bişey aklıma takıldı. dedikodu yapılması, başkasının telefonuna bakılması vs hepsini geçtim onaylamıyorum da zaten ama insana sürekli vodafone uygulamasından ne mesajı gelebilir? yani günde 1-2 bildirim gelsin hadi. burda anlatılan olayda sürekli artık dikkat çekicek boyutta bir mesaj alımından bahsediliyor. vodafonedan bu kadar mesaj gelir mi yani?
bir süredir yaşadığım rahatsızlık. baş dönmesi, denge kaybı ve ayakta duramamaya kadar ilerleyebilen bir dengesizlik hali.
kulak içinde dengede durma, yönleri ve hareketleri algılayabilmemizi sağlayan salyangoz sıvısı ve kristallerin doğru çalışmaması ve yerinden oynaması bu duruma sebebiyet verir.
belirli bir sebebi olmamakla birlikte, vücutta başka rahatsızlıklar ve nörolojik problemlerin habercisi de olabilir. belirli denge egzersizleri dışında bir tedavisi yok sanırım. ilaç tedavisi ile rahatlatılsa da tamamen geçmeyen ve dönem dönem tekrar eden bir hastalık.
bir gün sabah uyandığınızda dünya artık sizin bildiğiniz algıladığınız dünya olmuyor ne yazık ki. beyniniz ve vücudunuz size oyunlar oynuyor. sürekli bir sarhoşluk hali gibi.
özellikle tek yaşayan insanlar için sıkıntılı bir durum. balkona çıkmamalı, duş alırken bir tabureye oturmalı ani hareketler yapmamalısınız. en büyük tetikleyicisi ise stres ve depresyon. hayat kalitesini ciddi anlamda düşürüyor.
off ben çok sıkıldım artık. iki kelam edicem şurda izninizle. taylor yılanını hiç sevmem. bilen bilir sinsi, yapmacık ve yılanın tekidir kendisi bence.
neyse, gelelim asıl konuya. benim canımı sıkan sey "lgbti+ nin eğlence endüstrisine alet edilmesi" evet bu cok canımı sıkıyor.
özellikle son yıllarda bu durum çok artmış durumda. albümleri tutmayan, ya hemen kankalarını toplayıp ya da hemen "lgbti+ boost"lu bir klip çekiyorlar. tamam oldu. hepimiz sizi destekliyoruz, çok seviyoruz diyeceğimizi sanıyorlar.
ya siz bugüne kadar zaten kendi camianızda yeri yerinden oynatmış insanlarsınız rupaullar, queer eyelar, ellen degeneresler, adam ripponlar gerçekten buna ihtiyacınız var mı ? sırf taylor swift klibinde oynadık demek için cidden gerek var mı?
klip zaten ayrı bir olay. bir yanda protesto edenleri falan koymuşlar. allah'ım götümle güldüm resmen. (bkz: katy perry)'ye ayrı kızgınım zaten. bu orospu bir dansçı yüzünden senin ağzına yüzüne sıçtı. böyle masum masum yanına gitmeler falan. ay sinir basıyor.
neyse sonuç olarak, cidden en başından beri lgbti+ leri destekleyen onların gerçek savunucusu sesi olabilmeyi başarmış ve bunu özel hiçbir çaba sarf etmeden gerçekleştiren gerçek starların (bkz: cher), (bkz: britney spears), (bkz: lady gaga), (bkz: mariah carey) vs. yanında bu tarz işler çok komik duruyor kanımca.
sırf kankalarım var ve ben hepsini klibimde oynatıyorum modası da azalarak biter umarım. çünkü çok ezikce duruyor. boktan şarkılar yapıp kanka kontenjanıyla bir yerlere de varamazlar umarım. biraz farkındalılık sevgili lgbti+ dostlarım. onlar da buraya gelip benim entrymi okuyup "hımö tamam" diyeceklerdi zaten. kendi kendime atarlanıyorum işte.
