gereksiz yere yabancı dilde konuşma ve yazışma ihtiyacı duyan insan

canım türkçemin amına koyan insandır. yazışırken veya konuşurken buna neden gerek duyulur yıllardır anlam yükleyemediğim davranışlardandır. sevmem efendim. şöyleki, boğaziçi mezunu amerikada yüksek lisans yapmış olan kuzenim ana dili seviyesine kadar çektiği ingilizcesini kesinlikle türkiye de gerekmedikçe kullanmıyor. e-mail yerine elektronik posta diyen bir insan. bir diğer kuzenim ilkokuldan bu yana fransızca eğitimi alıp, 7 yıl fransada üniversite okuduktan ve 6 dil öğrendikten sonra türkiyeye geldiğinde ağzından tek bir yabancı kelime çıkmıyor. dediği şu ki, fransa da senin dilini bildikleri halde senle konuşmazlar "git fransızca öğren" derler. ama bizde yoktur bu, aslında olmalıdır. ha ben çok düzgün türkçe cümleler kuran biri miyim? değilim lakin sevmiyorum arkadaş diyaloğun bu şekilde baltalanmasını.
ben zerre kadar ilgilendirmeyen durumdur. isterse papua yeni ginece serpiştirsin cümle aralarına. ignore edin olsun bitsin. bu pricklerler kendini overrated sanıyorlar sonra.
insan ayrımcılığının düştüğü son nokta!

kürtçe de konuşsa fark etmez, insan insandır. 3-5 kelime ingilizce serpiştirmenin zarureti olmaz. dilimizin yarısı zaten yabancı dillerden gelme.
üstelik malum anda "ohhh! yeaaah baby! thats amazing ass!!!" lafları güzel gitmiyor değil. *
anasının dili, baba saymaya mecbur bırakıldığı devlet tarafından kabul görmeyen üstüne de hayatta kalabilmek için* hem anasının hem babasının sövdüğü ülkenin dilini 5 yaşından beri öğrenmeye zorlanan insanın "doğal halidir".*
gereksiz yere eleştirilen insan. okulda tüm derslerini ingilizce gören, çalıştığı şirkette sürekli ingilizce sunumlar, raporlar hazırlayan biri olarak mümkün olduğunca dikkat ederim türkçe kelimeleri kullanmaya. hem konuşurken hem de yazarken bir nevi tdk gibi davranırım. sosyal medyada yaptığım paylaşımlarda bile oldukça dikkatliyimdir. ancak bazı kelimeler var ki türkçe'de karşılığı yok kesinlikle. konuşmasının arasına ingilizce kelimeler sıkıştıran insanın amacı da hava atmak değildir çünkü o kişi ingilizce biliyor olmanın hava atılacak bir şey olmadığını zaten biliyordur.

ayrıca şöyle de bir durum var ki konuşmanın veya yazışmanın içine ingilizce kelimeler yerleştiren insanların eleştirildiği yukarıdaki entrylerin (yazar burada entry diyerek hava atmaya(!) çalışmıyordur) neredeyse tamamında yazım yanlışı var. ayrı yazılması gereken -de/-da eklerinin bitişik yazılması, entry boyunca ü, ç, ö gibi türkçe karakterlerin kullanılmaması, özel isimlerden sonra gelen çekim eklerinin kesme işaretiyle ayrılmaması, ayrı yazılması gereken "bir şey" kelimelerinin bitişik yazılması gibi bir sürü hata var.

