cebimdeki yabancı

yapımcılığını ferzan özpetek, yönetmenliğini serra yılmaz'ın yaptığı ve başrolünde serkan altınorak, buğra gülsoy, çağlar çorumlu gibi dehşet oyuncuların yer aldığı film 2 şubatta vizyona girecek. tek bir masada geçen gerilimli bir film olacağını düşünüyorum. heyecanlıyım.

2016 yılında italya da gişe rekorları kıran perfetti sconosciuti filminden uyarlanmış.kısaca senayo tescilli ,oyuncular da üst düzey olunca filmin güzel olmama ihtimali çok düşük gibi duruyor.
elimi cebime attığımda elime gelen 200 lira olabilir
en son ne zaman 200 lira gördüm hatırlamıyorum
#344671 ay allah seni kahretmesin çok meraklandım akşama kesin gidiyorum sinemaya.
hımm, lgbti teması içeriyor mu yani şimdi film? eğer öyleyse merak ettim, gitmem lazım.
gizli eşcinsel olupta böyle bir oyunun parçası olmayı kabul etmekte pek mümkün değil hangi kafayla kabul etti acaba.izlemek lazım.çağlar çorumlu nun karakterinin gay olduğu filmin fragmanından belliydi zaten.bu canlandırdığı kaçıncı gay karakter, yakında içindeki ayı canlanırsa şaşırmam,varsa tabi.
film’e cuma günü gitme fırsatım oldu uyarlama olmasına rağmen kötü bir film diyemem film tek bir mekanda çekilmiş serra yılmaz’ın ilk denemesi için gayet yerinde sahneler ve planlar kullanılmış tabiki bunun arkasında ferzan özpetek başarısı da var ama şu varki hangi cinsten olursanız olun ( bu gayncamiasına özgü değil) herkes birbirini aldatıyorun filmleştirilmiş hali cebimdeki yabancı filmi izlerken dediğim şey daha en başından şu oldu çağlar çorumlunun rollü kesin gay karakter demiştim ve öylede
bu akşam izledim sonunda. açıkçası ben pek zevk almadım. hatta bazen tepki bile veremedim. öyle boş boş bakmak zorunda kaldım ekrana. şok etti beni. ha alttan verilmek istenen mesaja elbette olumlu yaklaşım gösterilebilir, lakin eşcinsel kimliğini açıkça beyan etmiş bir yapımcıdan, lgbti camiasına çok yakın olan bir yönetmenden daha münasip bir senaryo ve replikler beklerdim. yani salonda izleyen insanları, zaten toplumun bakış açısı böyle deyip umursamayarak güldürmek amacıyla bu tarz cümleler kurulmamalıydı. başka türlü yazılsaydı replikler ya da senaryo, daha dramatik hale getirebilirdi belki filmi ama en azından seyircinin tepkisinin kahkahalarla ölçülmesine engel olurdu. velhasıl aslında büyük bir merak ve heyecanla gittim filme ama beklediğimi alamadım.

yorumumun bundan sonrası filme dair ayrıntılar içereceğinden, henüz filmi izlememiş ve zirve yapacak olan arkadaşlar için sakıncalı olacaktır. şimdiden söyleyeyim sonra üzülmeyin.

