siyasi tutukluların açlık grevi

4 Entry Daha
tanrı yine kurban istiyor.dağda ölenler yetmez gibi bu kezde hayatlarının baharında hapisteki gençlerin kanını istiyor.ne serok *doydu kana ne de türkiyenin bölünmez bütünlükçüleri.lanet olsun genç yaşta mahkumları ölüme yatıranlara lanet olsun ölümü kutsayıp yüceltenlere.lanet olsun klavye başında salyalarını akıtarak destek olanlara lanet olsun gebersinler boşuna kurşun harcamayız diyenlere.

nasname'nin konuyla alakalı yazısında aslında her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatıyor. link vermedim bilerek üşenip tıklamayanlar var çünkü.


cezaevinde tutsak olanlar için seslerini dışarıya duyurmanın en etkili yolarından biri açlık grevleridir. açlık grevlerinde amaç, dışarıda kamuoyu yaratmak ve kamuoyunun duyarlılığını harekete geçirerek devlet ve ilgili kurumları üzerinde baskı yapılmasını sağlamaktır.

talepler de genellikle olumsuz cezaevi koşulları, kötü muamele, sağlıksız/yetersiz beslenme, görüşmeye getirilen kısıtlamalar ve düşünsel açlığı gideren (gazete, dergi, kitap gibi) ihtiyaçlara getirilen yasaklarla ilgili olur. bu insani talepler, ben insanım diyen her kesimden destek alır ve egemen güçleri zor durumda bırakır. devlet ve ilgili kurumları bu insani taleplere kulak tıkadığı için yaşanabilecek ölüm ve ağır hastalıklardan dolayı direkt sorumlu olur ve halkın vicdanında mahkum edilir.

pkk’li tutuklu ve hükümlülerin başlattığı “süresiz ve dönüşümsüz” açlık grevi, taleplerin karşılanması ya da ölüm dışında bir seçeneğin olanaklı olmadığı anlamına geliyor.

binlerce insanın göz göre göre ölüme doğru gitmesi karşısında duyarsız kalmak için insanlıktan uzaklaşmış olmak gerekiyor.

duyarlı insanlar seslerini duyurmak için sosyal paylaşım sitelerinde ellerinden geleni yapıyorlar. tutsaklarla dayanışma adına yapılan çağrılarda, 'sessiz kalmak insanlık suçudur”, duy, duyur örgütlen”, “sessiz kalma” gibi söylemler dikkat çekiyor…

şüphesiz ki bu insanlık dramı karşısında herkesin yapabileceği bir şeyler vardır.

amaç kendimizi tatmin etmek, “insanlık görevini yerine getirmiş olmanın” huzurunu yaşamak değil, tutsakların ölüme gitmesini engellemektir. bu nedenle duygulara hitap eden ama gerçeklikle uyuşmayan güzel sloganlar yerine somut gerçekliği dikkate alan adımları atmak gerekiyor. her alanda olduğu gibi amaç ile araç yer değiştirmemelidir. amaç açıktır; tutsakların ölmesine engel olmak!

öyleyse “modaya uymak” ve “dayanışmacı”, “hümanist” kesilmek yerine, olayı somutlaştırarak çözüm bulmaya çalışmalıyız. unutulmamalıdır ki yüz bine yakın insanın ölmesinden sorumlu olan devlet ve pkk, herkesten çok insan hayatına önem verdiklerini, herkesten çok barış istediklerini ifade ediyorlar.

bu nedenle, işin başında bulunan siyasi aktörlerin politik hesaplarını dikkate almadan bu tür insani durumlara balıklama atlarsak, insani duygularla iyi bir şey yaptığımız halde politik cambazların ekmeğine yağ sürmüş oluruz ve yeni yeni ölümlere zemin hazırlamış oluruz; son otuz yılda yaptığımız gibi…

tutsakların talepleri, “öcalan'ın tecridine son verilmesi ve anadil önündeki engellerin kaldırılmasıdır.”

