iki ustam ve ben her gece, iş çıkışı yaptığımız şeydi. 2 büyük rakı, yoğurt peynir leblebi, bol sigara. önce günün kritiği, sonra öne çıkan haberlerin gözden geçirilmesi, geçmiş, şimdi ve yarının birbirinin içine geçip değerlendirilmesi. en sonunda mutlaka "zaten türkiye'de bir bok olmaz" muhabbetine dönerdi herşey, "halbuki ingiltere, çin halk cumhuriyeti ya da sovyetler böyle mi, bulgaristan bile bizden daha iyi durumda" geyikleri... bir süre sonra, trt'nin 80'ler dönemide peşpeşe yayınladığı melodramların içinde hissederdim kendimi... saatlerce göle bakıp sigaralar çekilirdi ciğerler dolana kadar. sonra dumanı, yitirilen hayallerle birlikte dışarı atılırdı. ağırlıklı olarak o rakı masaları hüzünlüydü. belki de o yüzden şimdi pek rakı içesim gelmiyor...