bazı ülkeler tarafından bağımsız olarak tanınan, ancak gürcistan içerisinde özerk olan abhazya devletine sahip etnik topluluktur. bu güne kadar sadece bir abhaza ile tanışma fırsatı buldum, o da kendine has, eğlenceli bir kişiydi. bunun yanında abaza kelimesi bayraklarındaki el ile yan yana gelince daha bir ilginç oluyor.
2015 yılında çıkmış sadece iphone kameraları kullanılarak çekilmiş olan iki trans kadın ve taksicilik yapan ve evli bir gizli gay erkeğin bir günde başlarına gelenleri konu alan filmdir. sin dee hapisten yeni çıkmıştır ve kendisini aldatan sevgilisi chester'ın peşine düşer. alexandra ise yılbaşı arifesinde şarkı söyleyeceği mekana insan toplama telaşındadır. ermenistan'dan gelen razmik ise taksisiyle bulvarlarda birlikte olacak birilerini aramaktadır. filmde iki trans kadının hikayesi ilginç olmasına rağmen razmik'in anlatıldığı kısımlar özellikle ilgimi çekti. komşumuzdan birisi olduğundan bağlantıyı kurmak çok zor olmuyor, davranışlar ve aile yapısı türkiye toplumuyla benzerlik gösteriyor açıkçası. türkiye'de de razmik gibi birçok insan var. neyse spoiler vermeden burada bırakıyım da gidip izleyin.
testere filminde bacağı bağlı olan ama kesmeyen adamı oynamıştır. aynı zamanda filmin senaristidir. yazdığı filmlerin hepsinde bir rolde olmayı seviyor kendisi. insidiousda da medyumun teknisyeni olarak görülebilir. söylemeden de edemiycem avustralyalı takıntım olmasına neden insanlardan birisidir, tatlı bir şey.
leigh whannell ile beraber saw gibi bir seriyi yaratmıştır. bunun yanında insidious adlı astral seyahat konulu bir korku serisinin daha oluşmasını sağlamıştır yine leigh whannel ile beraber. şeytan çıkarma konulu conjuringin de yönetmenidir aynı zamanda. korku türünde son zamanlarda en güzel işleri gerçekleştiren yönetmenlerden biridir kısaca özetlemek gerekirse. korku türü dışında da fast and furiousun bir filmini çekmiştir.
m. night shyamalan'ın en son çıkan filmi. film annelerinin ailesi ile olan sorunları nedeniyle dedesi ve anneannesi ile tanışamamış iki torunun ziyarete gitmesini konu alıyor. beklenileceği üzere çok vakit geçmeden dede ve anneanne garip tavırlar sergilemeye başlarlar. kulübede dönen gizli işler, birden agresifleşmeler, dört ayak üstünde giden insan gibi alışılmış korku öğeleri sık görülüyor. karakterlerin tepkileri bazen gerçekçilik dışında olsa da vakit geçirmek için izlenebilir. tabii her zamanki gibi plot twist bekleyebilirsiniz.
altıncı his ile korku-gerilim türünün en ünlü yönetmenlerinden biri olmuştur. her ne kadar o günden sonra çektiği korku türündeki filmlerde aynı kaliteyi tutturamamış olsa da filmleri en azından bende pişmanlık oluşturmadı hiç.
(bkz: signs)
(bkz: the village)
(bkz: the visit)
(bkz: unbreakable)
darwin gitsin o kadar dünyayı dolaşsın, araştırma yapsın. sayfalarca yazılar yazsın teorisini destekleyebilmek için, sonra böyle adamlar çıkıp iki söyledikleriyle yıllar boyu geliştirilmiş bir teoriyi çökertebileceklerini sanıyorlar. hayır bir de bunlara inanan insanlar falan var o daha da sinir ediyor insanı.
açılma aşamasında insanı rahatlatabilen eylemdir. eğer arkadaşınızın sizin gay olduğunuzu etrafa yaymayacak biri olduğundan eminseniz rahatlıkla yapılabilir ve sonrasında yapılacak sohbetler insanın üstündeki stresi bir nebze de olsa azaltır. çünkü açık bir şekilde her şeyi konuşabileceğiniz birisi olur yanınızda.