her alanda olduğu gibi bir doğru ve bir yanlışı yan yana koyarak yanlışın onaylanmasını isteyen pkk, bu olayda da aynı kurnazlığı yaparak öcalan’ı kutsamayı ve uğruna kurbanlar vermeyi amaçlamaktadır.

bir halkın kaderini “bir kişinin keyfi” için feda eden bir anlayış, bu ilkel amacı için binlerce tutsağı da seve seve ölüme gönderebilir. yeter ki öcalan gündemde kalsın ve yeter ki öcalan’ın “tanrı devletinde” yöneticilik yapanlar/köşe başlarını tutanlar rant elde etmeye devam etsin…

birincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılmasıyla, öcalan’ın tecridine son verilmesi arasında hiçbir bağlantı yoktur ve ikisinin bir arada ortak bir talebe dönüşmesi için hiçbir neden yoktur. belli ki pkk, bilinçli olarak “imkânsızı dayatmak” oyununda tutsakları da feda etmeyi düşünmüş.

ikincisi; anadil önündeki engellerin kaldırılması için eylem yapması gereken en son kişiler tutsaklardır. bu konu, meclise girmek için her cambazlığa başvuranların öncelikli görev alanına giriyor. daha sonra da parti, örgüt, sivil toplum kuruluşları bu talep için gereğini yapmalıdırlar. yani kamuoyu yaratabilecek, dünyaya haklı talepleri iletebilecek hareket serbestîsine sahip görece özgür insanların işidir. eli kolu bağlı tutsakların “ölümüne” bu işi üstlenmesi, daha doğrusu bu işin onlara yüklenmesinin anlaşılır ve insani hiçbir tarafı yoktur.

“anadil önündeki engellerin kaldırılması” için tutsakları ölüme yatıranlar da bu işin elle tutulur bir tarafı olmadığını biliyorlar. zaten amaç da “anadil” değil, öcalan’ı kutsamaktır.

öcalan’ın imralı’da tutuklu olup/olmadığı bilinmese de, sıradan bir tutuklu olmadığı ve çok çok iyi şartlarda yaşadığı herkesçe biliniyor.

binlerce tutsak, kendilerinden çok daha iyi koşullarda olduğu kesin olan bir başka tutuklu için nasıl olur da ölüme gidebiliyor. bu akıl dışılığı sorgulamayan ve hesabını sormayanların “tutsaklarla dayanışma” içinde olmaları olanaklı değildir. öcalan’ı gündemde tutmak ve kutsallığının devamını sağlamak için binlerce tutsağı bile bile ölüme gönderenlerin “dayanışma” dedikleri oyunun parçası olmak tutsakları kurtarmaz; aksine onları öcalan’a “kurban” etmek olur…

kürd medyası (genel olarak) her zaman olduğu gibi pkk’nin bu oyununu da deşifre etmek yerine ya sessizce izliyor ya da hiç yorum yapmadan pkk ile “dayanışmasını” sürdürüyor.

hassas, hassas olduğu kadar da karmaşık bir konuda “kral çıplaktır” demek zorunda kalmaktan rahatsız değiliz; kralın çıplak olduğunu bildikleri halde gerçekliği dillendirmemek için dolambaçlı yollara başvurmaya devam eden kürd politik çevrelerinin/okuryazarlarının edilgenliğine üzülüyoruz sadece…

pkk, her zaman yaptığı gibi öyle talepleri dayatmış ki, tutsaklarla dayanışmak için öcalan’ı kutsamak şarttır; başka seçeneğe izin vermiyor. çünkü tutsaklarla dayanışma içinde olan herkes, tutsakların taleplerine de sahip çıkmış oluyor ve tek talep de öcalan’ın “tanrısallığıdır” sadece…

özgür bireyler topluluğu olarak, bu güne kadar olduğu gibi yine dayatılana mahkum olmadan, birilerinin peşinden sürüklenmeden kendi seçeneğimizi/duruşumuzu net olarak ortaya koyacağız.

