murathan mungan

her ne kadar düştüğü söylense de, düştüğü yerin yüksekliği kolay kolay çıkılamayacak bir yerdir. mezopotamya üçlemesi adı verilen tiyatro oyunlarını yirmili yaşlarında yazdığı hatırlanırsa nasıl bir birikiminin ve hayal gücünün olduğu rahatlıkla görülebilir. özellikle geyikler lanetle oyunu roman, şiir, tiyatro, masal tadında okunur, seyredilir. böyle güzel bir şairi, yazarı kişesel zevkleri nedeniyle eleştirmek ve düştü, bitti, yok olmaya mahkum oldu demek bana göre insafsızlıktır.
şimdi ergen şiiri olarak nitelenen şiirlerini yaşı otuzun üzerinde olan hangimiz ezberlemedik ya da en azından okuyup ağlamadık. şairdir, yazardır, tükçeyi çok güzel kullanan ve konuşan bir entelektüeldir. türkiye'de yaşayan sanatçılardan kibrin en yakıştığı iki isimden biridir.(diğeri ismet özel) yazdığımı üç beş satırlık entryler de bile zilyon tane anlam bozukluğu, yazım hatası yaparken mungan'ı eleştirmek en azından benim haddim değil.

aşağıdaki dizeleri yazmış olan yazar, şair.

ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim

imrendiğin, öfkelendiğin
kızdığın ya da kıskandığın diyelim
yani yaşamışlık sandığın
geçmişim
dile dökülmeyenin tenhalığında
kaçırılan bakışlarda
gündeliğin başıboş ayrıntılarında
zaman zaman geri tepip duruyordu. ve elbet üzerinde durulmuyordu.
sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun, biraz daha
fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.

başlangıçta doğruydu belki. sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki
gibi başlayıp, gün günden hayatıma yayılan, büyüyüp kök salan ,
benliğimi kavrayıp, varlığımı ele geçiren bir aşka bedellendin.
ve hala bilmiyordun sevgilim
ben sende bütün aşklarımı temize çektim
anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
bütün kazananlar gibi
terk ettin
roman,şarkı sözü,senaryo ve tiyatro yazarlığının yanı sıra şair kimliğiyle tanınsa ve bir yığın eser vermiş olsa da medyanın ve milletin aklı hep başka yerlerde olduğundan yıllardır konuşulan derya köroğlu ile birlikte olduğu dedikoduları üzerine şöyle bir açıklama yapmak zorunda kalmıştır, umarım bu açıklamaya neden olanlar bir nebze de olsa utanmışlardır;

umarım şimdi utanırsınız.

" böyle bir yazı yazmak zorunda kaldığım için, önce okurlarımdan özür dilerim. onlar benim bu tür açıklamalar yapmaktan hoşlanmadığımı bilirler. hepimizin hakikatlere borcu vardır; buna sayın. hiçbir zaman iyi bir 'sosyal medya' takipçisi değildim; şimdilerdeyse bu mecraya sınırlı zaman ayırdığımı söyleyebilirim. benimle ilgili söylenen bir dolu yalan, iftira ve yakıştırmanın günlerin köpüğünde nasıl kaybolup gittiğini bildiğim için hiçbirinin takipçisi olmadım. dolayısıyla, benim "yeni türkü topluluğunun solisti derya köroğlu ile bir zamanlar sevgili olduğumuz" saçmalığını ilk duyduğumda gülüp geçtim. hatta derya'yla birlikte güldük. ama gördüğüm kadarıyla bu sefer işin tadı kaçtı; oradan buradan duyduğu yalan-yanlış her şeyi sosyal medyaya aktarmada sakınca görmeyen insanlar sayesinde bu durum sıradan bir yalan olmaktan çıkıp konuşulabilir bir şeymiş sanılmaya başlandı.

sosyal medya yalanlari...
öncelikle şunu söyleyeyim: biz derya köroğlu ile değil sevgili olmak, yakın arkadaş bile sayılmazdık. tanıştığımız sıralarda arkadaşım meral özbek ile evlendi. (kendisi 'yeni türkü'nün birçok şarkısının sözlerini yazmıştır. 'günebakan' başta olmak üzere; 'açelya', 'resim' ve 'rüzgar' gibi güzelim şarkıların sözleri onun elinden çıkmadır.) derya'nın oğlu yunus'un annesi, ikinci eşi sibel erülgen de ahbabımdır. ayrıca zamanında tüm kopyaları kaybolmuş olan 'başkasının hayatı' adlı senaryomun bir kopyasını kaç yıl sonra bulup bana getirdiği için, hayatım boyunca şükran duyacağım insandır kendisi. gördüğüm kadarıyla derya, şimdilerde üçüncü evliliğini yaptığı ayşe özgür köroğlu ile mutlu bir yaşam sürdürüyor. anlayacağınız, sosyal medya uydurmacılarının yalanlarıyla bizim hayatımız birbirini hiç tutmuyor.

biyik altindan güldü, geçti
şunu özellikle belirtmeliyim ki, derya köroğlu hayatımda gördüğüm 'heteroseksüel' olup da 'homofobik' olmayan insanlardan biridir. olayların mizahi yanına takılmayı bilen muzip özelliğiyle, tüm bu söylentiler karşısında bıyık altından gülümseyip geçti sanırım. bu saçmalıktan bir süre sonra rahatsız olduysa da, bir açıklama yapma gereği duymamış olması bile bir olgunluk göstergesi sayılmaz mı? derya, medya karşısında hep 'yeni türkü' olarak gözükmek istedi, evliliklerini 'magazine etmekten' kaçındı. "cezası" bu mudur?

