ayı sözlük itiraf

  • /
  • 181
benim hukuk notlarımdan sınava çalışan çocuk; neden sınavdan 90 alırken, ben 70 alıyorum? kafamda deli sorular. ihanete uğramış gibi hissediyorum. ya da ben gerizekalıyım.
bugün smokebl ve gargamelin sirini ile yaptığımız üçlü performans dudak morartıcıydı. alt komşumuz şaziye pekmez bizden şikayetçi olsa da boktur kokar, candır çeker diyerek bize hak verdi. bileklerimdeki kelepçenin anahtarını bulamadığımız için çilingirci çağırmak zorunda kalsak da çilingirciyi de aramıza almayı ihmal etmedik. smokebl'ın meme piercinginin yastık kılıfına takılması ve memesinden akan kanın bizi daha çok tahrik etmesi yatağın çökmesine sebep oldu. ama sonundaki 4 lü patlama herşeye değerdi. taaa ki çilingircinin titremesini görene kadar.
tanrının kim olduğunu biliyorum artık. kapı çaldı, açtığımda kimseler yoktu, bir anda bir elamet belirdi sen ateist çocuk, bana inanmıyor musun dedi o sırada içeride kewashe ve gargamelin sirini çırıl çıplak beni bekliyorlardı şaziye pekmez daha bize kızmamıştı, kelepçeler daha kilitlenmemiş, çilingirde ortalarda yoktu. tanrıya onu gördükten sonra bile ona inanmadığımı söyleyince biraz alındı. neyse...

bir de diz kapaklarımda ki siyatikler var tabi mamafih yaşım gereği katlanmak zorundayım ama salatalık ektiğimiz yerlerde bazı sorunlar var idi. gözlerimde çok iyi görmüyor birde benim. aksak yürüyorum malumunuz siyatik nymphomania ile birleşince zaten aman aman, gelebileceğiniz bir sokak var ise sakın geri kalmayın bir de bu günün sanatı içerisinde ki günaydın yarının sanatı içerisindeki öğleden sonrayı biraz geçe olan akşam kızıllığının ta kendisidir.

kişiliklerimize bağış ettiğim bu entry insanlık adına küçük bizim adımıza çok büyük bir adımdır.
merhaba. ben 25 yaşında sabahları mühendis, geceleri de çilingir olarak çalışan, çevresine göre yakışıklı olarak kabul edilen, hafif yapılı, atletik ve biraz kıllı bir vücut sahibi birisiyim.

o gün gece yarısı bir telefon aldım. yine; "birisi anahtarını unuttu veya düşürdü, bize uyku yok" diye diye, olacaklardan habersiz yola çıktım. adrese geldiğimde kapı açıldı. o ne sütyen giymemişti. aslında hiç bir şey giymemişti. "uslu bir çocuk olursan, sütyenimi de görebilirsin ihihihi" dedi kapıyı açınca.

o esnada alt taraftan, sonradan adının şaziye pekmez olduğunu öğreneceğim, orta yaşlı, pek de alımlı olmayan bir kadın seslenmişti. aman tanrım, o da ne, o da sütyen giymemişti. sadece sesini duymuştum ama sütyen giymediğine eminim.

içeri girdiğimde yatakta 2 kişi vardı. birisi yüzüstü yastığın üstüne yatmış, diğeri elleri kelepçeli halde idi. ikisi de sütyensizdi. önce yastığa piercinglenmiş olanı kurtardım. sütyensiz olduğunu söylememe lüzum yok umarım. diğeri, kelepçeli elleri ile bana bakarken, pantolonumun arasında bir el hissettim. benim 17cm'lik ufaklık kalkmıştı.

kelepçeleri çözerken, alt komşu bu sahneye tanık oldu. ona; "insanlık hali, daha sonra senin de çilingirini açmaya geleceğim" dedikten sonra o sevinçle aşağı inerken, biz 4lü halde devam ettik. çift kişilik yatakta 4 kişi olduğundan, yatağı da kırdık. aynı anda patlamalar yaşadık... titreyip, sarsılarak.

o günden sonra sürekli buluşup, deliler gibi seviştik.