öcalan’ın karanlık (gerçi kendisi de itiraf etti artık karanlık denilemez; mit tarafından piyasaya sürüldüğünü herkes biliyor) bağlarını, yakalandığında çözülmesini, teslim olmasını, ulusal sorun'a düşmanlığını bir tarafa bırakalım ve sadece şikâyetlerine bakalım.

öcalan’ın şimdiye dek gündeme gelen şikâyetleri, “kaşıntıları”, kendisine verilen karpuz’un küçüklüğü/azlığı, radyosunun “hışırtı” çıkarmasıdır. gördüğü en büyük “işkence” ise, bir arama sırasında sırtına dokunulmuş(!) olmasıdır...

böyle kişiliksiz biri için birçok genç kendisini yaktı ne yazık ki. bu gençlerin kendilerini “kurbanlık koyun” gibi feda etmesine göz yuman, sessizce izleyen veya onları “kahraman” yapıp alkışlayan herkes bu ölümlerde pay sahibidir.

böyle hasta, problemli bir insan için binlerce tutsak ölüme gönderilirken, bu insanlık dışılığı eleştirmeden, tepki göstermeden “dayanışma” adı altında tutsakları alkışlamak, teşvik etmek dehaq’a yeni kurbanlar sunmaktır.

tutsakların talepleri/tutsaklara dayatılan talepler mantıklı değildir.

mantıklı olmadığı için de gerçekleşebilir değildir!

bu taleplerin devlet tarafından kabul edilmeyeceği açıktır.

sayısız katliama/soykırıma imza atmış ve bununla gurur duyacak kadar insanlıktan uzak bir devlet için birkaç bin tutsağın ölmesi hiçbir anlam ifade etmiyor. üstelik “dayatılan talepler” nedeniyle devlete haklı çıkma zemini hazırlanmışken…

bu tutsakları bu taleplerle ölüme gönderenler de en az devlet kadar umursamazdırlar ve ölümler karşısında duyarsızdırlar…

tutsaklara, ailelerine ve duyarlı insanlara;

bu hasta adamın “tanrısallığı” için kimse ölüme gitmemelidir!

açlık grevi çözüm ise, ilk önce bdp milletvekilleri, sonra belediye başkanları, sonra öcalan'ın kardeşleri ve daha sonra da belediyelerden ihale alanlar açlık grevine gitsin. bilinen politik şahsiyetlerin “açlık grevi”, hele hele “süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi dünya basınında daha çok ses getirir. açlığa alışık olmayan müttehitler “açlık grevine” başlasa ortalığı birbirine katıp herkesi haberdar ederler ve istenilen kamuoyu oluşmuş olur.

öcalan’ın kardeşleri hem fiziki olarak uzun süre açlığa dayanabilirler hem de istenilen kamuoyunun oluşmasına herkesten çok neden olurlar…

bu kadar etkili olabilecek insan kategorisi varken, tutsakların açlık grevine girmesi/girdirilmesi hem sonuç alıcı/gerçekçi değil; hem ahlaki ve vicdani değil, hem de insanlik değil…

yaşanan toplumsal yanılsama herkesi tuhaflaştırmış durumda. bu tuhaflık sadece pkk’nin yanlış politikalarına hizmet etmekle kalmıyor, pkk’yi piyasaya süren sömürgeci tc’nin insanlık dışı uygulamalarına da yeşil ışık yakıyor/meşrulaştırıyor. yanılsamaya ve bağlantılı olarak yaşanan tuhaflığa son vermek, yanılsamayı yaratan egemenleri alkışlamakla değil, yanılsamayı yaratan ve bundan beslenenlerin yüzüne şamar atmakla mümkündür. en büyük şamar ise, gerçekliği olduğu gibi dillendirmektir; tutsaklarla ve gelecekteki "kurbanlarla" en gerçekçi ve insani dayanışma budur.

kaynak:nasname



45 Entry Daha