bdp heyetinin karadeniz turu

imralı sürecinin hararetiyle alınmış bir karar olsa gerektir ki bdp süpriz bir şekilde karadeniz illerinde temaslarda bulunacağını ilan etti. ilk durakları sinoptu ve saldırıya maruz kaldılar. doğrusu hiç şaşırmadım buna. eminim böyle bir saldırıyı da bekliyorlardı. ama umarım bu karadeniz turu yeni yaraların açılmasına sebep olmaz.

tüyler ürtpertici videolardan aklımda kalan tek slogan: "ermeni soyları sinoptan defolun"

ilgili haber:
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a...

düzeltmeyi bir borç bilirim: karadeniz turunu gerçekleştiren hdk imiş; bdp ise onun bileşenlerinden biriymiş. *
bdp ve hdk nın karadenizdeki ilk durakları olan çorumda herhangi bi olay çıkmadı fakat ikinci durak olan sinopta bazı tatsız olaylar yaşandı akşam sırrı süreyya önderin yapmış olduğu acıklamalra göre planlı yapılmış bi provakatif eylem, beyaz bereli liseli gençlerin öncülük ettiği eylemde bazı tatsız olaylar yaşandı ve açıkçası ürküttü..

(bkz: ikinci madımak vakası)
olaylı bir tur olacağı en başından belliydi evet ama bu kadarına insan şaşırmadan edemiyor. haberlerde saldırıları görüyorsun, internette ise milletvekillerini resmen hedef göstererek linç ettirmeye yönelik provokasyonları. yapılan yorumlara ise fazla bir şey söyleyemiyorum.
seyirlik orta oyunu oynamaya niyetlenmiş bdp'li arkadaşlar.
sinoplu arkadaşlar da restlerini görmüş şiddetli bir karşılık vermişler.bunun trabzon ayağını düşünemiyorum bile.
amaçları dialogmu demokrasi ihracımı yoksa var olan ön yargıları pekiştirmek mi insan düşünmeden edemiyor.
bazı şeylerin konuşulmaya başlandığı dönem de nereden çıktı bu rezalet.devlet bahçelinin diyarbekir'de miting yapma kararı kadar saçma ve provakatörce.
takke düştü, cocuklugumun soguk gecelerinin kafasına taktığı, ogün samast'tan ödünç alınmış beyaz beresi göründü.

(bkz: ogün samast çocukluğumun soğuk gecelerini ısıtıyor)
soğuk gecelerden sıcak ocaklara akın akın akanların salyalı psikoya nasıl bağlanıverdiklerini ve devlet baba beni kucağına oturtmadı ondan sebep kendi kardeşlerime hırlayıp duruyorum yollu bir diğerinin de bildiği iki laftan birinin provakasyon olduğunu görmemizi sağlayan sözlük başlığıdır. ne mutlu bize ki gençliğimiz her an tahrike hazır beklemektedir, sinop'ta, sivas'ta, maraş'ta, şişli'de gün ortasında.

bu ikiliyi en iyi anlatan entry olsa olsa bu ikiliye dikkattir. ha bildikleri diğer laf için (bkz: bölücü).
şimdi efenim, bilip bilmeden işkembeden bulandırılıp bulandırılıp, herkes kendinden birşeyler katarak söylemiş. ben de söyleyeyim bari !!!

bu adamlar farklı ırktan olduklarını mı iddia ediyorlar ? evet !(dipnot : türk, kürt, çerkez veya başka bir şekilde ırkçılık yapmıyorum şuanda hemen atlamayın o yüzden !) kaldı ki benim de annem-babam farklı ırklardan gelme. amma ve lakin ben veya biz kalkıp da kışkırtmalara gelip orada burada propoganda yapıp da yaşadığımız toprağın bütünlüğüne karşı göz dikip insanları suçlamıyoruz.

bu adamlar karadenizdeki laz uşaklarının yanına gidip "bakın siz de bizim gibi ezilen topluluklar halinde yaşıyorsunuz" deyip, sözüm ona kuzey kesimlerimizi, en az güney kesimlerimiz kadar aydınlatacaklardı(!) ama ne oldu ? tabi ki de bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın ama üçüncüde o kanı deli deli akan faşizan ülkücü modunda gezen delikanlılar, hiçbir şeyden haberleri olmadıkları halde sana direkt olarak fiziksel saldırıda bulunurlar, ki bence çok güzel de olur. yoksa sizin anlayacağınız, edeceğiniz birşey yok amerika'yı dinlemekten başka. bu ülkede ezilen hiçbir halk olmamıştır, sanmıyorum ama tabi ki de sen gidip de farklı bir dille konuşursan ve biz bunu illa resmiyette de kullanacağız, siz de mecbur bunu sağlayacaksınız derlerse ne olur ? ki 1984 yılına kadar çok fazla kötü gözle bakılmayan kürtler, terör örgütünün oluşumu ile iyiden iyiye kötü gözlerle bakılır oldular.

