erkeklerin 8 mart eylemlerine katılma isteği

her yıl politik çevrelerden erkeklerce bu istek dile getirilir. bu durumun dile getirilişi bir yandan da feminist harekete yönelik bilindik eleştirilerin tekrarlanmasına neden olur. rahatsız erkekler, bu talep üzerine yazmışlar:

"her yıl 8 mart yaklaşırken, genellikle politik çevrelerden erkeklerce bazen içten içe, bazen de mırıltıyı biraz aşan tonda dillendirilen, erkeklerin de 8 mart eylemlerine katılması gerektiğine dair talepler, ya da ufak tefek eleştiriler duyarız. feminist harekete yönelik bilindik eleştiriler tekrarlanır. cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadelenin karma şekilde ortak zeminde yürümesi gerektiğine dair iddialı sözler dile gelir. genellikle kadın hareketinin neden ayrı ve özerk bir zeminde oluştuğuna dair politik gerekçelendirmelere bir kez daha kulak tıkanır. medyadaki daha popüler yavanlaştırmalarda ise 8 mart politik içeriğinden bütünüyle uzaklaştırılır. bu sunum içinde “kadınlar günü” neredeyse sevgililer günü tarzı bayağı bir düzeyde ele alınıp, “kadınlar gününüz kutlu olsun” gibi “centilmenlikler” eşliğinde kadınlara nazik jestlerin yapıldığı saçmalıklara dönüştürülür. lakin kurumsallaşmış cinsiyet ayrımcılığının ve bunun erkeklere sağladığı ayrıcalıkların toplumun bütün kesimlerinde niye sürdüğü erkekler tarafından sorgulanma zahmetine girilmez. değil mi ya? onu da bir zahmet kadınlar, feministler söyleyiversin bize, uğraşmayalım şimdi!

oysa artık giderek daha açık hale geliyor ki erkek egemen toplumsal düzenin dayattığı roller, kadınlardan farklı derecelerde ve şekillerde –tabi ki aynı şiddette değil!– erkekler için de baskıcıdır. bu yüzden cinsiyetçiliği dert edinen erkekler için mesele, kadınlarla aynı miting alanlarında yan yana durmak değil, ataerkil rollerle özdeşleşmeyi bırakmaktır. ataerkil ideolojinin hem üreticisi hem de ürünü olmak, hem sahibi hem de ona tabi altında olmak arasında biçimlenen erkekler, cinsiyet eşitsizliğine karşı mücadele vermedikçe bu eşitsizlikten sorumludur.

8 mart, sadece kadınlara yönelik bir eylem günü olarak değil, patriarkal eşitsizliğin, eril tahakkümün tüm ezilenlerinin ortak mücadele günü olarak görülebilir. ancak nasıl? yıllardır geceleri de sokakları da kadınlar için yaşanılmaz kılan eril tahakküme karşı, 8 mart, kadınların sokağa da geceye de sahip olmak istediklerini alanlarda hep birlikte dile getirdikleri simgesel önemi olan ve kadınların güçlerini hissettikleri bir dayanışma günüdür. işte tam da bu yüzden, erkeklerin ilk sorgulaması gereken, kadınlar için sokakların ve gecelerin neden güvensiz olduğudur. yaşamın her alanında cinsiyet ayrımcılığının, kadına yönelik taciz, tecavüz ve şiddetin neden devam ettiğidir. ev içi yaşamın kadınlar için neden bir mahkûmiyet halini aldığıdır. bize sağlanmış ayrıcalıklardan sessizce yararlanmaya devam etmek yerine artık daha fazla ataerkil düzenin gönüllü gardiyanı olmak isteyip istemediğimizdir. bu sorulara vereceğimiz cevaplar kuşkusuz kadınların 8 mart’ta neden erkeklerle beraber eylem yapmadıklarını daha anlaşılır kılacaktır, o halde şunu anlamak gerekir ki ortak mücadele zemini sadece alanlarda beraber olmak değildir.