 spoiler!
şimdi filmin başında karakterlerin ilişkileri hakkında kısa ipuçları veriliyor. kerem ile esra evli, iki çocuklu ve kerem'in annesi ile birlikte yaşıyorlar. yaklaşık 10-15 yıllık bir evlilikleri var ve bir kaç önemli sırrı paylaşıyorlar. sinan ile tuba henüz 1 yıllık evliler. ilişkileri de bir o kadar taze. çocuk yapamaya hevesli genç bir çift. metin ile banu da evli ve bir kız çocukları var. 18 yaşında bir ergen. kız babasına çok düşkün, lakin bu düşkünlüğü annesine olan öfkesinden de kaynaklanıyor sanırım. asıl konumuz ise suavi. kendisi gizli bir eşcinsel. faruk isminde bir erkek arkadaşı var. filmin ilerleyen dakikalarında bolca bahsi geçiyor. efendim konuya gelecek olursak, bunlar bir kanlı ay tutulması gecesinde biraraya geliyorlar. yemekler yapılıyor. misafirler geliyor. ayak üstü dedikodular yapılıyor. ve suavi’nin yeni kız arkadaşı hakkında bir sürü tahmin ve beklentiler doğuyor ortamda. neyse masaya geçiliyor ve sohbet esnasında işte telefonlarımızın hayatımızı nasıl ele geçirdiğinden ve nasıl en gizli, en mahrem şeylerimizi bu küçük kutunun içinde sakladığımızdan bahsediliyor. banu bir oyun teklifinde bulunuyor. herkes telefonunu masaya koyacak ve bu gece gelen tüm aramalar, mesajlar, konuşmalar herkes tarafından öğrenilecek. fazlaca detaya girmek istemiyorum. çünkü eleştirmek istediğim noktayı kaçırmak istemem. gelelim o noktaya. şimdi suavi ile kerem bir balkon konuşması sırasında kerem’in gizli şekilde görüştüğü yirmili yaşlarda bir kızdan bahsediyorlar ve konunun açığa çıkmaması adına kerem, suavi’ye telefonları değiştirme teklifinde bulunuyor. e tabi suavi de salak değil elbet. teklifi reddediyor. gelgelelim kerem bir şekilde telefonları masada değiştiriyor. sonra çat telefonda bir mesaj. “faruk: nasılsın?” o noktadan itibaren başlıyor zaten gerilim. kerem bir şekilde konuyu işyerinde “yumuşak” bir arkadaş var. bana asılıyordu. ben reddettim. lakin herif bana yanık, diyerek geçiştirmeye çalışıyor ama kimse yemiyor. o noktadan sonra suavi delirmeye başlıyor, hafiften geriliyor da. çünkü kerem’in eşi esra konuyu didiklemeye başlıyor ve olay arkadaşlar arasında çirkin laflarla bezenmeye başlıyor. bu noktadan itibaren herkesin ağzında “ibne, top, topoş” kelimeleri dolaşmaya başlıyor. özellikle filmin sonuna doğru suavi’nin de deyimiyle “ tophooooşşşşşşşşhhhh” p harfi üzerinde bir baskı, ş harfiyle nefes verilir gibi uzatmalar. bu repliği özellikle metin karakteri üstüne basa basa söylüyor ki iyice irite edici olsun. hatta sinan karakteri o kadar ileri gidiyor ki bir ara kerem’in yanında otururken aniden kalkıyor ve tiksinmeye başlıyor. böyle iğrenç triplere falan giriyor. sen bana bunu nasıl söylemezsinler falan havada uçuşuyor.


beni rahatsız eden nokta da tam bu nokta. tüm bu olanlar perdede cereyan ederken, salondaki izleyicinin bu kelimeler kullanılarak tepkisine kahkahalarla, alay edercesine, zaten toplum buna bu şekilde alışkın olduğundan zihniyetiyle yaklaşılmış olması.

bir filmde illa ki komedi unsuru olarak bir eşcinselin kullanılması, eşcinselin hayatının didik didik edilmesi, “ilginç” kelimeler kullanılarak aşağılanması mı gerekiyor? yani cidden italya gibi bir ülkede yaşayan kendini aydın, entelektüel sinema yazarı ve ayrıca eşcinsel bir evlilik yapmış olan bir insanın filminde bu tarz kelimelerin kullanılması bence kusura bakmayın ama gerçek tabirle şerefsizliktir. ikiyüzlülüktür. toplum buna alışkın biz bu şekilde yapalım, filmdeki gerilimi eşcinsel karakter üzerinden yumuşatıp ortamı kahkahaya boğalım zihniyeti ile yaklaşılmış olması cidden yapımcı için karaktersizliktir. ayrıca eşcinsel bireylere de hakarettir.

sanki hetero ilişkilerde ki aldatılma unsurları çok normalmiş gibi algılanması ve trajedi gibi bakılıp, o gözle izlenmesi aşırı normal bir davranış gibi sergilenmiyor mu deliriyorum. ulan asıl travma bu noktada ama sen kalkıp izleyiciye ben bu travmayı eşcinsel karakter üzerinden alaycı şekilde yumuşatırım dersen iş o raddeden sonra çirkinliğe bulanıyor.

evet filme gittim. çok isteyerek ve merakla gittim ama malesef böyle bir tabloyla karşılaştığım için çok üzüldüm. belki alttan verilmek istenen mesaj farklıydı ve aslında güzel de bir mesajdı ama bu şekilde eşcinsel bir bireyin film içinde aşağılanarak perdeye yansıtılması hiç mi hiç hoş değildi. kısaca eğer yanımda olsaydı o perdeyi de, film makarasını da, cdsini de, dvdsini de götüne sokup sokup çıkarırdım.