sosyal medyadaki takipçi sayısıyla paralı parasız ayrımı yapılan bir dönemde olduğumuzu gösteren erkektir.
kimseyi eleştirmiyorum. günümüzde sosyal medya gerçekten buna evriliyor. ama cok sosyal medyayla alakası olmayabilir de. belki hayatın anlamını biraz keşfetmiş sosyal medaynın hayatlarımıza bir pislik gibi yapışıp saatlerimizi aldığının farkına varmıştır.
ama bir "acaba ulan" dedirtmiyor değiller bir yandan da. güzelse, yakışıklıysa neden kimse takip etmiyor ? fake mi acaba ? bizi bunları düşünmeye itiyorlar. zorluyorlar.
mutsuz olmak iyi bir şey değil arkadaşlar. çok mutlu, pozitif bir ibne gibi görünmek istemiyorum ama bende olmayan burukluk, üzgünlüktür.
neden mutlu olduğum anları yaşarken birden cinsel yönelimim için üzüleyim? deli miyim ben? hani bir şey olur üzülürsün ama ortada bişey yok. kendimize eziyet etmemiz dışında.
kendi kendimize bile sırf gay olduğumuz için mutluluğu reva görmüyoruz. bize başkaları neler neler yapar. o yüzden biraz daha olumlu bakabilmek lazım.
gereksiz depresyon, gereksiz melankoli, gereksiz drama kokan şarkı.
tamam hiç birimiz özgür hayatlar yaşamıyoruz, birçok baskı var üzerimizde. ama şunu unutmamak lazım, "en büyük baskı, insanın kendisine yaptığıdır!"
sevginin gücü öyle büyük ki, insanı öyle güçlendiren bir şey ki eğer gerçekten seversen "kim ne demiş? anlamış mı?" çok da gözünde olmuyor insanın. sadece kendinize iyi davranın ve sevin yeter. korkacak, saklanacak bir şey olmadığını göreceksiniz zamanla.
abi titreşim falan değil, madilikten yıkılıyor eleman. ağzı koca avratlar gibi valla. programın yabancı versiyonunu da izlerdim, bize uyarlaması da çok keyifli. kadir de tatlı bir adam ama okb olup da öyle temizlik yaptığına ben de inanmıyorum. biraz piyasa yapmak için ×10 madilik ve abartı temizlik kombinasyonu bir şeyler işte.
anneler günü yanında sönük kalan gündür. anneler günü vasıtasıyla bir çok yerde indirim, reklam, etkinlikler olurken babalar gününde bu oran neredeyse 1/10 a falan düşer.
dün biraz gezeyim dedim. anneler gününde talan edilen mağazaları vs gördüm. babalar günü diye ellerinde kalan eski malları gömlekleri tshirtleri ikili ikili paketleyip insanlara yüksek fiyattan kakalamaya çalışan mağazalar gördüm.
yazık yani. ben gönülden içten bir kutlamanın daha samimi olduğunu düşünürüm hep.
amerika'nın ebru gündeş'i. başarılı ama aynı zamanda yılanın tekidir kendisi. nefret de etseniz popüler şarkıları dilinizde ezberinizdedir. öyle bir kadın işte.
spotify ile yaşadığı saçma sorundan bile anlayabilirsiniz problemli biri olduğunu ama bütün herkesin bu denli üstüne gitmesini de anlamıyorum.
bazı şeylerin özel ve güzel olduğuna inanmıştım. her şeyin düzelebileceğine inancım tamken, elimden gelen her şeyi yapmama rağmen olmadı. o kadar kırgınım ki. hayatımda hep yalnız olduğumu düşünmüştüm, uzun bir süre karşı çıktım, direndim ama zamanla o kadar bağlanmışım ki bu düşünceye, kötü günlerimi yalnız geçireceğimi hiç düşünmüyordum. artık çabalayamıyorum bile. kendimi böyle savunmasız bıraktığım için o kadar kızgınım ki.