ataerkilliğin kadına yönelik (her şekliyle) şiddet gibi en dolaysız ve gözle görülür baskılarını reddetmek bizi ortak mücadele zeminine şüphesiz yaklaştıracaktır; ancak bu, hegemonik erkekliği ve ataerkil düzeni bir çırpıda reddetmeyi başarmak anlamına gelmiyor. ataerkil düzen karşısındaki genel tavrımızda asıl belirleyici nokta, gündelik yaşamımızın bir parçası olan "sıradan rollere” karşı duruşumuz ve bunların yerine koyduğumuz alternatifler olacaktır.

bu nedenle “doğal” kabul edilen cinsiyetçi rolleri ve görev dağılımını sorgulamak için bu 8 mart başlangıç olsun diyoruz: cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele ilk önce evin içinde başlar. eğer ataerkil düzenin gardiyanı olmak istemiyorsak, kadınları eve mahkûm kılan bu ayrımcılığa son vermek için kadınlara ait görülen istisnasız bütün işlerde sorumluluğu eşit derecede paylaşmak zorunda olduğumuzu ayan beyan söylüyoruz. bu, kadın hareketinin, ataerkine karşı mücadelelerin ve feminizmin, cinsiyetçiliğe karşı olan erkeklere de öğrettiği “özel olan politiktir” sloganının her günkü pratiğimize yansımasıdır. işte 8 mart’ı bunun en güçlü hatırlatıcısı olarak görebiliriz. mademki özel olan politik, o halde, mücadele her yerdedir. sokaklar da evler de cinsiyetçiliğe karşı mücadelenin farklı alanlarıdır. bizler için evleri birer eylem alanı haline getirmek, erkekliği dönüştürmenin esaslı bir yolu olacaktır.

böyle bir “eylem” ev işlerinin kadınların görevi olarak kabul edilmesinin yanı sıra kadınların ev işlerine erkeklerden daha yatkın olduğuna dair inanışlara karşı çıkışın da bir ifadesidir. bir centilmenlik jesti, ya da aynı evi paylaştığımız diğer kadınlara “yardım” etmek olarak görülmemelidir. keza yardım kavramı, hala asıl görevin kadında olduğunu ima eder. burada asıl amaç cinsiyetçi işbölümü ve cinsiyet kalıplarının ortadan kaldırılmasından başka bir şey değildir. bu işbölümünün, duygusuzlaştırdığı, beceriksizleştirdiği, kendi yaşadığı mekânla, bedeniyle bile yeterince ilgilenmekten uzaklaşmış, bunu bir başkasına (kadınlara) devretmiş, para kazanma makinesine indirgenmiş, seks ve futbol bağımlısı, şiddete meyilli ağzı kalabalık ergenler olarak kalmak istemiyorsak bu kalıpları kırıp atmamız gerekiyor.

kadınların hayat boyu sömürülmesi, ev içindeki emeklerinin görmezden gelinmesi ve doğal bir işbölümünün sonucu gibi gösterilmesine dayanır. kadınların bu gibi işlerde hünerli oldukları iddia edilir; bu işleri yapmak kadınlar için bir mutluluk kaynağı gibi gösterilir. böylece herkese bakmaya ve her işe koşturmaya zorlanırlar. ev içindeki bu düzenin devamı, kapitalist sistemin de devamının garantisidir; emeğin cinsiyetçi işbölümü ev içindeki emeğin karşılıksız sürdürülmesine dayalıdır. kadınların, kendileri olmaları, özgür bireyler olmaları ev içindeki sömürü yoluyla engelleniyorsa, onlara anneliği, erkeklere hizmeti, çocuk, hasta ve yaşlılara bakmayı, ev işlerinde hamarat olmayı salık veren, doğurup, besleyip, büyütmeyi en temel ve “kutsal” görev sayan bu sisteme karşı 8 mart’ta ev işlerini üstlenmek için evlerdeyiz! sadece sokaklarda eylem yapan kadınlarla dayanışma için değil, gerçekten bizlere de biçilmiş rolleri reddeden ve ataerkil iktidarın suç ortağı olmak istemeyen erkekler olarak!

sadece 8 mart’ta değil, yaşadığımız her gün bu işbölümünü, bu cinsiyet ayrımcılığını sonlandırmak için mücadeleyi kendimize çevirmek zorundayız. çünkü kadınlar özgürleşene kadar erkekler de özgür değildir."

edit: başlık şöyle olsaymış daha iyi olurmuş: erkeklerin 8 mart eylemlerine katılma isteği