sözelcilerin düşük zekalı gibi algılanması

kısmen katıldığım önerme.

matematik, fizik beceremeyip, kolayı tarih coğrafyada bulunca durum böyle algılanıyor biraz. her dal kendi içinde ayrı zordur savunması da karşısında komik kalıyor. *

ancak belirteyim ki, bir sayısalcı olarak üstün zekalıyım da demiyorum.

(bkz: genelleme sıçmak )
artık kesinlikle katıldığım önerme.
bir sözelci olarak orta parmaklarımı kaldırıp "yav he" dediğim algılama. on yıl sonra görürüm sizi.
düşük zekalı değiller. sadece bir sayısalcı ve eşit ağırlıkçı hiç sözel çalışmadan onların alanından da derece yapabildiği için böyle algılanıyor. sanki dersleri çok kolay da onların kafa basmıyor gibi. oysa durum öyle değil. sayısalcı çok çalışır, sözelci çok çalışmaz. ben hiç çok çalışan sözelci görmedim. bir diğer sebep de bence insanların doktorluk, avukatlık, eczacılık, diş hekimliği gibi meslekleri gözlerinde çok büyütüp televizyonculuk, edebiyatçılık, tarihçilik* gibi meslekleri küçük görmeleri. insanların bir doktor olmazsa bize kim bakar ama televizyoncu olsa ne olmasa ne kıvamında takılmaları. ha buna ben de katılıyorum ama insanların kalbini kırmaya ne gerek var.

ama zeka ile alakası yoktur. tamamen çalışmak, çalışmak ve daha çok çalışmak.
eğitimi sözel ve sayısal olarak ikiye ayıranların içine düştüğü algılama biçimi. itibar etmeyiniz.
sözelcilik para etmiyor, gönül işi sözelcilik. gönül işleri hep yanlış algılanır kapitalist düzende. herkes keyif aldığı işi yapsa, kimse sayısalcı olmazdı gibime geliyor. ama işte para çok önemli insanlar için.
insan zekasının ölçülebilir bir şey olduğunu sanan gafillerin izinde yürüyen başlık... bilimsel açıdan insan zekası ölçülemez sadece sınıflandırmalar söz konusu. sınıflandırmalar zekanın düşük veya yüksek olduğunu belirtemez. şimdiye kadar uygulanmış eğitim politikaları ve sistemleri sonucu bu ülkenin bu hale geldiğini unutmamak lazım. yozlaşma heryerde ve dahası bu artık önemli de değil. sözelciler gibi tüm disiplinler çok çok önemlidir ve karşılaştırılamazlar.
böyle algılanmasının en büyük sebebi "türk eğitim sisteminin akademik başarısı düşük çocukları sözele gönderin" dayatmasıdır. ama zekanın düşüklüğü ya da yüksekliği kişinin sayısala ya da sözele yatkınlığıyla belirlenmez. aynı zamanda sadece sözel ve sayısal diye iki zeka alanı bulunmaz. zekanın en az 8 alanı vardır. (bkz: çoklu zeka kuramı). bir insan hem sözel hem de sayısal alanda çok iyi olmayabilir. bu, onun düşük zekalı olduğu anlamına gelmez. o kişi belki de doğa zekasında hepimizi ezer geçer. o yüzden yanlış bir önerme.
sayısala gitmiş biri olarak diyebilirim ki her formül ezberleniyordu, her tepkime, akla mantığa girenlerin sayısı azdı , ezber üzerinden sayısal okuduk efenim, 2+2=4 ü ezberledik
sayılsalcıların daha zeki olduğunu sanan insanların yanılgısıdır.

aklını kullanan,has bir sözelci,bu algıyı lehine çevirebilir.zira ortaöğretim dönemi biraz derslerine odaklanması,alanında başarıyı yakalamasına yetecektir.akabinde üniversitede iyi eğitim alarak mesleğini idame ettirebilir.aynı zamanda bunları yaparken günlük yaşamla,daha iç içe olma imkanını elde eder.sözel zekayı doğru kullanabilmek rahat,huzurlu yaşamın diğer bir anahtarıdır kısacası.

ilk ve ortaöğretimde bazı branş öğretmenlerinin,yazarların,politikacıların,gazetecilerin,yönetmenlerin vesaire sözelci oluşu bu çıkarımı zaten safsata haline getiriyor.
her sayısalcıyı einstein, her sözelciyi de ptt'deki bir memur gibi görme basitliğinden kaynaklanır.

icatlar, yenilikler "genellikle" sayısal zeka sahipleri tarafından yapılırken dünyayı değiştiren fikir akımları, ideolojiler "genellikle" sözel zekalıların eseridir.

aslında birbirini tamamlayan şeyleri birbiriyle çarpıştırmak, birini diğerinden üstün görmek de bir basitliktir.
eğitim sistemimizin getirdiği zorunluluklardan değil de ilgi alanı gereği sözel okuyanların anlatım ve iletişim becerileri yüksektir. bu nedenle bu başlığı ironik bulduğumu belirtmek isterim. genel olarak benim gördüğüm, sayısalcıların iletişim ve buna bağlı olarak sosyal beceriler konusunda oransal olarak sözelcilerden biraz daha geri olabilecekleri... sonuçta iq kavramıyla birlikte eq yani duygusal zeka diye bir ölçüt de var. burada bahsettiğim ve aslında altını doldurmaya gayret gösterdiğim; sosyal becerilerin güçlü iletişim yeteneklerinden, iyi iletişimin de kendi dilini iyi bir şekilde kullanıp kendini doğru ifade edebilmekten geldiği tezidir.... yani işin en temelinde anadilini çok iyi bilen ve çok doğru kulanabilen insanların sözel bazlı eğitimden çıktığıdır. istisnaları elbette vardır ama genellemeler üzerinden gittiğimizde durum kesinlikle budur...


(bkz: joshua j)