ayı sözlük itiraf

706 Entry Daha
doğu şivesi yapılınca size, ''sie'' oluyo ya... çok tuhaf oluyo. küfür gibi oluyo. her neyse...
bugün günlerden çarşamba. oysa benim derdim salı başladı. ya da vazgeçtim. cuma. mübarek gün(!), doğduğum gün.
karlı bir 22 ekim sabahı -yılın ilk karıymış dediler. hatırlamadığım için inandım ben de. aaa ne güzel bile dedim hatta bu tatlı rastlantıya.-
başladı her şey. kış insanıyım derim hep. kıçım donunca soğuktan, kıştan da nefret ederim ama. daha o günlere gelmemişiz gerçi. annem, annelik içgüdülerini sonuna kadar kullanarak giydirmiş kalın kalın. biz hastaneden eve gelip üstümüzü başımızı çıkartmadan daha abim üstüme oyuncak kamyonla saldırıyo. şimdi düşününce diyorum ki, hipno kim ki zaten... vurun yanına koyayım.
o ilk günden hemen sonra, zamanla birbirimize alışıyoruz, beraber oyunlar oynuyoruz. tek oynadığımız oyunlarda hayli sinirim bozuluyo ama. abim benim tasolarımı alıp, ütülüp* geri geliyo. her defasında da söz veriyo piç bir dahakine kazanıcam diye, ben de güveniyorum her defasında -şimdi de güvendiğim gibi işte-
abim büyüdü, bisikleti oldu, bisikletten düşüp, dizlerini parçalayıp geldi, ağladık hep beraber. (tam üç kez yaptı bunu, dile kolay... eşek at hayvan.) bense 21 yaşına geldim, hala paten hayali kuran biriyim. ve hiçbir zaman iki tekerlekli bisiklete binemedim.
bunların hepsi yaşanırken parasızlık, annemin depresyonu, evin küçüğü olduğum için her zaman ekmeğe gitmek zorunda olmak ve güzel olmamak gibi problemlerim vardı. hatta bir gün sınıftan bir arkadaşım da dile getirmişti bu sonuncusunu. daha ilkokuldayım lan, ne hayata küstürüyosun heyvan, diyemedim. sonra makyajdı, saçtı hallettik bir şekilde ama ne bileyim sanki o gün çirkinleştim ben. yüzümde ne kadar fondöten sürsem de kapatamayacağım kocaman bir leke kaldı. çocuklar acımasız olur derler. o gün bu gündür hiç çocuğum olsa hayali kuramadım diğer kızlar gibi. güzel bir aile hayali de. kendi ailemden yola çıkarak evliliğin ciddi bir kurum değil, ciddi bir sorun olduğuna kanaat getirmiştim. bunun yanında kaç yaşına geldiğim halde çarpım tablosunu öğrenememiştim. hayat, utanmam için oluşturulmuş, öğütlerle dolu aptal bir çocuk kitabı gibiydi. çok az çocukluk arkadaşım oldu, çok az anım. çok az gittim parklara, çok az salıncağa bindim. sanırım her çocuğa ''biraz da bizim kız/oğlan binsin'' diyecek bir anne lazımdı.
ilkokulu çarpım tablosunu öğrenmeden bitirdim. ortaokulda sözel dersler hariç notlarım berbattı. matematik hocasının yüzüme attığı tokat değil, ona karşı koymamam canımı acıtmıştı. sonra çarpım tablosunu öğrenmemeye devam ettim. ve bunun için suçlamamaya başladım kendimi. yüzümde çıkan birkaç sivilceyle bile daha ilgiliydim. rock ve metal müzikle tanıştım, saçma arkadaşlıklar kurdum ve internetten bir sevgili edindim. sonradan anladım ki müzik zevkim iyiydi ama çocuk harbiden çirkindi. kısa süre sonra ayrıldık. oysa kavuşmadan ayrılmak şimdi ne tuhaf geliyor kulağa... o zamanlar her şey gerçek gibiydi. öpüşmekten korkarken nasıl gerçekten sevebilirsin birini?
kendime bile çok karmaşık geldi bu yazdıklarım ama iyi geldi. sonra yine devam ederim belki. nasıl aşık olduğumu, gençlik buhranlarımı ve daha fazlasını anlatırım. büyüyemedim ki hala zaten. şimdilik iyi geceler.
2901 Entry Daha