ben artık bir köşede gizli gizli gözyaşı döküp mutsuz olmak istemiyorum sözlük.
yalnız isek kendimiz seçmişizdir. yalnız olmamız ve kendi yolumuzu yürümemiz, yolun sonunda da kendimizi tamamlamamız gerektiği için yalnızız. su akar yolunu bulur. tek başına tamamlanamayan diğer yarısını tamamlayacak olanları bulur.
vücut tarafından yoğun strese karşı verilen bir savaş olan bu sendrom, kalp krizine benzer bulgulara sahiptir. 1990 yılında japon hiraru sato tarafından keşfedilmiştir. tıptaki diğer adı (bkz:apikal balon sendromu) dur.
kişinin sürekli olarak kendini bitkin ve mutsuz hissetmesi, dinlenmekle bile kendini iyi hissedememesi gibi sorunlarla ortaya çıkan bir durumdur. (bkz: bağışıklık sistemi) önemlidir.
sözlükteki naftalin beyinli yazarlarımızın artık yazmamaları gerekiyor. sözlüğün eski zamanların beri yazan bu yapışkan insanlar bir sülük gibi sözlüğün kanını emiyor. yeni olan her yazara düşmanlık besleyip sözlükte gergin bir hava yaratıyorlar.
lütfen bi salın artık. gençlerin önünü açın. sizin vaktiniz geçti.
akıllara özlem tekin ablamızın "aşk her şeyi affeder mi?" şarkısını getiren başlık olmuştur. aldatmanın altında yatan sebepler de gözden geçirilmeli misal bağlanmaktan kaçmak gibi skdkdh. neyse şarkı sözümüzü iliştirelim.
çok üzgünüm istemeden
seni dün gece aldattım
kim olduğu mühim değil
sana bağlanmaktan kaçtım
çok üzgünüm istemeden
bir bakışa aldandım
inan bana bütün sabah
pişmanlıktan ağladım
aşk herşeyi affeder mi
dersin zamanla geçer mi
güzel günlerin hatrına
aşk herseyi affeder mi.
ilk olarak boşluk bırakmadan, gözü yoran uzun destanlar yazarsanız kimsenin okuyası gelmez zaten. bunun kitap okumakla alakası yok bence.
herkesin kitap okuma şekli farklı olabilir. evet bir kitabı eline alıp sayfaları çevirerek okuması hoş bir duygu ancak artık teknolojinin pik yaptıgı bir çağdayız. kindle veya tablet gibi cihazlarda milyonlarca e-booka ulaşılabiliyor.
son zamanlarda çıkan "dostoyevski okumayan insanla konuşmak" yok "hegel'i bilmeyen insanla sevgili olmak" gibi türeyen başlıklardan gına geldi. belki o adam senin hakkında bir kelime edemeyeceğin bir konu üzerinde master yapacak kadar bilgili. belki her gün atom fiziğiyle ilgili makaleler okuyor.
kendi standartlarına uymayan insanlara "cahil" demek de yeni moda oldu sanırım. genelleme yapıp insanları bu genelleme havuzunda yargılamadan önce çok kitap okuyarak geliştirdiğiniz beyninizi kullanıp bir düşünün bence.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
gecenin olayı kesinlikle madonna'nın sahne alması vs değildi. izlanda'lı anti-kapitalist, distopik-tekno, bdsm grubu hatari'nin televote oylarını aldıktan sonra filistin atkıları açmalarıydı. ekrandan o kadar hızlı gitti ki görüntüleri ne olduğunu şaşırdık. kesinlikle gecenin önüne geçen bir olaydı.
onun dışında yarışmaya gelirsek italya'ya baya üzüldüm. ama işte anadilde katılan şarkılarda hep böyle oluyor. ki italyanca olmasına rağmen akılda kalan bir nakaratı ve alkışlı ritmi vardı. mahmood kalp kalp
gelelim isviçre'ye. aslında birincilik beklemedim ama çok keyifliydi şarkı. bence hak ettiği sırayı kazandı. ne fazlası ne azı. ayrıca luca hanni oldukça sempatik ve tatlı bir adamdı.