o zaman adama derler ki eğer bu kadar sahip çıkmak istiyorsan diline önce kendin nasıl kullanılacağını öğren sonra başkalarını eleştir. ben konuşmanın gerektirdiği yerde ingilizce kelimeler kullanıyor olabilirim ama burada ahkam kesen birçok insandan daha düzgün türkçe kullanıyorum. evet, şimdi gelebilir eksi oylarınız.
çok acıyorum böyle loser'lara.
kendilerini bir shit sanar bunlar.yes
gayet casual bir şekilde ağzından öyle çıkıyordur belki de. hoşunuza gitmiyorsa ignor edin. lütfen tepkinizi de egzajere etmeyin.
en kötüsü de yanlış kelimeleri yanlış yerde kullanmaktır. kulaktan dolma birkaç terimle havasını atmak isterken düşülen yabancılaşma durumu eğlenme adına paha biçilemez.
daha kötüsü de işi ile ilgili bilmesi gereken kelimelerde türkçe karşılığı olmasına rağmen yabancı karşılığını kullanan ve bunu da yanlış kullanan kişidir. aşağıdaki diyalog hesap açtırılan bir bankada geçmiştir ve tamamen gerçektir.
bankaci : evet arkadaşınızın hesabını açtık, bir de eytim kartı işi var ve işiniz bitiyor; ben hemen geliyorum.
hgh : eğitim kartı mı dedi, o ne be?
hgh nin arkadaşı: eğitim kartı heralde, ama bilmiyorum ben öyle bir kart, neyse geliyor zaten.
hgh : eğitim kartı derken?
bankaci : (küstahça) ahahah siz bankamatik diyorsunuz ya o. onun adı eytim. biz avam kesim bankamatik diyoruz ama aslı eytimmiş, hadi ben yanlış duydum yanımdaki de mi yanlış duydu? hiç o arkadaşa onun eytim değil eytiem diye telaffuz edildiğini, açılımının nereden geldiğini açıklama gereği bile duymadım, zaten ingilizce kim biz kim.

bahsi geçen bankacının bankacibearle alakası yoktur.
efendim ben türkçeye çok hakim bir insanım. mamafih, bu sözlük benim dilimi bozuyor. başlıkta bahsedilen insan sözlüğün ta kendisidir. düzenlediğim entrilerimi "apdeyt" edip durur.

sözlüğe girdikten sonra rüyalarımı ingilizce görmeye başladım. ve hatta, zaman zaman kendimi oray eğin zannediyorum. halbu ki, kendimi hep yiğit karaahmet olarak konumlandırmıştım. onun kadar partici, fit ve yatağı halka açık...

benim değil ama başka insanların dilini bozan bir diğer şey ise fakirliktir. mesela, ismi lazım değil, bir yazar arkadaşımız pek çok şeyi sadece dizilerde, filmlerde gördüğü içinn adını bilmez. ona göre patamış mısır popcorndur, kola ise dr pepper...
genellikle kendini gösterme heveslisi tiplerdir, hele hele bunlar bir şirkette bir mevki sahibi ise o zaman daha tehlikeli olurlar.ben ikinci bir lisan biliyorum yazıp gezerlerse çok daha az komik duruma düşecekleri kesin.
-siz türkler nasıl diyor... hımmmm...
seneler önce yazlık bir belde de, sosyetik olduğu ve hatta hani şu kokoş denilen tabiriyle her haliyle belli olan kadın ve yanındaki bir kaç insanla yolda yürürken habire, please şunu yap, please bunu yap dediğini duyduğumda, amk karısı her şey türkçe tamam da lütfeni neden ingilizce söylüyor deyip söylenmiştim, o kadarını bizde biliyoruz salak karı derken yanımdaki arkadaşın "filiz" diyor olum ne please'i dediğinde yerlere yatmıştık. buda böyle bir anım işte.
sağdan soldan duyduğu iki yabancı kelimeyi anlamlarını bile bilmeden kullananlar vardır ki en tehlikeli cinstir. yazarken de yanlış yazarlar ama yine de inatla kullanırlar.
ingilizcesini söyledikten sonra "ay türkçesi neydi eheh" diyip iltifat bekleyen insandır. ingilizce mi konuşmuş benim haspaam diyerek çok güzel iltifat edilebilir.
uluslararası firma/kuruluşlarda çalışmanın getirdiği dezavantaj..