amy

21. yüzyılın efsanevi jazz vokali amy winehouse'ın şöhretinden öncesi ve ölümüne kadar olan süreyi kapsayan belgesel filmdir. belgeseldeki olay örgüsü babası mitch winehouse tarafından kaleme alınan my daughter amy* kitabı ile paralel gitmektedir. müzik hayatının başlangıcından beri sıkı bir takipçisi olan ve bir daha onun gibisinin hiç gelmeyeceğini de çok iyi bilen bendeniz için aşırı çarpıcı ve yer yer nefessiz bırakan (göğüse öküz oturtan cinsten) bir belgesel olmuştur. yaşadığı dönemde medyada kendinizin de yer yer şahit olduğunuz görüntüleri tekrar hatırlamak, kitabı okuyanlar için bahsedilen her bir detayın videolu ya da fotoğraflı halini izlemek belgeselin etki etme seviyesini bayağı yükseltmiş desek hiç yanlış olmaz. aklımdan çıkmayan ve hep öyle hatırladığım tek görüntüsü 50. grammy ödül töreninde back to black ile yılın albümü ödülünü aldığını öğrendiğindeki halidir;" " bu karenin filmde de başarı ile vurgulanması beni daha çok filmin içine çekip amy özlemimi kat be kat arttırmıştır. gerçekleşemeyen amy winehouse 20 haziran 2011 istanbul konseri'ne bilet almış ve bu unutulmayacak anı yaşayamamış, iptal edilen konserden 33 gün sonra amy'nin aramızdan ayrıldığını öğrenip kahrolmuş biri olarak bu belgeseli bir kere sinemada, kaçırdığım detayların altını çizmek için de bir kere de evde tek başıma gözyaşlarına boğularak izledim. ciddi anlamda ölmek istemeyen bir insanın yok olup gidişine şahit oluyor ve içiniz daha ayrı yanıyor...

ölmek istemediği ve ölümünün bir intihar olmadığını kanıtlar nitelikteki bodyguardı andrew morris'e söylediği ve yaşarken söylediği son cümle;

"boy i can sing! i want to come back! i would!"*

durumu yeterince özetliyor bence...

medyanın ve kötü niyetli insanların el birliği ile yok ettiği belkide yüzyılın en iyi ve eşsiz yeteneği! huzur içinde uyuman dileğiyle... tekrar hoşçakal...
ilk entrye katılmakla birlikte, sıkı bir amy hayranı olmama rağmen beklediğimi alamadığım belgesel. oysa ki yönetmen asif kapadia filmin ilk yayınlandığı cannes'dan başlayarak her yerde övgüyü hak etti, ayakta alkışlandı.

ilk olarak, babasının yazmış olduğu kitap ile genel olarak aynı hatları paylaşsa da içeriğe inildiğinde üzerinden yüzeysel geçildiği söylenebilir (özellikle de amy-blake ilişkisi). tabi kitabın babasının bakış açısıyla yazıldığı veya yönetmenin genel olarak, insanlara gerçek amy'i tanıtmak istemesi/insanların onu böyle hatırlamasını istemesi sebebiyle belgesel film bu çerçevede gelişmiş olabilir. ama hiç yoktan da olsa amy'nin (yanlış hatırlamıyorsam) babası ve eşiyle gittikçe ispanya tatilinde odaya kapanıp back to black ve aynı albümün birçok hitini nasıl bir çırpıda yazdığı, kariyerinin başında kötüleşmeye başladığının ilk zamanlarında prodüktörünün evine gidip orada huzuru bulduğu zamanlardan, kendi isteğiyle bile rehabe girdiği zamandan, blake'in hapisten bile amy'le uğraşmaları, yetmezmiş gibi bir de o kan emici ailesi vs gibi konulara değinilmemiş olması beni epey üzdü açıkcası. sonuçta ortada evet, özellikle ilk olarak babası tarafından yaralanan ve bunları sarmak için ulaştığı ancak kendisini çok daha büyük yaralayan iki "erkek"in tükettiği bir kadın-daha doğrusu küçücük bir kız çocuğu portresi çiziliyor ki doğru, ancak bunların yanısıra fuck me pumps gibi, tears dry ve daha birçok parçayı kaleminden çıkaran, o zamanki piyasaya göre gerek müziği gerek saçıyla başıyla bile epey özgün bir iş ortaya koyan bir kadın var (ki adele'in "amy winehouse is the reason i make music, without amy someone like you may never been existed" diye bir açıklaması bile bulunmakta).

ama açılış sahnesi, öncesinde görülmemiş görüntüler ile gerçek amy'i tanıma fırsatı ve her biri ayrı eşsiz o parçalarının aralara serpiştirilişi ile kesinlikle görülmesi gereken bir yapım.

trailer -


--- spoiler ---

grammy gecesinde jt'nin albümüne verdiği "ne yani what goes around comes around diye albüm mü olur?" ayarı, tony'nin kendisine verdiği "slow down, you're too important. if you can live long enough, life teaches you how to live it" öğüdü, amy'nin kendisinin bile ünlü olmayı beklemediği hatta müziğini "skala dışı" olarak tanımladığı anlar ve dahası...

--- spoiler ---
back to black efsane bir şey, sürekli özleyeceğiz çünkü böyle güçlü yetenekler çok da nadir olsa dünyaya gelmekte kendini ölümden sonra da yaşatmaktadır.