ben yaptım bunu mesela, çocuk tam açık da değildi ama böyle eşcinselliğini başka eşcinsellerin anlayabileceği şekilde yansıtırdı etrafa. belki de birazcık hep ertelediğim şeyleri gerçekleştirmek için gittim konuştum onunla. mesela onunla hiç konuşmamış olsam şu anda açılmış olduğum arkadaşlarıma gay olduğumu söylememiş olacağımı düşünüyorum. onunla konuşmamış olsam belki ileride heteroseksüel hayatı yaşayabileceğime inandıracaktım kendimi bilemiyorum. ama bana öyle geldi ki bu dünyada benim gay olduğumu bilen biri varsa bunu somutlaştırmış olacaktım. sonrasında kendimi kandırırsam benim sahtekarlığımı görecek bir insan olacaktı ve sahtekar olmak istemediğimden doğru olduğuna inandığım şeyi yani beni ben olarak yaşamayı gerçekleştireceğimi düşündüm. çünkü aslında hepimiz biliyoruz nasıl hissettiğimizi, ama bizi kısıtlayan birçok nedenden dolayı kendimizi yansıtamıyoruz gerçek benliğimizle. bu yüzden açılmanın bizden sonra gelecek insanlardan öte en önemlisi bizim kendimizle barışık olmamız için gerekli olduğunu düşünüyorum.
ha bir de senin derdinle mi uğraşıcam diyen eşcinseller de olabilir iyi seçin arkadaşlarınızı.
kızlara açılırken daha az geriliyorum. sağolsunlar açıldıklarımın tepkileri de hep çok tatlı oldu. bir aralar okumuştum burada hiç gay bara gideriz diyen kız arkadaşım olmadı diyen birinin yazısını, ilk açıldığım kız gay bara beraber gideriz bak istersen demişti canım benim. ama dediğim gibi erkeklerde sıkıntı var, uğraşmak lazım üstlerinde çok söyleyecek konuma gelmeden önce.
erkeklerdeki ereksiyon sertlik derecesini belirtmek için kullanılmış örneklerdir.
tahmin edilebileceği gibi tofu en yumuşak halini belirtir.
banana-muz ise orta derece sertliği belirtirken cucumber-salatalık olabilecek en sert ereksiyonu simgeler.
ilişki sırasında ortak rıza ile çekilen pornografik görüntülerin sonrasında kişiye zarar vermesi amacıyla yayınlanmasıdır. amerika'da bununla ilgili yasa çıkarmışlardı.
cucumber dizisinde görülen genç karakterlerin hikayesini anlatan dizidir. her bölümün ana karakteri farklıdır ve cucumber'a oranla bölüm süreleri daha kısadır. cucumber'da erkek eşcinsellerin hayatına daha fazla değinilirken banana'da lgbt topluluğundan çeşitli bireylerin hayatlarına değiniliyor. beni en çok etkileyen bölüm ingilizce bilmeyen ve zorunlu temizlikçi olarak çalıştırılan göçmen bir kadın ve ona yardım etmeye çalışan bull dykeın olduğu son bölümdür. ayrıca bir trans kadının eski sevgilisi tarafından revenge porn kurbanı olmasını konu edinen bölümü de izlenmesi gerekenler arasındadır.
queer as folk (uk) yönetmeni russell t davies'den gay temalı bir dizi. ana karakter olan henry'nin uzun süreli partnerinden ayrılması ve işinden olması sonrasında bir grup genç eşcinselin yanına taşınmasıyla başlıyor dizi. queer as folk sonrası geçen yılların ingiltere toplumunda gerçekleştirdiği değişimlerin görülebileceği bir yapım olduğu gibi birkaç jenerasyonu birden ele aldığından dolayı çeşitli yaşlardan seyircilerin ilgisini çekebileceğini düşünüyorum. ayrımcılık, cinsel istismar, nefret cinayetleri gibi konulara da değinerek yeri geldiğinde insanı üzen, her ne kadar yol kat edilmiş olsa da daha gidilecek bir o kadarı olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor. bunların yanında en basitinden bir eşcinselin kendini kabullenebilmesi, eşcinsel ilişkideki rolleri kabullenememek gibi konuların da üzerinde duruluyor. tamamı izlenmese bile en azından 6. bölümü bir filmmişçesine izlenebilir. yan dizi olarak (bkz: banana), oyuncularla ropörtaj şeklinde videolar serisi (bkz: tofu)
indie pop türünde müzik yapan isveçli müzik grubu. bloodshy & avant adlı duo ve andrew wyatt'ın işbirliğiyle oluşmuştur. solistin kendine has bir sesi var, birçok şarkısıyla sizi kıpır kıpır ederler. animal, paddling out ve son çıkan genghis khan iyidir.
genç ve maskülen davranışlı, feminen olan şeylerle ilgisi olmayan ve ne kadar normal oldukları konusunda söylemlerde bulunan homoseksüel erkek grubu. kendileri #gaybro şeklinde hornet gibi uygulamalarda sıkça görülebilmektedirler.
