londra iyidir. dünyada lgbtt'lerin yaşayabileceği en rahat yer seçilmişti geçen sene yalnız ırkçılık ve sınıflandırma yok mu derseniz gayet de var hala
onun açısından bakıldığında aslında çok acınası bir durumdur. düşünün ki kendini hergün düzgün ifade edemiyor arada geliyorlar ve hop ogün cevaplayabildigi konuşabildiği kadar çok konuşuyor. ona da şans tanıyın. onun da canı var yazık.
evet itiraf ediyorum ben bunu çok yapıyorum ama bana da yazık değil mi?
bu entry'i 4 kez okumama rağmen her seferinde gibi düşmek olarak algıladığımdan kelime dağarcığımda hiç bulunmadığını anlamış oldum alın size (bkz: gibi düşmek )
bu cümleyi kim çıkardıysa ağzını burnunu dağatıcam. moda öyle bir şey değildir kardeşim yok öyle bir şey.
moda arz ve talep için yaratılmış bir pazarlama politikasıdır. tabi talep ve arzı da satıcılar yaratır. bunu iki türlü yaparlar bir herkes gibi olun modaya uyun ikincisi de hiç kimseye uymayın farklı olundur. fakat her ikisinin de eninde sonunda varacağı nokta aynıdır ve bu da kitle hareketidir. modada kitle hareketi vardır bireysellik yoktur. ister farklı olacağım diye çıkılsın ister aynı, her türlü de aynı bokun kahverengisi olup çıkılır.
bir de herkes moda profesörü olup çıkıyor ya nasıl uyuz oluyorum nasıl! herkes bu ülkede herşeyi biliyor herkes herkesin özel hayatına karışıyor ya. kim ne giyiyorsa ne düşünüyor ve savunuyorsa savunsun sanane kardeşim sana ne arkadaşım? çıldırtmayın beni!
kimse alınmasın mantığını anlayabiliyorum ama bana zengin icadı geliyor. senin elinde yiyecek seçeneğin olmasa paran olmasa bok takarsın etmiş sütmüş. doğa bir kere adil değil hem primitiv takılmaya çalışılıp hem elinde telefonu interneti olması garip geliyor açıkçası. sen inkar etsen de doğa gayet kapitalist be gülüm
kimse alınmasın mantığını anlayabiliyorum ama bana zengin icadı geliyor. senin elinde yiyecek seçeneğin olmasa paran olmasa bok takarsın etmiş sütmüş. doğa bir kere adil değil hem primitiv takılmaya çalışılıp hem elinde telefonu interneti olması garip geliyor açıkçası. sen inkar etsen de doğa gayet kapitalist be gülüm
1975 yapımı ingiliz-amerikan komedi korku müzikal film diye geçmektedir adi. ultra komik sempatik mi sempatiktir. aşırı eğlenceli izlerken şarkı söyleyip dans etmeden yerinde durmaya zorlanacağınız bir film.
iki nişanlı arabaları bozulduğu için gizemli bir şatodan yardım istemeye gider ve burada adım attıktan sonra tüm hayatları hooop değişir. çünkü dr. frank n. furter adlı "tatlı transilvanyalı travesti" arkadaşımız hayatlarına girmiş olur. en sevdiğim şarkıları tabi ki de time warp. bir de toucha toucha toucha touch me
taşaklarını tuta tuta gülmek isteyen kadınların çektiği acı. klitorisi tutarak gülsem mi diye düşündürtür arada. ama olmuyor be kardeş taşaklar daha tutulabilir *
kimse alınmasın mantığını anlayabiliyorum ama bana zengin icadı geliyor. senin elinde yiyecek seçeneğin olmasa paran olmasa bok takarsın etmiş sütmüş. doğa bir kere adil değil hem primitiv takılmaya çalışılıp hem elinde telefonu interneti olması garip geliyor açıkçası. sen inkar etsen de doğa gayet kapitalist be gülüm