bu olayı sivas-madımak olayı ile bağdaştırmak ve birleştirmek isteyen hevesli arkadaşları görüyorum ön kulvarlarda. ''beyler ne alakası var ?'' demek istiyorum aynı zamanda !ikisi birbiri ile alakası olamayan bir durum. birinde gözü dönmüş yobazlar başroldeydi, birinde ise henüz aklı selim olmayan, birileri tarafından kurulmuş pilli bebekler başrolde. ama eğer sorarsanız son olan olay için sadece, çok da güzel olmuş derim. çünkü bu ülkede muhalefet olmak ile bölücülük aynı kefeye konuluyor.

dipnot : komplo teorilerini dötünden mi üretiyorsun diyen arkadaşlar için geliyor ---) polyannayı dağa kaldırmışlar "ohhh temiz hava aldık ne güzel" demiş, sizinki de o hesap.
''faşist misin sen ?'' diyen sözün ona solcu veya marksist veya sosyalist arkadaşlar için geliyor ---) sen bir askerliği yap gel ve işsiz kalıp para davasına düş sonrasında tekrar tartışırız.
halkların demokratik kongresi nezdinde bdp'nin kendini türkiye'nin partisi olarak gördüğünün kanıtıdır. diyarbakır'da kongre yapamayan mhp ile 3500 polis olmaksızın ankara'nın göbeğindeki orta doğu teknik üniversite'sine giremeyen akp başkanı ve başbakana siyasi ders niteliğindedir. hem aynı başbakanın diyarbakır mitingi sürecinde diyarbakır polis teşkilatının kendisini "halkından" korumaya yetmeyeceğini düşündüğünden olsa gerek çevre illerdeki polis güçlerinin neredeyse tamamını bu ile doluşturduğu bilinmektedir. hdk heyetinin uğradığı saldırıdan sonra bi başından bi başına 20 dakikada yürünebilecek sinop ilinde valinin heyetin yanına gelişinin 8 saat sürmesi ülke başbakanının "seçilmişleri atanmışlara ezdirmeyiz" cümlesini akla getirmiştir...

(bkz: türkiye'nin resmi dini ikiyüzlülüktür)*
muhalefete, "elinde bayrakla* ulus'a gitmek kolay, hakkari'ye gitsene" diyen bir başbakana sahip ülkede olurunu bulmuştur. kısaca ne diyorlardı? öyle göte böyle yarak!!11!! ironi yok arama.
sinop'ta yaşananları polis kolayca engelleyebilecekken, polisin hdk heyetini öldürmeye göze almış kalabalığa "hoşgörülü" ve "anlayışlı" davranmasında şu görülmeli: egemen olan müzakere süreçlerinde olabildiğince masaya oturduğu toplumsal mücadeledeki direnişleri kapmaya çalışır, ve sınırları her zaman hatırlatır: "eğer bu masaya oturmanıza izin verdiysek, onayladığımız-istediğimiz şekilde bu diyalog sürecini sürdüreceksiniz". bugün erdoğan, sinop'ta yaşananlarda mhp ve chp'yi eleştirse de, aslında bu yaşananlar işine geliyor, çünkü hdk'ya, kürt hareketine, sınırları hatırlatılıyor.

bir başka anayasa sürecine kapılıp, direnişlerin etkisizleşmesini, savrulmasını istemiyorsak, "içinde birçok dünyanın mümkün olduğu bir dünya"yı arzulamaya, bu arzu peşinde sokaklara taşan, masaya oturmayan ama masadaki direnişin elini güçlendiren bir hareketin yaratılması gerekiyor. bunu bugün belki türkiye'nin batısında bir barış hareketini yaratarak sağlayabiliriz.