bir diğer güzel adam da azerbaycan'ı temsil eden chingiz. şarkı kesinlikle çok iyiydi. ayrıca robotik kollarla yapılan showa bayıldım. şarkısı da sesi de çok güzeldi. dinlerken seneye azerbaycan'da mı yoksa demedim değil. ama yine hak ettiği puanı alamayan bir şarkı oldu.
bana göre en en güzel şarkıya sahip olan ülke kıbrıs'tı. geçen sene eleni foureira ile 2. olan kıbrıs bu sene çok benzer bir şarkıyla katılmıştı. geçen sene de favorim kıbrıs'tı bu sene de öyle oldu. aslında tam kıbrıs da denemez çünkü hepsi yunan şarkıcı ama yine de en başarılı şarkılar hep onlardan çıkıyor. bu şarkı sanki şey gibydi kanka ödevini alabilir miyim? al ama biraz değiştir belli olmasın
genel olarak organizasyon çok başarılıydı. çok güzel ev sahipliği yaptılar bence. şarkılardan önce şarkıcıların da dahil olduğu küçük tanıtım videoları çok güzeldi. şarkılardan çok "acaba ne çıkacak sırada?" diye merakla onları bekledim. birinci olan hollanda'nın şarkısına vasat diyebiliriz. ama belki dinledikçe güzelleşir bilemiyorum.
yazmaya değer görmediğim ama yine de beğendiğim ülkeler ise; malta, rusya, estonya, belarus,fransa, ispanya.
an itibari ile ysk denen sözde kurumun kararı ile gerçekleşen olaydır. millet iradesinin ve demokrasinin yok sayıldığı, onlarca insanın aptal yerine konulduğu korkunç bir olay.
gelecekte utançla hatırlanacak bu karar için, cb ve akp sokakta mız mızlanan bir çocuk gibi yenilgiyi kabul etmemiş, "tek adam rejimi" nin gücünü kullanarak seçimleri iptal ettirmiştir.
artık gerçekten hiçbir şeye inancım kalmadı. lanet olsun böyle işe ya. günlerce ysk merkezlerinde çuvalların üzerinde oylar çalınmasın, bir şey olmasın diye uyuyan insanların emekleri her şey bir anda yok oldu. sırf hırs için. hırsınızda boğulursunuz inşallah.
bomboş kıro bir adam. bir içerik de üretebildiği yok. iki gözü renkli diye ergenleri düşürüyor işte. "yeteneksizlik is the new trend" akımının öncüsü olabilir bu şahıs o derece boş.
yalnız yaşayan herhangi bir insanla bir gayin hiçbir farkı yoktur. o yüzden yalnız yaşayan gay başlığını protesto ederek buraya yazıyorum.
şuan ki şartlarımla yapamadığım ama bir gün yapacağıma inandığım eylem. kendi başına yaşamak. sadece sana ait bir yer. çok güzel olsa gerek. yalnızlık çoğu zaman sevdiğim bir şey değil ama bir evi paylaşması da çoğu zaman zor.
kendi evimin içinde kendi mutluluklarımı yaratacağım günler umarım bir an önce gelir. şuraya yalnız yaşamakla ilgili şu güzel illüstrasyonları bırakıyorum
allah kimseyi aç gezerken, evine et süt alamazken suriyelileri savunacak kadar rezil bir konuma düşürmesin. yazık.
edit: hiç bir zaman giremeyeceğimiz ab'ye yaranmak için suriyelileri kendi ülkemizde tutmak da ayrı bir rezillik. "omo poroyo ab veroyo" amk babasının hayrına vermiyor heralde. suriyelilerin pislikleri kendilerine bulaşmasın diye veriyor.
edit 2: bazı yazarlarımızın (bkz: pollyannacılık) oynamayı çok sevdiğini gösteren başlık.