hayatımda bir kere yenmeyecek ya da bitmeyecek bir hediye aldım. onu da hala saklarım. çok kıroca ama bir kırmızı güldür. taksim meydanındaki çiçekçilerden almıştı.
*sözlük şimdi hatırladım. istanbul'da yatağımın baş ucunda duran ilginç, değişik biblo eski sevgilinin hediyesidir. vay anası unutmuşum kendisinide haberim yok.her gün gördüğüm şeyi onun verdiğini hatırlamayacak derecede unutmuşum .moralim 200e vurdu. eve gidince ilk iş hediyeyi yok etmek olucak. partiye davetlisiniz. *
zamaninda baş tacı ettiğim birinden gelen hediye de her zaman başımın tacıdır. her ayrılık zor, her ayrılık koyuyor insana ama her ilişkide de yaşanılan güzellikler var. onların hatırına saklanmalı, atılmamalı. hiç hatırlanmak istemeyen allahın belası bir sevgiliyse o başka tabi.
burada yaklaşım "sikerim hediyesini de haysiyetini de" ile "zamanında değer vermişim, etiketi değiştiği için değer değişmez" arasında gidip geliyor sanırım. ben mi? ben hediye veren taraf oldum hep, böyle dilemmalara girmemek için*
ayrılığa rağmen henüz çöpe atmadığım tonla hediye. saatten baksıra, takım elbiseden oyuncak kuzuya kadar bir oda dolusu eski sevgili hediyesi var evde. piçlik olsun diye atmıyorum belki de ama sebebi şudur diyemiyorum çok enteresan ama bunun sebebini açıklayamıyorum.
eskiye ait genelde çöp dahi bırakmam etrafımda. eski sevgilinin aldığı ya da ima ettirdiği şeyler de buna dahildir. kimi ilkokul defterlerini bile saklar. benim fil hafızam şimdilik gerekli her şeyi tutuyor. bunun dışında kalabalık yapacak bir objeye gerek yok.