veda etmek

eskisi kadar can yakmayandır. ben ki önceden 1 gün sonra görüşeceğimi bile bile yanından ayrıldığım insanla vedalaşırken üzülen bir insandım. ben ki en çok sevdiğim insanı, sarılma sırasında en sona bırakıp kaburgasını kırarmışçasına sarılan biriydim. noldu da bu hale geldim bilmiyorum. hayat mı, deneyim mi ya da başka bir şey mi emin değilim. şayet hayat ise hiç de acıması olmayan, insanı kırılganlaştıran duygulara pek yer vermeyen bir şeymiş bu hayat denilen şey onu anladım. evet evet sanırım gerçek hayat bu. yavaş yavaş oyunun kurallarını çözüyorum galiba. biraz geç oldu ama olsun hiç yoktan iyidir. neyse daha fazla duygusal yazılar yazmayayım ne de olsa içinde bulunduğumuz dünyada duygusallık, zayıflık göstergesi!?! ben susayım da evrensel bir dil olan müzik konuşsun, o dokunsun veda edemediklerime, dillendiremediklerime.