevdiğim söz " korktu. gidip de varamamaktan değil, varıp da dönüş yollarını kaybetmekten değil, dönüp de geride bıraktıklarını yerlerinde görememekten değil, bir kendini bulmaktan, bulduğundan korkmaktan korktu."
hayatımda dönüm noktası olan ve iç aydınlanma yaratan birkaç romandan biridir.
sufizm ile barışmamı ve anadolu'nun özündeki limitsiz ama örtülü aşkları hatırlamamı sağlamıştır.
masalın, gerçeğin, dinin ve aşkın nasıl ince bir uyumla kurgulanabildiğini göstermiştir.


"nicedir adını bekler dururdu.
velhasıl, adı da onu. işte bugün kavuştular birbirlerine. adı pinhan olsun bundan böyle" dedi.

( pinhan: farsça; gizlenmiş, saklı.)
"bakanların içini titretecek kadar güzelleşmişti pinhan. güzeldi güzel olmasına da, bunu kendi göremedikten sonra neye yarar? "