"hayal kırıklığının hüzünlü cazibesine hayır derken, umuda evet diyoruz; şili gibi aç, çılgın, aşık ve maşuk umuda: şili'nin çocukları gibi geceyi yırtarak gelen o isyankâr umuda evet diyoruz." (1988 ortalarında şili, santiago'da "şili yaratıyor" günlerinin açılış konuşmasının son kısmı)

olay ile ilgili şöyle çarpıcı bir video var:
sinop'tan sonra samsun'da yaşanan olayları baz aldığımızda özgür bir karadeniz yalanını pek inandıramamış partinin karadeniz turu.
ben tunceli'de askerlik yaptım. o kadar ölü yada diri terörist yakaladık. lan hiç mi kürt olmaz? hep ermeni, iranlı, suriyeli. yok efendim koministlik vaadleriyle kandırılan gençler dedim kimle savaşıyoruz biz hacı?
yazdığım yazıya eksi oy alsamda doğruluğu onaylanmış tur olmuştur. trabzona gelemeden topuklamışlar ve ankaraya gitmişlerdir. tüh! karadeniz özgür olamicak.
bir kaç şeyi düzeltmekte fayda var.
birincisi bu tur bdp'nin değil, hdk'nin düzenlediği bir turdur. ikincisi turun ilk ayağı çorum'dur ve heyetin çorum'daki etkinliklerinde herhangi bir olay yaşanmamış, belki de bu yüzden telaşlanan birileri, sinop ve samsun'da yaşanacak provakasyonlar için düğmeye basmışlardır. düğmeye basanlar, türk ve kürt halkının sosyalistlerinin, demokratlarının buluşmasından rahatsızlık duyan, çatışmadan ve savaştan nemalanan kesimlerdir.

turun zamanlamasının yanlış olduğunu savunanlar var. kendilerince haklı oldukları noktalar var elbette. ama insan sormadan edemiyor. silahların gömülmesinden bahsedildiği, darbe anayasasının yerine demokratik bir anayasa yapımı yönünde, tüm kesimlerin -her ne kadar içerik ve yöntem konusunda anlaşamamış olsalar da- en azından hemfikir oldukları, aynı masanın etrafında oturdukları, beraber mesai yaptıkları bir dönemde değil de ne zaman? türklerin kürtleri, kürtlerin türkleri dinlemesinin, ne düşündüklerini merak etmesinin, tartışmasının tam da zamanı değil mi? yoksa diyalogdan ve müzakereden anladığımız, "körler sağırlar birbirini ağırlar" minvalinde, kapalı kapılar ardında yapılacak ayak oyunları, kör siyasi lafazanlıklar mı?
ortak bir barışa böyle mi ulaşılacak?

hdk, bdp'nin de içinde yer aldığı, ödp'den emep'e, halkevleri'nden esp'ye irili ufaklı birçok partinin, sendikaların, alevi derneklerinin, çeşitli stkların yer aldığı, destek verdiği bir oluşum.

bu tarz oluşumların, türkiye için bir şans olduğuna, 30 yıllık çatışmalı ortamın iki halk arasında yarattığı tahribatı onarmada ve yıkılan duygusal köprülerin yeniden inşa edilmesinde işlevsel olacağını düşünenlerdenim.
insanların konuşamadığı yerde devreye şiddetin gireceğini, isyanlar, darbeler, kanlı olaylarla dolu yakın siyasi tarihimize az çok aşina olanlar bilirler.

1000 yıldır kardeş olan iki halkın çocukları olarak bu tür hassas mevzularda, kullandığımız dile özen göstermemiz gerektiğini düsünüyorum.
bu ülkenin meclisine seçilmiş - fikirlerini ister beğenelim, ister beğenmeyelim- milletvekillerine, sanki onlar işgal kuvvetleri ve bizde şehirlerimize onları sokmayan cengaverleriz muamelesi çekeceksek eğer hangi birlikten, hangi beraberlikten, hangi kardeşlikten bahsedeceğiz?
karadenizliler fındık işçilerini bahçelerinde çalıştırırken çok mutlulardı. birlikten kardeşlikten bahsederdi, her evin yanında yazın gelecek işçiler için bir ev daha kurulurdu.
düşünen insanlar gelince mi dert oldu ? o insanları sadece güç ,yorulmak bilmeyen bu yüzden daha az paraya çalıştırdıkları için mi çok sever gözüktüler? içimin almadığı durumlar.aklıma çocukluğumda kürt ailelerin çocuklarıyla geçirdiğim gülmelerim geldikçe gözlerim doluyor.
insanı uzun uzun düşündüren gezi. zaten bu saatten sonra bu geziyi doğru ya da yanlış olarak analiz etmenin de bir manası kalmadı. hayli kırılgan ve flu bir zeminde ilerleyen barış sürecinde gerçekleştirilen hdk gezisinin hiç akil bir iş olmadığını anlamak için kahin olmaya gerek yok. getirisi yola çıkarkende belli olmayan bu eylemin sonunda devasa bir hiç kazanıldı. varolan önyargılar, birbirinden nefret etmelerin üzerine bir tuğla daha attı. nispeten daha ılıman milliyetçi bir bölgede yapılsa dahi reaksiyon alacak bir gezinin böylesi linç olaylarıyla sonlanmasının zihin açıcı olmasını temenni ediyorum. vatan bölünmez bir bütündür diyenlerin de aynaya bakarak bu söze inanıyormuyum diye kendilerine sormasında fayda var. çünkü bdp'liler veya kürt hareketiyle bağlantılı insanlar karadeniz'e özgürce giremiyorsa ya da milliyetçiler diyarbakır'a giderken düşünüyorsa bu ülke fiilen bölünmüş demektir. varolan bu tablodan hiçbir özeleştiri yapmadan çıkanlar barışa hizmet ediyor olamaz. net!
(peşin edit: yukarıdaki 115948 no'lu entrymin devamı niteliğindedir)

