derek chauvin

1970'lerde ve 1980'lerde, gah zindanlarda gah sokak ortasında, hem polis hem de asker zulmü ve işkencesi altında canveren bir milletin çocuklarıyız.
adı ak kendi kapkara olan akp adlı örgütün, "yoksulluğa ve yolsuzluğa son verme" ve "ileri demokrasi" yalanlarıyla ülkeyi getirdiği noktada, darbe dönemlerindekinden bile daha güvencesiz ve korunmasız bireyler haline geldik, hamdolsun!

eylemcilerin kalitesi ve yöntemleri açısından dünyanın en barışçıl ve en medeni eylemleri arasında yerini alan gezi direnişinde silahsız ve şiddet uygulamayan nice canlarımızı polis vahşetiyle kaybettik, ama ne adalet yerini buldu ne de öldürülenlerin masumiyetini ve polis çetelerinin "orantısız şiddet"inin bir suç olduğunu kabul ettirebildik, yuh olsun!
abd adlı küresel faşist hegemonik emperyalist gücün, kendi ülkesinde de en iğrenç ve tiksinç yöntemleri zencilere karşı kullanmakta olduğunu filmlerden işitmiş ve görmüş idik. ama ilk kez böylesi aleni ve soğukkanlılıkla (cold blooded) işlenmiş bir polis cinayetinin görüntülerine şahit oldum, vahlar olsun!

başlıktaki isim, denizlerden berkinlere uzanan tüm masum insanların canına kasteden yasal devlet faşizminin tipik bir köpeği. son köpeği olmayacak maalesef, çünkü, insanoğlu iğrenç bir varlık.
fakat, bizim gibi, kendi cinsinin aşağılık ve korkunç eylemlerine itibar edemeyecek düzeyde hümanist olanların üzerine düşen bir görev var: kötülükte ve iğrençlikte sınır tanımayanların isimlerinin sonsuza dek lanet ve hiddetle anılmasını sağlamak.

bu polis, yüzündeki zevk ve gurur dolu ifadeyle, bir adamın boynunu diziyle ezerek, can çekişmesine, böğürmesine ve yalvarmalarına aldırış etmeden, zevkini çıkarta çıkarta öldürdü.
etraftakilerin bağırışlarına ve itirazlarına kulak asmadan ve utanmadan ve hiçbir insancıl(?!yoksa hayvancıl mı denilmeli?) tepki vermeden...
bu yaratıkları ve onların lanetli isimlerini gelecek nesillere aktarmak ödevimiz olmalı...
(bkz:i can't breathe)