kişisel itiraf ; işi bırakabilirim.
az önce bi başlığın altına girilmiş yazıları okurken, bunu hangi hıyar yazmış dediğim girdiyi benim yazdığımı fark ettim, insan zamanla sahiden çok değişiyor
elimde olsa seni her dakika arayıp dururum ve 'benden başka kimseyle flört etme ne olur!' deyip ağlarım.ama böyle şeylerden sıkılacak bir kadın olduğunun farkındayım ve tarzın değil onu da biliyorum.
aşkı buldum sanırım
keman öğrenince kesin çalmalıyım dediğim bir şarkıdaki sevdiğim o kısmın akordeon olduğunu öğrendim bugün, sanırım çok zekiymişim gibi davranmayı bıırakıp gerçeği kabul etmem lazım, benden bi bok olmaz
dinlediğim bir şarkının sözleri getiriverdi yine onu aklıma, çok özlüyorum ve çıkıp gitmiyor aklımda! *
birisine aşık olursunuz veya çok seversiniz. o da sizi sever ama sizin onu sevdiğiniz gibi değil. sizin gözünüzde her şey çok daha ciddidir, büyüktür, şiddetlidir. sonra onun da size karşı aynı şekilde olduğunu düşünürsünüz, bunun aksini iddia edecek hiçbir şey de yapmaz. en tutkulu şekilde, en şehvetli ateşler içinde terleyerek aşkınızı yaşarsınız ve öğrenirsiniz ki o kişi aslında bir başkasına aşık. bununla savaşmaya çalışırsınız ama olmaz. yollarınızı ayırmak istersiniz ve ayırırsınız da ama aklınızdan hiç çıkmaz. içiniz acır her defasında onu düşündüğünüzde, böylesine büyük bir sevgi ve aşkın niye böyle olduğunu sorgularken. sonra dersiniz ki kendi kendinize "bu kişi için mi üzülüyorum ben? o beni sadece bir seks arkadaşı olarak görüp severken, o benimle aynı duyguları paylaşmazken ben buna mı üzülüyorum?" diye ama fayda etmez. onu düşünmemenizin çaresi değildir bu ve o çareyi de bir türlü bulamazken kalbinizdeki acı giderek daha da büyür ve büyür! tek umudunuz belki yeni birisinin gelip de bu acıyı sonlandırması olur artık ama o kişi de hiçbir zaman gelmeyecek gibidir... sanki yalnızlıkla bir ömür boyu el sıkışıp da antlaşma yapılmış gibidir...
sakızı ağzımda şişirip patlatamıyorum, bunu yapamadığımı öğrendiklerinde gerizekalı mıyım ben diyorum.
itiraf etmeliyim ki beni üzen herkesi çok önce affettim. affet ve unut demişti biri bana. affediyorsun kızgınlıkların geçiyor sözlük
akademik ortamda her ne kadar adil ve eşit olsam da sınavlarını ve ödevlerini notlandırdığım bir öğrenciyi sırf özlediğim yeğenim ile aynı adı taşıyor diye az da olsa pozitif kayırıyorum. aralarında hiçbir alaka yok (yeğenim 2 öğenci 22 yaşında), ama okyanusötesi uzun süre yaşayınca böyle yan etkiler oluşuyor demek ki zamanla.
evde yalnızken ayna karşısında beyonce dans figürleri deniyorum. (dünyanın en derin ve duygusal itirafı)
foursquarede spor salonu check-inlerimi spora gitmeden yarım saat önce evden yapıyorum. böylece kendimi gitmek için kesin bir yolla teşvik etmeye çalışıyorum. önce parmaklarım, sonra körpecik bedenim çalışmış oluyor. not: spor salonu evimin dibinde.
bir türlü bir yazar ile denk gelemiyoruz. ne olacak böyle.
ayrılınca üzüleceğimi bilsem de yarın söyleyeceğim.çünkü her gün mutsuz olmaktan yoruldum
türk öğrenciler,tiyatro izletisine düşük beklentilerle gelenleri duygusal açıdan mermi manyağına çevirmişlerdi ve biz christmas arifesi ülkeye kısa süreli bi geri dönüş planlarındaydık. okul girişinde elimizdeki kahvenin sadece avucumuzu ısıtabildiğini farkettiğimizde ?bulutlara bak emir? dendiğini anımsıyorum ?içimi ısınsın...? oysa benim içim zaradan altın hızma türküsünü dinlediğimde çoktan yanmıştı bile. dönsek mi artık ne yapsak demişim. gündüzü güneşli, rüzgarı kuru, karı da inatçıydı buranın. ?sana her şey mübah ulan. beter ol!? dediğinde istemsiz gülmüşüm. yorgundum ve kesinlikle aşk mevsiminde değildik
galiba çok iyi bir oyuncuyum çünkü 4 gündür hiç kimse cidden çok üzgün olduğumu çakmadı ve hatta kurs hocam etrafa gülücükler saçıp herkesi mutlu ettiğimi sonrada benim deyimimle ''akiiiiii'' olduğumu söyledi.
  • /
  • 181