bir ruh hali, eşsiz bir uzunluğu olan bir durum; halbuki sade ama sadece iki kelime ve bir cümle.
çoğu zaman ağızdan taksitle çıkar. haftalarca adı duyulmaz. sonra bir gün, sebepsiz çıkıverir ağızdan. yeni bir dünyanın keşfini sağlar, hassas duygularla inşa edilmiş bir yüreğe götürür. eskitilmesinden bahsediliyor. birine, onu sevdiğini söylemek, sıkça söylemek neden sevgiyi eskitsin? neden büyüyü bozsun ve neden kıymetli bir şey söylenmekle değersizleşsin? korkutulan modern insanın şehir efsanesi. sevgi hissederek ortaya çıkar, söyleyerek büyür, kocaman olur, koca bir çınar gibi dallanır, allanır pullanır. göğe uzar. kökleri daha derine, toprağın en dibine uzar. söylenmezse çürür gider ağızda, bu kelimeler. ve söylenerek eskidiği oluyorsa, o sevgi daha toprağa ekilmemiştir ve o sevginin ölmesi de an meselesidir.
yönetmenliğini atıf yılmaz'ın yaptığı;baş rollerde türkan şoray ve cihan ünal'ın oynadığı 1983 yapımı film.türkan ablamızı kısa saçlı halini görebileceğimiz ender filmlerdendir. eğer "mine"yi izleyip beğendiyseniz bu filmi de izlemeden geçmeyin derim.
filmin müziğini de cahit berkay yapmıştır.
insanların söylemekte neden bu kadar debelendiği, ağzında gevelediğini bir türlü anlayamadığımdır. bir insanı seviyorsanız, seviyorsunuz bu aslında bu kadar basit bir şey. onun yanındayken mutlu oluyor/huzurlu hissedip, bir şeylerin yerli yerine oturduğunu, hele de sevildiğinizi hissediyorsanız daha ne bekliyorsunuz!
"ben de seni seviyorum" şeklindeki gayet makul olan cevaba istinaden "ben de seni" şeklindeki kısaltmasının altında bir bit yeniği arama durumu yaratan söz.
sanırım kulağımın içinde elektronik bir cihaz var ve ne zaman bu iki kelime kulaklarıma doğru gelse filtreleme uygulayıp savuşturuyor. 20 küsür yıldır duymamamı buna bağlamak istiyorum.