looking

15 Entry Daha
büyük bir heyecanla 2.sezonunu bekleyip daha ilk bölümden sonra o ağaca sarılmalar bilmemneler ile beni epey korkuttu. itiraf etmeye utansam da az biraz değil bayağı bi patrick olmuşum haberim yok (bi daha kötüsü böyle insanların iş bir karakterle özdeşleştirmeye geldi mi hep ana karakter sanmalarına da sinir olurdum). jonathan groff'un o boyuna, posuna; hele de inanılmaz sesi ve okyanus mavisi gözlerine rağmen bu durumda olması/yalnız kalması ile dedim bu bile bu durumdaysa ben öleyim, en azından bu arkadaş taş falan hani. baksana hayal dünyasında, kurgu da bile olmamış. iyice umutsuz romantiğe bağlatmışlar, kezbanlık sınırlarını zorluyor falan ki bu beni daha da korkutuyor, ha bi de o ağaca sarılmalar falan ne oluyoruz dedirtti. zaten ilk sezonda blue jasmine'e selam çaktığı "if you can't fall in love in san francisco, you can't fall in love anywhere." ile beni bir kez daha ''neden buradayız?'' diye sorgulatıp, gülümsetmişti, aklıma kazınmıştı. bölüm ortasında doris geldi de bi oh çektirdi, az bi kendime getirdi. bu gidişle bu sezonla son bulup bir doris spin off'u yapılsa fena olmaz gibi.
24 Entry Daha