aristotelyen estetik

antik yunan estetiğidir. kısa ve öz anlatmaya çalışacam. umarım okuyacak vaktiniz vardır. aristotelyen estetik tüm batı kültürünün de temelini oluşturur. mutlak güzel, mutlak iyi, mutlak kötü, mutlak kahraman, mutlak estetik, altın oran gibi her olguyu bir kalıba sokar. batı medeniyeti kendi estetiğini bu şekilde var etmiştir ve dünyaya sattığı yani pazarladığı kültür bu aristotelyen estetik kültürüdür. güzelin belli bir tarifi vardır, resimde, heykelde kısacası sanatta o güzeli kullanırlar. reklamcılıktan tutun sinemaya kadar beyaz ten, mavi göz, yüz hatlarının altın oranı salt güzeldir bu estetik bakışı olarak. ayrıca salt güzel olan salt iyiliği de barındırır. mutlak güzel dışındaki tüm formlar çirkindir yani kötüdür.

hikayelerinde her zaman bir kötü vardır bir de iyi vardır, sonunda iyi kötüyü yener ve hikayeyi okuyan, tiyatroyu izleyen ya da sinemaya giden seyirci kendini kahramanla özdeşleştirir ve kahraman kötüyü yenince seyirci katharsise(arınmaya) ulaşır. bu minvaldedir tüm sanat akımları. özellikle hollywood yüzde seksen hikayelerini bu temelde işler. son yirmi yıldır güzel karakterler içerisine diğer renkten olan ırkları da ihtiva etmeye başlamışlardır ama dış görünüş olarak altın oranı kullanırlar hala. maalesef bir çoğumuz bu kültürün etkisi altında büyüyoruz ve ilişki aradığımız kişinin tipolojisi bize şu güne kadar ekranlarda verilen iyi ve yakışıklı, iyi ve güzel insanların tipolojisi olmuştur. tırnak içinde hiç bir zaman göreceli çirkin diyebileceğimiz(ki bu kıyaslamayı yine aristotelyen estetik içinde yaparız) kadınla ilgili başrolü olan aşk filmleri hemen hemen hiç yoktur.

size bir hikaye,

zamanında fransadan afrika liberya oralara giden bir misyoner çift siyahi bir kabilenin olduğu kasabaya yerleşirler. adamın eşi zayıf, sarışın, mavi gözlü yani bildiğin nikola kidman işte. adam ise göreceli daha esmer kahverengi gözlü ispanyol asıllı fransız. ilk başta kabile erkekleri sürekli kadına bakar ve aralarında konuşurlar. kadın kocasına 'gördün mü kısa boylu yüzleri boyalı çirkin kadınlardan sonra beni görünce bu çirkin erkekler benden hoşlanmaya başladı der', zamanla kilise yapılır halkın dili öğrenilir. misyoner adam bir gün kabile reisi ile konuşurken nasıl var mı bir sorununuz der. kabile lideri isaya, size bir nebze alıştık ama eşinize hala alışamadık, ilk gördüğümüzde hayatımızda bu kadar çirkin bir yaratık olacağını düşünmezdik der, rüyalarımıza giriyordu ve korkuyorduk der, zamanla alıştık, biz alıştık ama sen nasıl onunlasın, tanrının bir sınavı mı der lo. işte estetik böyle bir şey bize bebekliğimizden beri öğretiliyor velhasıl.