köy hayatı

evreleri vardır bu köy yaşantısının. öyle 3 gün, bi hafta, 5 ay, bir yıl.. her birinin bıraktığı iz başka oluyor. içinde bulunduğunuz ortamı her mevsimi hesaba katarak tartmak lazım. 3 yıl kömür taşıdım çatı katındaki minnak evime, kurum temizliyorum, sabahları yataktan spatulayla kazıyorlar öyle ki soğuk oluyor, küçük yerin dedikodusu bitmiyor, istihbarat ağları muhteşem... bu düzen bir yerden sonra kaçıp nefes alma ihtiyacı doğurabiliyor tabii ki. yok öyle soba üzerinde misler saçan portakal kabuklarıymış, kestaneleri çizip sobanın üzerine atmakmış.. olmuyor. nitekim insan bunla doymuyor... gel gör ki pencereden bakıp izlediğim o sıra dağları, insanın kendisiyle başbaşa kalabildiği, uyaranların minimuma indirilebildiği köyü çok özlüyorum. herkes için tavsiye edilir mi bilmem amma pek çok silinmez anısı kalmıştır bende.
bu sene 1 ay kastamonu'da ücra bir köyde,1 ay da ordu'da bir köyde yaşadım
güzel olduğu kadar zor bir hayat tarzı,iş hiç bitmiyor sürekli yapacak bişeyler oluyor
yorucu,bazen pis,ama alabildiğine huzurlu ve maceralı.
telefondan, internetten,seni sen yapan, seni sinir eden bütün insanlardan uzakta.
hayvanlarla götgöte, doğayla iç içe...
e tabi sıkıyor belli bi zamandan sonra...
özellikle köylülerin neden evlenmedin sorularına iyi bi cevap arıyorsun.
camiye, namaza, eve akşam çayına çağırırlar, sana kız bakarlar...