bir internet sitesinde veya bir dergi de olabilir tam hatırlamıyorum "bu dünyaya ait olmayan renk" şeklinde tarif edilen renk. kaç kere bu dünya dışında dünya gördün diye düşünmeden edemedim. renklerin de mi dünyası varmış falan filan. bu dünyaya ait değilse mor dağlar uzaylı yatağı mı? neyse efendim güzel renktir. severiz.
hani böyle var gibi ama çok da yok gibi. az var. zihinde var ama o kadar da yok. duyu organlarıyla kavrayamazsın. belki de kavrarsın. var ve orada. dokunuyorsun böyle yumuşak kıllı bir şey biraz. sonra yok. olunamamış. böyle bir şey. yazarken pek olmadı ama düşünürken süperdi.
saçma sapan yollardır.
arkadaşım gün pazar. akşama kadar yan gelip yatabilme lüksün var. okula gitme derdin yok, ekseriyetle işe gitme derdin yok, erken kalkma derdin yok, sana sıkıntı yaratan bir olayın yok. nasıl bir psikopatlık ki bu böylesi işsiz boş bir günden şikayetçi olup, sanki çok büyük meseleymiş gibi başa çıkmak tabirini kullanıyor insanlar aklım almıyor. yan gel yat işte. rahat mı batıyor nedir ben anlamıyorum ki.
bununla alakalı bir tanıdığım "neye göre etik değil kime göre etik değil? hayır taraflar durumdan şikayet etmiyorsa, taraflar mutluysa neden birilerine laf söylemek düşer ki" gibi ilginç bir çıkışta bulunmuştu. başta lan yoksa!? dedim sonra düşündüm:
şimdi aile içi tecavüz olayı ensest bir vurgudur o ayrı, o iğrenç, o öğh. peki ensest ilişkiden mutlu olan, şikayetsiz kitle yok mudur? bundan çok emin olamıyorum. gerçekten laf söyleyip söylememek olgusuna indirmeli mi ondan da emin değilim. "ulan yaşayan memnun sana ne amk" çok da tutarsız durmuyor açıkçası. neticede ensest ilişkiye anne-oğul, baba-kız, baba-oğul, anne-kız her neyse. bu kadar dar bakmıyorsan, örneğin amca çocukları, teyze çocukları gayet olağan ensest ilişki yaşarken nasıl ki laf söylemek kimseye düşmüyorsa, çekirdek aile içi cinsellik tercihine de aynı şekilde kimsenin laf söyleme hakkı olmamalı. bakın tecavüz değil dediğim, tercih. çünkü ona iğrenç, öğh, böğh dersen dayısının oğluyla yatan kadına da öğh, böğh demen gerekir benim ahlak anlayışımda. çünkü o da ensest. mesele içerik değil zaten, ona insanların nasıl baktığı. tutarlı olup olmamak. onun dışında şahsi olarak uzaktan akrabayı dahi ensest değerlendiririm ben. ha bence her türlüsü iğrençtir, ancak giren memnunsa, bir istismar hali yoksa laf da söylemem. ister abi-kardeş olsun ister kuzen-kuzen. beni ilgilendirmeyendir. kimseyi ilgilendirmeyendir.
bir internet sitesinde veya bir dergi de olabilir tam hatırlamıyorum "bu dünyaya ait olmayan renk" şeklinde tarif edilen renk. kaç kere bu dünya dışında dünya gördün diye düşünmeden edemedim. renklerin de mi dünyası varmış falan filan. bu dünyaya ait değilse mor dağlar uzaylı yatağı mı? neyse efendim güzel renktir. severiz.
hayata bakışın sınıfı olmaz, okulu olmaz, eğitim düzeyi olmaz. hayata bakışın salt beyni olur. ilkokul üç seviyesinde tertemiz bir çocuk, nefret söylemini öğrenmemiş çocuk, kafası şişirilmemiş çocuktur çoğu zaman. belki sınırdadır ancak henüz geçmemiştir sınırın öte ucuna.
ben bu ülkede "kürt bir hastayı tedavi.. yaa ne bileyim ya" diyen doktor adayları gördüm. hayata tıp fakültesi 3 seviyesinde bakıyordu mesela. belki ilkokul üç seviyesinde baksaydı bu kadar kurbağalaşamayacaktı. hayata bakışı aldığımız/alamadığımız eğitim değil, vicdan endeksinde zekalarımız belirliyor. her zaman. her yerde.
seksenlerin haşinliğinden sıyrılıp nefes alınmaya başlanan dönem. nefes almışlık sokaklarda çevrilen hulahoplarda, yakmayan ama yakan toplarda ben buradayım heey! diye bağırır biraz biraz. ara geçiş midir çok emin değilim çünkü ikibinlerde insanın doksanlardaki kadar mutlu olmadığını en azından iddia ediyorum. ara geçiş de değilse nedir? bilmiyorum.
biraz troll dönem sanki. böyle varlığı yokluğu arada. var ama çok yok. az var. biraz. varmış da yokmuş gibi. değişik.