eşcinsellerin genellikle terbiyesiz insanlar olması

baştan ayağı homofobik söylemdir. bi kere genelleme içermesi; tanımı zamana ve mekana göre değişecek olan "terbiye" ifadesini kullanması ve bunu insanların sadece bir özelliğiyle ilişkilendirmesi-ibnelikleri yani- ifadeyi homofobik yapar.

öte yandan bu ifadeye bir eşcinselin "empatik" yaklaşması da " içselleştirilmiş homofobinin" göstergesidir. zira burada empatik davranması gereken bu lafı benimseyen - kendisinden farklı insanları kendi koşulları ve bilgisiyle yargılama yetkisi gören dallamadır. yoksa bir eşcinselin çıkıp "yav evet, adamların hayatlarında bizim pratiklerimiz yok - anlayışla karşılayalım" demesi abesle iştigaldir. çünkü senin evlenemem - gizli sakli cinsel hayatını sürdürmen - geceleri 100 m2 içinde alkollü ortamlara tıkılman ve dolayısıyla sağlıklı şekilde hayatını sürdürememen bu lafı eden dallamalardan ötürüdür.
heterolar çok terbiyeliymiş gibi bir anlam çıkıyor. genelleme yapmak gerekiyorsa "erkekler" terbiyesizdir.
terbiyesizlik değil de, fesatlık ve yaşam tarzlarını sindiremeyen insanlar olmaları gibi bir durum var *

bunu herkese yaymak da doğru değil.. ama ne yazık ki genelleme yapılacak kadar da büyük bir çoğunluk bu durumda..

hiç unutmam, zamanında abim gibi sevdiğim, eğitimli, lisans üstü çalışmaları olan, akademik kariyer yapan, kendime örnek aldığım iki insan, eski sevgilimi tanıştırdığım, benim için çok heyecanlı -ve sevdiğim insanları bir araya getirdiğim için mutlu - bir zamanda, eski sevgilime; "aaay bizim kezban ruhlu da senle tanışmadan önce, izmirdeki partilerde masalara çıkıp dans etmişliği olan, izmirde onca gay arkadaşı olan, ünlü bi çocuktur" demiş, deyim yerindeyse bana kaşar muamelesi yapmıştır..

o gün bunu daha iyi anlamıştım..
kimsenin tekelinde olmayan ve herhangi bir özelliğe dayandırılmadan da görülebilecek yoz ya da istenmeyen davranışların, tek bir farklılığa mal edilmesiyle ortaya çıkmış olan söylemlerin bir diğer örneği. bu sözü sarf eden kişinin yine bu güruhun içinden birisi olması, yapılan tespiti*, genele yapılan bir özeleştiri niteliğine büründürmemektedir. isterseniz bütün bir kışı geçirecek kadar yiyecek stoğunuz olsun, isterseniz daha hiç parmak uçlarınızla başka bir erkeğin pübik kıllarını taramamış olun, sadece birlikte olmak istediği kişinin cinsiyeti ve toplumda ortalama olarak gördüğü baskı dışında ortak özellik atanamayan insanlar üzerinden, göreceli olarak iyi ya da kötü yönde ekstradan bir genelleme yapma hakkı da kimseye verilmemektedir. bunun yanında herhangi bir insanın, eşcinsel ya da değil, çevresinde olan kişiler ile yaşamış olduğu etkileşimler, dialoglar veya tatsızlıklar sadece kişinin kendisini bağlamak ile birlikte, bu tecrübeler sadece kendi olay örgüsü içerisinde açıklanabilir. bu neden ile yapılabilecek tespitlerin de sadece o ortam içerisini kapsaması ve daha da önemlisi tek taraflı ve öznel olduğunu ortaya çıkaracak betimlemelerde bulunulması gereklidir. belki de bu tür genellemeler, kişinin bu zamana kadar yapmış olduğu seçimlerini sorgulamaktan kaçınmak için yarattığı bir tür savunma mekanizması da olabilir**.
içselleştirilmiş homofobi, empati, göreceli, genelleme, önyargı, savunma mekanizması... bunlar cümle içinde kullanıldığında gerçekten de çok fiyakalı duran güzide kelimelerimiz. bu tür şık cümleler kurabilirdim ama söylediğim şeyler düşündüğüm şeyler olmazdı. o yüzden söylemem gerekeni değil, söylemek istediğimi söyleyeceğim müsadenizle:

terbiyeyi baştan, baştan ve yeni baştan tanımlayabiliriz her tanımda da apayrı bir kavram ortaya çıkabilir, ama terbiyenin tanımı ne olursa olsun sonuçta çoğumuz yine de ondan yoksun olacağız.

genellemeler çok sağlıklı yaklaşımlar değil, doğru. ancak aynı etkilere maruz kalan insanların benzer tepkiler vermesi de oldukça akla yatkındır. eşcinseller olarak hepimiz yalnız bıraklımanın, dışlanmanın, en sevdiğin insanlar tarafından bile nefret yağmuruna tutulmanın, gizlenmenin, yalnız öleceğini bilmenin, aşık olmaktan korkmanın ve bunun gibi bir sürü saçmalığın pençesinde olgunlaşmaya çalıştık * ve bütün bu kurşunlar ruhumuza benzer ya da aynı yara izlerini bıraktı. insanlara güvenememe, mutluluğu kıskanma, katlanarak büyüyen doyumsuzluk, yersiz kibir, bencillik ve daha sayamadığım nice ruh kusuru... ve bütün bu malzemeleri hangi oranda karıştırırsanız karıştırın. ortaya çıkan şeyin adına terbiyesizlik demek her zaman mümkündür.
sözlük yazarlarının bu başlık altında çatır çatır homofobi yaptığını görmek çok üzücü.
öncelikle eşcinsellik fanatizmini bir kenara bırakıp olaya sadece eleştirel olarak bakmak gerekir. bu eşcinsellere bir nefret olarak algılanmamalıdır. eşcinselliğin çeşitli yaşam tarzları ve şekilleri var. bir kısmı -yeni moda fenomen ablalar- çok rahat mı diyeyim, mizaç olarak öyleler mi diyeyim yoksa gerçekten terbiyesizler mi bilemedim. aslında bu tavırlarından üslup olarak rahatsızlık duymuyorum sadece samimiyet konusunda inandırıcı değiller. eşcinsellerle hiçbir şekilde ilişkisi olmayan heterolara karşı eşcinsellik hakkında kötü algılar oluşturuyorlar. buna en yakın arkadaşımdan şahit oldum.

şöyle bir şey olduğunu da düşünüyorum; içindeki kadınlığı dışa vurmak isteyen kişiler, bunu ağır başlı bir tavırla yapması pek mümkün gibi durmuyor. sakin bir uyarı onları ağır başlı bir beyefendi gibi gösterirken, deli bir çığlıkla o duyguları daha bir yoğun yaşayabilirler.