avustralya yapımı, stand-up komedyeni josh thomas'ın hayatından esinlenerek ortaya koyduğu eğlenceli ve insanın içini ısıtan bir dizidir. dizi josh'un kız arkadaşından ayrılması sonrası gay olduğunu kabullenmesiyle başlıyor ve olaylar şekilleniyor. bölümler ilerledikçe seyirci josh'un hayatına eşlik ediyor, bir bakıma onunla beraber tecrübeleniyor. dizinin yan karakterler bakımından da doyurucu olduğunu söyleyebilirim, hepsi kurgunun ilerleyişinde önemli pay sahibi ve bir tanesinin bile eğreti durduğunu söyleyemem. ayrıca bir diğer göze çarpan nokta ise dizinin çok samimi olması, izledikçe sanki o arkadaş grubundan biri oluyor insan. kaliteli gay temalı bir dizi izlemek isteyen herkesin göz atması gerekli, zaten başlayınca 3 sezonun nasıl bittiğini anlamayacaksınız.
fuckbuddy olanların da tek eşli olanların da kullanması gereken cinsel yolla bulaşan hastalık riskini azaltan latexten olanının makbul olduğu bariyer. öyle tek eşliyim diye geçinirken partnerinin aldatmasıyla kendisini hiv+ bulan insanlar yok değil bu dünyada. ayrıca bir sürü hastalık da bareback ile bulaşma riskini taşır. (bkz: frengi)(bkz: klamidya)(bkz: hpv)
5 dakikalık zevk için kullanmayıp hayat boyu hap içmek zorunda kalabileceğini unutmamalı insan.
açılma aşamasında insanı rahatlatabilen eylemdir. eğer arkadaşınızın sizin gay olduğunuzu etrafa yaymayacak biri olduğundan eminseniz rahatlıkla yapılabilir ve sonrasında yapılacak sohbetler insanın üstündeki stresi bir nebze de olsa azaltır. çünkü açık bir şekilde her şeyi konuşabileceğiniz birisi olur yanınızda.
ben yaptım bunu mesela, çocuk tam açık da değildi ama böyle eşcinselliğini başka eşcinsellerin anlayabileceği şekilde yansıtırdı etrafa. belki de birazcık hep ertelediğim şeyleri gerçekleştirmek için gittim konuştum onunla. mesela onunla hiç konuşmamış olsam şu anda açılmış olduğum arkadaşlarıma gay olduğumu söylememiş olacağımı düşünüyorum. onunla konuşmamış olsam belki ileride heteroseksüel hayatı yaşayabileceğime inandıracaktım kendimi bilemiyorum. ama bana öyle geldi ki bu dünyada benim gay olduğumu bilen biri varsa bunu somutlaştırmış olacaktım. sonrasında kendimi kandırırsam benim sahtekarlığımı görecek bir insan olacaktı ve sahtekar olmak istemediğimden doğru olduğuna inandığım şeyi yani beni ben olarak yaşamayı gerçekleştireceğimi düşündüm. çünkü aslında hepimiz biliyoruz nasıl hissettiğimizi, ama bizi kısıtlayan birçok nedenden dolayı kendimizi yansıtamıyoruz gerçek benliğimizle. bu yüzden açılmanın bizden sonra gelecek insanlardan öte en önemlisi bizim kendimizle barışık olmamız için gerekli olduğunu düşünüyorum.
ha bir de senin derdinle mi uğraşıcam diyen eşcinseller de olabilir iyi seçin arkadaşlarınızı.
gzone'daki röportajındaki "bence lgbt hakları için lgbt olmayanların yürümesi öyle olanları küçümseyici bir tavır. ben kimim ki lgbt için destek verecek ve yürüyecek kadar kendimi onlardan daha üstün kabul edeyim?" sözleriyle kaş yapıyım derken göz çıkardığını düşündüğüm müzisyendir. biz burada özgürlük mücadelesi veriyoruz, yasalarca herhangi bir korumamız yokken ve eşit sayılmıyorken lgbt bireyler ile yürümek bizleri aşağı görmek değil, bizlerle eşit olduğunu ilan etmektir.
"vücut bir makinedir, makinelerin yağsız çalıştığını gördünüz mü? yağ yemelisiniz." gibisinden bir şeyler demiş kalp ve iç hastalıkları profesörü. gittiğim fakültedeki hocalar pek hazzetmezler kendisinden. bir nevi şovmen.