intikam

23 Entry Daha
tam olarak şu şekilde gerçekleşen vaka;
her şey kendimi şeytan üçgenini andıran tuhaf halkaların olduğu rengârenk yerden düşerken gördüğüm anda başladı. kafamda oluşan acıyla gözlerimi açtım pas parlak bir ışık gözümü aldı, yemyeşil bir bahçede, kuş cıvıltıları eşliğinde ayağa kalktım. bulutsuz masmavi bir gökyüzü, ışıldayan güneş... nerdeyim ben böyle diye düşündüm. ilerde kalın beyaz sütunların ortasında yüksek basamaklı bir merdiven gördüm oraya doğru bir adım attım, ısrarla çalan bir telefon sesi duydum. umursamayıp merdivene doğru yürüdüm kenarlarında sarmaşıklar üzerlerinde rengârenk çiçekler vardı. ilginçtir, merdivenin nereye çıktığını göremiyordum. tekrar telefon sesi duydum bu kez etrafa baktım telefon haricinde bir sürü şey gördüm. uzun taşlı bir yol, yanında, yüksek yemyeşil ağaçlar göğü kaplamış, aradan sızan ışık yolun üzerine vurmuş. merdiven beni çekiyor sanki. çok gizemli geliyor, kim bilir nereye çıkıyor diye düşünürken biraz daha ilerliyorum.
ilk basamağına adımımı atıyorum, sonra iki sonra üç derken son basamağa kadar geliyorum yine ilginçtir bir şey göremiyorum sanki her şey son adımımla başlayacak. o anda yine ısrarla çalan telefonun sesi ve mor kurdeleli yastığım. odamdayım. merdiveni düşünürken yine o ses. mavi nevresimimle kaplı yatağımı geride bırakarak koşa yetiştim telefona. diğer uçtaki sesle kısa bir muhabbet...
merdivenin sonunu görememiş bir kırık kalple odama ilerledim. anlayamadığım, ailenin diğer ferdi, benden dört yaş büyük değerli insan, saat öğlen on iki olmasına rağmen telefonun sesini duymuş, ben harikalar diyarındayken kalkıp bakma zahmetine katlanmamıştı.
uyandığını biliyorum. çünkü: bir kaç saat kadar önce; odasına girmem gerekti, kitaplığında bir kaç kitap yürütecektim. kapısına dokundum, kendimin bile zor duyduğu bir sesle kapıyı açtım. hiç ses çıkarmamıştım. parmak uçlarında bir iki adım attım. odada tek duyulan ses şu oldu.
— çık dışarı.
merdiveni tekrar düşündüm bu kez yine o ses! biraz bekledim telefona benden başka bakacak kimse var mıydı acaba? yoktu... onar dakika arayla telefon trafiği tekrar etti. çok sinirliydim. nijeryalı küçük arıyı düşündüm. onun benden daha çok sinirlenmeye hakkı vardı, benden daha çok üzülmeye! bu kadar basit bir olaya neden sinirlendiğimi anlayamadığım bir anda vücudumda bir kaç değişiklik fark ettim. gözüm seğiriyor, dudağım yamuluyor, elim yumruklaşıyor, beynim hızla çalışıyordu. aynada gözlerimin korkutucu bir renk aldığını gördüm dişlerimse birbirine kenetlenmişti. kısacası içim intikam ateşiyle dolmuştu ve dışarı çıkmak istiyordu. onu daha fazla içeride tutamazdım, özgür kalmalıydı. özgürlüğe olan bağlılığımdan ona izin verdim. intikam koşarak cep telefonuma sarıldı, rehberi tuşladı, evi bulup çaldırmaya başladı belki on belki yirmi kez. iç sesim bu kadar yeter en azından onu uyandırdın durmalısın! yeter! dedi. intikam ise henüz soğuk yemeğini yememişti. tekrar çaldırdı. bu kez diğer odadan kilit sesi ve akabinde ayak sesleri duyuldu. işte bu dedi ve intikam çaldırmayı bıraktı. oyuna gelen, kapımdaki aralıktan bakıp sinirli sinirli ;
— niye telefona bakmadın? dedi.
bense yüzümde mutlu bir ifadeyle ;
- artık telefonlara bakmıyorum dedim. işte o an içimde küçükte olsa bir intikam pırıltısı gördüm.
lakin en şerefli intikam hiç alınmayanıymış.
şimdi ben şerefsizlik mi yaptım?
1 Entry Daha