gereksiz yere yabancı dilde konuşma ve yazışma ihtiyacı duyan insan

genel kültürünü yabancı kelimelerle göstermeye çalışır, buna çabaladıkça da abartır ve çekilmez bir hale gelir.
şey bir dakika bakar mısın ? -please-
bu olay burda bitti -ok- mu ?
ay ne dedin -really ?-
gibi örneklerinin çoğaltılabilineceği sevimsiz ve seviyesiz bir durum .
çoğu zaman gereksiz yere bu ihtiyacı duymaz, eğitimi/işi/hobileri ingilizce odaklı olduğu için beyni ona alışır.
ingilizcesini söyledikten sonra "ay türkçesi neydi eheh" diyip iltifat bekleyen insandır. ingilizce mi konuşmuş benim haspaam diyerek çok güzel iltifat edilebilir.
uluslararası firma/kuruluşlarda çalışmanın getirdiği dezavantaj..
lise yıllarında matematik , fizik, kimya gibi dersleri ingilizce okuduysaniz oluyor yıllar geçse de insan bazen beynin de ingilizce cümle kurabiliyor ya da çocukluk dönemlerini başka bir ülkede geçiren kişilerde olabiliyor mesela almanya da doğmuş arkadaşlarım tatlim yerine " shatz " falan diyorlar beni rahatsiz etmeyen durumdur . karşıdaki insan ne demek istediğinizi anliyorsa sorun yok ! bunu gösteriş için yapan var mıdır muhakkak vardır ama ben onun yerinde olsam farsça arapça osmanlıca kelimeler koyarım cumleme havai durmak yerine daha ciddi durur gibi geliyor bana .sonucta herkesin elinde akıllı telefonlar var bir şekilde hemen hemen herkes çabalarsa kendini çat patta ingilizce ifade edebilir .

dillere de hiç takılmadım isteyen kürtçe konuşur isteyen rumca isteyen ingilizce bir şekilde ortak paydada buluşup anlaşılabiliyorsa sorun yok
2013 yılında gezi sonrası coşkuyla geçen onur yürüyüşünün ardından gidilen sugar cafe’de –ahh ahhh orası da yalan oldu gitti-tanıştığım,bayıldığım ve gecenin finalini beraber yaparız diye düşündüğüm çocukla konuşurken-bir yandan da sürekli içerken-onun tanıdığı bir çocuk daha geldi yanımıza,üçümüz yürüyüş ne güzeldi yaa falan diye sohbet ederken o bayıldığım çocuğun kafa bir anda gitti, yanımıza gelen arkadaşının anlattıklarını nedense bana ingilizceye çevirmeye başladı,önce geyik sandım,sonra afalladım,birkaç kere sordum napıyorsun falan diye ama adam kasa kasa her şeyi ingilizceye çevirmeye devam etti,ben de daha fazla kasmadım ve tüy oldum.ne oldu da öyle oldu hala çözemedim ama bundan daha gereksiz yere yabancı dilde konuşmak yoktur herhalde.
çoğunlukla düştüğüm durum..anadilim gibi ingilizcem,orta halli fransızcam olduğundan ister istemez yapıyorum bunu ya da bazen duygularımı açıklamaya türkçe yetemeyebiliyor anacım..sorry diyorum karşı tarafın beril beril bakıp, anlamadığını farkettiğimde.
allam bu durum gerçekten elimde olmuyor anacım benim..hava atmak gibi olmasında,beynim direkt ingilizce ya da fransızca düşünüyor çoğu şeyi.ayh neyse,beni bilirsiniz anacım,ben havalı ve şımarık bir çüklü kadınımdır ve strese asla gelemem.bu yüzden haftasonumu olimpos'ta geçirdim..bugün max blum ile antalya kritiği yaparken gene yaşadım bu durumu,allahtan max blum liseyi süper lisede okudu da,en azından error verdiğimde, uyarıyor beni..muhabbettimiz olimposta gördüğüm birkaç yabancı gay çiftti.yeminle söylüyorum uzun zamandır bu kadar güzel çiftler tanımadım. hem bu kadar fit,bu kadar yakışıklı,bu kadar mütevazi,bu kadar olgun ve bu kadar aşık nasıl olunabiliyor gerçekten anlamıyorum.neyse konuşurken biz max blum ile:

psk3 :bebeğim valla bunları gördükçe bende kıskançlığımdan kaseler dolusu mısırın patlatması,ayh aman yanlış söyledim bee mısır patlaması,amaaaan üfff neyse işte popcornun türkçesi,haa ondan yedim işte...
max blum :ahahahaha,taykuş batı kültürüne o kadar hakimsin ki,bu yüzden bu tarz fireler veriyorsun..gerizekalı,patlamış mısır o.
psk3 : ahahahahaha kaşaaaar
max blum : ahahaahaha
  • /
  • 2