geçmişin hataları ve çekilen acılar, ancak onlarla yüzleşildiğinde, onlar üzerine konuşulduğunda iyileşir.
öbür türlü halklar arasına ekilen nefret tohumları, acının ve kinin çok kolay yetiştiği bu topraklarda biz onları yeniden ve yeniden hasat edelim diye itinayla sulanır ve biz bu kanlı çemberin dışına ilelebet çıkamayız.

3 milyonun üzerinde oy almış bir partinin meclise girmiş, üstelik hepsi batıdaki şehirlerden seçilmiş, üçü istanbul ( sebahat tuncel, levent tüzel, sırrı süreyya önder) biri mersin ( ertuğrul kürkçü) milletvekilinin sinop'a, samsun'a, trabzon'a sokulmamasından çılgınca bir zafer havası ile bahsetmenin kardeşlik ruhuna, halkların birlikte yaşama iradesine ne gibi bir katkısı olacağını anlamak mümkün değil. böyle düşünenlerin türkiye'nin birliği ve bütünlüğü hususundaki samimiyetlerinden kuşku duymamak elde mi?

bugün biz onları sinop'a samsun'a sokmamakla övünelim, yarın onlar diyarbakır'a, hakkari'ye sokmasınlar beğenmedikleri kimseleri.. böyle mi tesis edeceğiz ortak geleceğimizi?

ancak işin sevindirici kısmı bir linç kampanyasına dönüştürülen olaylar kitlesel olmaktan uzak, bir kaç yüz kişilik militan bir grupla sınırlı kalmış, karadeniz halkından, kitlesel bir destek bulamamıştır.

80 öncesi önemli bir devrimci demokrat tabanın bulunduğu karadeniz'de milliyetçiliğin doğal bir refleks olduğu, ülkedeki anti demokratik yapıdan ve kürt sorunundan beslenen milliyetçi partilerin ve apoletli türk medyasının şövenist kalemlerinin argümanıdır.

kısmen doğruluk içeren bu argümanda eksik olan ise 80 darbesinin bu kesimlerin üzerinden silindir gibi geçmesi, tüm devlet aygıtının ülke genelinde olduğu gibi, karadenizde de, türkçü-islamcı resmi ideolojiyi yaymak için özel bir çaba harcadığıdır. bu çabanın meyveleri, trabzon'daki linç olaylarında, rahip santaro ve hrant dink cinayetlerinde, derin devlet tarafından toplanmıştır zaten.
80 darbesinin ilk provalarının fatsa ve şavşat'ta yapıldığını çoğumuz hatırlamaz bile.1980 öncesinde samsun'dan, sinop'tan artvin'e kadar tüm karadeniz'in onbinlerce kişinin katıldığı fındık, tütün mitingleri ile dalgalandığı, politik bilincin yüksek olduğu yıllar çok da geride değil aslında.

kürt sorunu ülkenin tümünün politik bilincini zehirleyip felce uğrattığı gibi, karadeniz halkını da bu kısır döngünün içine almış olabilir.ancak heslere karşı mücadelede olsun, hopa halkının akp iktidarının faşizan uygulamalarına karşı mücadelesinden olsun, karadeniz halkının belleğinde, haksızlıklara karşı güçlü bir damar hep vardır ve varolacaktır. bu damar, ayrıştırıcı ve dışlayıcı olan milliyetçi damardan daha önemlidir ve türkiye'nin geleceği, halklarımızın kardeşliği için elzemdir.

son olarak, akp polisinin saldırısı sonucu hayatını kaybeden hopa'lı emekli öğretmen metin lokumcu yaşıyor olsaydı, sinop'ta ve samsun'da milletvekillerine saldıran şuursuz güruhun içinde değil, dayanışma için o milletvekillerinin yanında yer alırdı.

saygılar efendim...