ahmet kaya

10 Entry Daha
sene 86-87. ortaokuldaydım. kırtasiyecisi, kitabevi ve gaste bayii olmayan küçük bir taşra kasabasında yaşıyorduk. evimizde televizyon yoktu. fakir ama onurluyduk.* o yıllarda manavdan, bakkaldan alınan öte beri eski gastelerin hamurla yapıştırılmasıyla yapılan kesekağıtlarında evlerimize gelirdi ve en buyuk eğlencem, bu kesekağıtlarını yırtmadan itinayla sökerek okumaktı. liseye giden abimin yaz tatillerinde çalıştığı tamirciden, birkaç haftalık yövmiyesi karşılığında aldığı 2. el grundig marka kasetçalar evimizdeki tek elektronik cihazdı. bir de ablamın, abimin ve benim, gülden karaböcek ile hakkı bulut kasetlerinden oluşan, sonradan coşkun sabah, ferdi tayfur ve abdullah papur un ekleneceği mütevazi arşivimiz vardı. küçük ve önemsiz hayatımız, gülden abla ile hakkı abi'nin kederli şarkılarını dinleyip, melodramın dibine vurmamızla geçip gidiyordu. bir de, uzak bir kentin üniversitesinde
okuyan büyük abimiz vardı. o yaz yine, yıpranmış, fermuarı bozuk, kulpu koptu kopacak hantal valiziyle çıkıp geldi. her gelişinde mutlaka, harçlıklarından biriktirip 2. el kitapçılardan aldığı 3-5 roman getirirdi ve bu benim için tatil boyu sürecek bir şenlik anlamına geliyordu. o yaz kitaplarla birlikte bir de kaset çıktı sihirli valizden. ahmet kayanın piyasaya yeni çıkmış gıcır gıcır, jelatini açılmamış şafak türküsü kasedi. küçük abim ve ablam
tanımadıkları bir sanatçının kasediyle hayalkırıklığına uğramışlar, ilgilerini yitirmişlerdi. ama ben, büyük abim sevmişse vardır bir hikmeti deyip defalarca dinledim. başta pek anlamadığım bir müzik tarzıyla yavaş yavaş yepyeni bir dünyanın kapıları açıldı önümde. diğerlerinin bu tarz müziği sevmeleri biraz zaman alacaktı ama ben
hemencecik ısınıvermiştim bu kocaman yürekli, babacan tavırlı adama. o kocaman bıyıklarının altındaki kocaman gülümsemesini ilk ben keşfetmiştim. benimle bahçemizdeki kiraz ağacı arasındaki kan kardeşliğinin şarkısını söyleyen ve hayatın bütün gizlerine vakıf olağanüstü bir bilgeyle gizemli bir bağ oluştu aramızda. o artık büyülü sesi ve şifalı elleriyle benim hayatıma dokunan bir adamdı. kısa sürede bağışlayıcı bir baba koruyucu bir abi, güvenilir bir sırdaş olmuştu bana. aradan yıllar geçti. bütün şarkıları hafızamda, hüzünlü ve bir o kadar isyankar sesi kulaklarımda, ve yokluğu kesik bir kol gibi omuzbaşımda... hala yıldızlar yağar saçlarıma, deniz kenarından yakamozları her seyredişimde. onun ve onun gibi gözleriyle gülen insanların yokluğu cehennemimizin diğer adıdır. üşürüz o gözler kapandığında. seni çok ama çok özledik be usta....
37 Entry Daha