rezillik resmen. filme gidip gördükten sonra benimle aynı düşünceleri paylaşmayacak olan arkadaşlarım olabilirler. aslında orda şunu demek istemiş, şu anlatılmak istenmiş, yanlış düşünmüşsün diyenler de olabilir.

kusura bakmayın eğer toplum içinde var olma savaşı veriyorsak buna bizimle aynı kaderi yaşayan lakin yurt dışında olan hemcinslerimizin bizleri kendi ülkemizde aşağılamasına izin veremeyiz, vermemeliyiz. lanet olsun verdiğim paraya da, yönetmenine de, yapımcısına da, o aşağılayıcı replikleri okuyan ve oynayan oyunculara da.
uyarlama da olsa ülkemiz de gizli eşcinsel karakterin konu edildiği nadir yapımlardan biri belkide ilki olmuştur.
 spoiler!
eşcinsel karakter olan suavi de gram feminenlik yoktu hatta masada en maskülen görünümlü erkek oydu.arkadaşları da adam itiraf edince anlam veremediler ortalık karışıktı iyice karıştı.arkadaşlarından gelen esas tepki eşcinsel olmasından çok neden söylemeyip yıllardır sakladığı üzerineydi ki orda da cevabı telefonları değiştiği için 2 saattir eşcinselmiş gibi davranan arkadaşı verdi.kesinlikle filmin eşcinsel izleyici için zirve noktasıydı.tüylerim diken diken oldu. gizli eşcinsel birinin yaşadığı toplum baskısını anlamaları için insanların 2 saatliğini de olsa eşcinselmiş gibi davranıp gelen tepkileri göğüslemek zorunda kalmaları gerekiyor demek ki diye düşündüm.
yukarıda filmle ilgili çok güzel bilgiler verilmiş. ben en çok filmde beni etkileyen kısımdan bahsetmek istiyorum ki zaten eminim burada hepimiz aynı noktada benzer şekilde etkilenmişizdir.

 spoiler!
çağlar çorumlu'nun oynadığı suavi karakteri ülkemizdeki gizli eşcinsel rolünü güzel yansıttığını düşünüyorum. oyunculuk olarak heteroseksüel bir karakterden aslında gizli gay rolü yapmasını istemek çok zor değil. ancak bunun bizler için ne kadar zor, gerçeği bilmeyen arkadaş çevremizle beraber iken benzer karı kız muhabbetleri olduğunda ne kadar tedirgin ve yaratıcı olunabildiği gerçeğini biz çok iyi biliyoruz. üstelik suavi'nin yapmak istediği "artık yakalanayım bitsin" düşüncesi de çoğu kez kafamdan geçtiği için ciddi anlamda karakter ile kendimi özdeşleştirdiğimi söyleyebilirim.

bir güzel nokta'da suavi'ye sorulan "neden daha önce söylemedin?" sorusu üzerine kerem'in "2 saat top oldum, neler çektiğimi ben biliyorum" cevabı sebebi oldukça güzel özetliyor. böyle bir soru ile karşılaşıldığında verilebilecek güzel bir cevap. kendime not.

diğer aldatma kısımları, artık o kadar çok gördük ki yerli/yabancı filmlerden, güzel birer plot twist olmaktan öteye geçmedi benim için. şaşırdım mı evet? beni suavi'nin durumu kadar etkiledi mi? hayır. muhtemelen bu konu hakkında yeteri kadar empati yapamadığım için
aşşırı beğendiğim. insanların ailesine, en yakın dostlarına, hatta kendilerine karşı bile taktığı ve varlığını unutacak kadar alıştığı maskelerinin bir bir düştüğü bir film. içinde eşcinselliğin işlenişini de çok beğendim. güzel eleştiriler vardı. gerçekçiydi. gerçekti yani, belki de bu yüzden öyle filmin akışıyla zamanın nasıl geçtiğini unutmadım, filmin her dakikasını hissettim yani. öyle alıp götüren bir film değildi. sadece eşcinsellik için konuşmuyorum; masadaki herkesin boklu olması filmin en sevdiğim yanıydı ^_^