2019

ceylan çaplı'yı rahmetle anıp, bakın 2019'u nasıl anlatıyor diye röportajından kopyalayıp sözü kendisine bırakıyorum:

"birgün biz yürüyüşe gidiyorduk, memet de (cavcı) kafamın etini yiyiyordu yazlık bir yer yapalım diye. belgrat'tan geçerken "ya biz buralarda bir yerde yapmalıyız bu işi" dedik. maslak, seyrantepe gibi bir yer olmalı. ama ille de hep deniz kenarı gösteriyorlar. pasha'nın ne sıkıntı çektiğini biliyorum o zamanlar.

bu oto hurdalığını görünce çok etkilendim. mal sahibine diskotek yapacağız dedik, zaten para kazanmıyorlar , hemen kabul ettiler. bize 10 miyona olur dedi, biz şok olduk, bedava, hemen tutuk. deli diye alay ediyorlar bu arada bizimle. ama 150 milyon hava parası da istediler 2. gidişimde. bu arada bütün dekoratörler peşimizde, entellektüel arkadaşlar var, aileler… bizi uçuracak projeniz varsa getirin dedik, çalışmaya başladılar, hergün eve proje getirdiler. hiçbiri olmuyor.

özkan'lara (uğur) gittik. isim de bulamıyoruz. david lynch'in son filmini seyrettik. orda bize bir ışık patladı. kafamda demir konstrüksüyonlar falan canlandı. carlos saura'nın da bir filmi vardı orda da demir putrellerin üzerine çingene gece kondusu oturtmuşlar, bundan da etkilendim. bir şeyler patladı hayalimde. özkan da, "baba isim düşünme, 20 ile 19'u birleştir, 2019 işte" dedi. hemen orda hikayeyi yazdım. sene 2019, dünya bitmiş, 3. dünya savaşı olmuş, herşey yok olmuş her yer tahrip olmuş, kalan insanlar oksijen çadırına geliyorlar... mehmet'le oturduk, en önemlisi mekan trafiği, insanlar mekanın içinde rahat dolaşmalı. o arada biz bir amsterdam yapmıştık, uzak doğu falan bayağı görmüştük… ama, taklit yok, hep ışıklar var kafamızda...

tahtakale'ye gittik. hurdacılar'a gittik. su arıtma bidonları satın aldık, kamyonlarla getirdik. ordan gittik, tır arkası gördük, çürümüş, onu aldık üzerine dj kabinini oturtmak istedik. demir putreller aklımızdan geçiyor. demir putreler yapan adamlar bulduk onlara dedik ki böyle böyle olacak, yanlız üzerinde dans edilecek ona göre, sağlam olmalı. altı demir putrel, üstü sunta, suntanın üstünde tepinecekler. onların da siparişini verdik. siz betonu dökün dediler, döktük betonu. dev çimento bidonu bulduk, onu taşıdık. stfa, vardı, inşaat malzemeleri satan. onların oğlu bizim müşterimizdi, yakaladık sizin hurdalıkta konteynerler varmış onları istiyoruz dedik. satmazlarmış meğer, bizim için sattılar, konteyneri bulduk onları taşıttık. işçi tuvaletlerini de orda bulduk, 6 bir tarafa(kadın), 6 diğer tarafa (erkek), tuvaletleri koyduk. hurdalar geliyor habire. herkez bizi dikizliyor yukardan. bazıları cesaret edip yanımıza geliyor, soruyorlar. herkes dalga geçiyor, hurdalık dolaşıyoruz diye. moral bozucu şeyler var...

açılıştan bir gün önce tanıdıklara bir parti, mini açılış gibi bir şey yapmayı planladık. hazırlıklar yapılıyor falan, bir baktık, müziğin sesi yetersiz. ama yapacak bir şey yok, gecenin bir yarısı. ertesi gün yapılırsa yetişmez. tam o anda yukarıdan biri bağırdı (2019 çukurda bir yerde, etrafı tepelik). "abi kamyon lazım mı" diye. o saatte ne kamyon bulunur, ne de kamyoncu. ama kendi kendine geldi işte. sonra hemen apar topar anfiler gitti, yenileri geldi derken ertesi günkü partiye anca yetişti. arkadaşlara partiyi yaptık ama 2 saat müzik izni alabilmiştik. her şey tamamdı ama yine de izin çıkmamıştı, eli kulağındaydı. biz mecburen 2 saat müzik yaptık, sonra müziği kestik, ama kimse gitmedi. insanlar, demirlere vurarak kendi kendilerine müzik yaparak dans ediyorlardı ve bundan da gayet mutlu görünüyorlardı. ertesi gün öyle bir açılış oldu ki, biz bile inanamadık. kapıdaki kuyruk metrelerce uzundu. en tanıdık simalar bile kuyrukta bekliyor ve gariptir ki kimse şikayet etmiyordu. sanki eğlenmeye orda başlamışlardı. sirkülasyonu sayarsak o gün klübe 8000 kişi girdi ve bu bir rekordu.

2019 avrupa'nın en büyük klübüydü. amerika'da bir dergi 93'te dünyanın en iyi klübü seçti. çok güzeldi, ama çok yorucuydu öleceğim zannettim. etrafımda, yetişmiş, benim yükümü azaltacak adam yoktu. tek başımaydım. baskınlar oluyor sürekli, beni alıyorlar, gayrettepe'ye götürüyorlar, oralarda sabahlıyorum. bir şey de yapamıyorlar, yasa dışı hiçbir şeyim yok, basın saldırınca, polis de birşey yapmak zorunda kalıyor. tuvaletlere kadar arıyorlar, hiçbir şey bulamıyorlar. içkiden başka hiçbir şey içmiyorum. bulsalar anında götürecekler, ama yok. 12 eylül'de klübü kapadım. yatırdığım parayı çıkardım. yeter, gördüler işte tamam dedim. attım kendimi marmaris'e, oturdum bir ağacın önüne sırtımdaki bütün yükler sanki uçtu. hayat ne güzelmiş dedim. döndüm tatilden, twenty'i açtım. aralık ayında adnan hocacılar bir saldırdı, o sinirle bir sene daha çalıştırdım. haftada 4 güne düşürdüm, yine full. heryer orman, oksijen, enerji dolu, sabaha kadar içsen de sarhoş olmuyorsun. sabah güneşini hergün gören ilk klüptür dünyada. 2. yıl da çalıştırdım sonra 94'te bitirdim. mehmet isyanlarda, mal sahipleri şımardı, kirayı 1000/1500 katına çıkardı. olmayacak rakamlar istendi... daha fazla dayanamadım ve bıraktım. sonra önlerine gelene peşkeş çektiler, 2020'yi açtı birileri falan ama sürekli el değiştirdi, bir daha öyle olmadı ."
10 Entry Daha