kimliğimi hiç gizlemedim
benim güya onun için 'olmasa mektubun', 'istersen hiç başlamasın' gibi şiirler yazıp, derya'nın da karşılık olarak bunları bestelemiş olması zırvalıklarına gelince: 'söz vermiş şarkılar' kitabımda şarkılarımın yazılma serüvenlerini anlatırım, 'stüdyo kayıtları' kitabımda değinirim, ama okuyan kim! bir işin aslını öğrenmek yerine, oradan buradan duydukları yalan yanlışla kirli merakları kışkırtmak varken... öncelikle iki şarkının da bestecisi derya değildir. ilk şarkı yunanlı besteci manos loizos'undur. adından da anlaşılacağı gibi, şarkıyı söyleyeni 'fonetik olarak' rahatlatsın diye, 'ola se thimizun'u 'olmasa mektubun' yapmıştım. anlayacağınız ortada ne ayrılık vardı, ne de mektup! keşke bunu yalnızca bir şarkı olarak dinlemeyi deneseniz. ikinci şarkının bestecisi ise selim atakan'dır. 'şarkıcı kız kezban'ın önlenebilir tırmanışı' adlı müzikal için yazılmış bu şarkı, dolayısıyla benim ruh halimi değil, konu gereği ilerleyen yaşında karşısına çıkan genç erkeğe seslenen müzikalin kahramanı kezban'ın ruh halini yansıtmaktadır. istanbul'a taşındığımız yıllarda söz yazarı ve besteci olarak bir işbirliği içine girdik derya'yla, dostluğumuz, arkadaşlığımız pekişti; 'fırtına', 'dönmek', 'aşk yeniden' ve 'ağır kapı' böyle ortaya çıktı. cezası bu mudur? ben kendimi ve kimliğimi hiçbir zaman gizlemedim ama mahremimi korumaya hep özen gösterdim. sanırım burada benim kimliğini açıkça üstlenen varlığımdan ötürü çevremdekileri de içine çeken homofobik bir cezalandırma mekanizması işliyor. yazdığım şarkıları söylemekten başka bir ilgisi olmayan 'heteroseksüel' bir adamı, ısrarla sevgilimmiş gibi göstermek, hakkımızda asılsız hikayeler uydurmak, kaç yıldır onca insanın anılarına eşlik etmiş bu şarkılara yalan tarihler yazmaya kalkışmak tek kelimeyle ayıptır. benim diyeceklerim bu kadar. umarım utanırsınız."
anadolu'nun ikilemli, çelişkili, ızdıraplı ve kısır topraklarından çıkmış muhteşem cevherlerden birisidir. dünya çapında tanınmış olan tüm edebiyatçı, yazar, şair ve benzeri sanatçılardan daha nitelikli ve donanımlıdır. uygulamalı görsel sanatlar hariç, sanatın diğer dallarında birçok eser verebilme gücüne sahip bir varlıktır.
adı, teni, ruhu ve eserleri çok yaşasın; ömrü uzun olsun ki, bu korkunç mekanda bize vereceği teselliler yaralarımıza her daim merhem olsun!

"masal derler, masala inanmazlar oğul. masala inanmayan, gerçeğe inanır mı hiç?" -m.mungan- (bkz: kırk oda)
candan erçetin tarafından çok güzel yorumlanan çember şarkısının söz yazarıdır. dinleyiniz.

şiirlerini de öykülerini de deli gibi özlediğimi farkettim bugün...
ya eski kitaplarını çıkartıp okumaya başlayacağım, ya da yeni eserlerinden birşeyler alacağım...

örneğin, " erkekler için divan" her yıl yeniden ve yeniden okunabilecek bir çekiciliktedir benim için...
kime ithaf etmişti bu eserini? "ömrümü hayat kılan tüm erkeklere!"
"zamanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi kavranır.
bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.
yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.
oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır."
hani herkes arkadaş,
hani oyunlar sürerken.
kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken.
hani biz kimseye küsmemiş,
hani hiç kimse ölmemişken.
eskidendi, çok eskiden...
mardin'li yazar.

kitap okuma alışkanlığım kitabın türüne, ruh halime, popülariteye göre değil de yazara göre olmuştur her zaman.
bir kitaba değil de bir yazara başlamak gibi..
mungan da onlardan biriydi. kronolojik olarak neredeyse tüm kitaplarını okudum; sahaflardan sınırlı sayıda basılan dogdugum yuzyıla veda ve elli parça'yı da bularak.

lakin " şairin romanı" kitabı için ayşe arman ile yaptıgı lansman ropörtajına kadar. aylar süren yazarı tanıma serüvenimin sonucu; bende uyandırdığı bütün masum,derin ve samimi izlenimleri yok eden fazla snob tavrı oldu. sonra yayımlanan kitaplarında da ne eski samimiyeti yakaladım ne de derinliği..

...

paramparça ediyorsun
anonim solgunluğunda
bir zamanlar benim olan her şeyi
ne hakkın vardı buna ?
(bkz: nilüfer)



zamanın eli değdi bize
çoktan değişti her şey
aynı değiliz ikimiz de
zaaflarına bir gece
hatalarına bir nilüfer
sevgisizliğine bir kalp verdim
artık geri ver
geri veremezsin aldıklarını
artık geri ver
geri verilmez hiçbir yanılgı
yokluğuma emanet et
sen de benden kalanları
her şeyi al
bana beni geri ver
bir şansım olsun
başka yer, başka zaman
sensiz ömrüm olsun
an itibariyle kadindan kentler kitabini bitirdigim yazar
  • /
  • 2