bugün metrobüs ile mecidiyeköyden geçmeden önce "maamut bir bak bakayım" deyip de inip oraya tırmandığım ve akabinde kendimi insan selinin arasında bulduğum
taksim gezi parkında gerçekleşen eyleme işgal denmesine anlam veremedim. zira mezkur mekan zaten halkın malı. şayet orayı işgal ediyoruz dersek birileri çıkar ve der ki "işgalci olduğunuzu söylerken nasıl olur da haklı olduğunuzu düşünürsünüz?" bu nedenle
istanbula vefa borcu olan insanların gerçekleştirdiği haklı, gururlu ve hatta mecburi bir protestodur.
istanbullu olmayabiliriz ve hatta çoğu zaman kendini istanbullu olarak tanıtan birine "istanbullu parmakla sayılabilecek kadar azdır ve sen kendini aldatıyorsun" demekten kendimizi alamamışızdır. ben bugün ((insan yutan, şehir doğuran ve yabancılaşmanın dibi)), tevfik fikret'in dediği
bîve-i bâkir istanbul'a bu duyguların dışında yaklaştım. eskilerin çokça yaptığı memleket=baba toprağı anlayışından çıkıp
güvey olmadık ama kapı dışında bekledik hissini yaşadım. nefretim yok oldu. kökünden koparılıp binaların dikilmek istendiği ve her istanbullunun en azından bir kere girip gezdiği gezi parkındaki onurlu eylemden nasibimi almak mecburiyeti hissettim. mesele yalnız ağaçlar ve sıradan bir park değil. ya da salt politika. mesele bizler için tamamen vicdan. birileri bu şehrin en güzide yerlerinden birini tarumar edip üzerinden dozerle geçtiğinde, içimizde bir sızı peyda olmayacaksa insanlığımızı mahkemeye sürme vakti gelmiş demektir. termik santral kurulmak istenen
sinoptaki
gerze ya da sulara gömülmek istenen
batmandaki
hasankeyf ve buna benzer bir çok 'kalbimiz'... belki buralar bize uzak diye bir çok kere ya da en başından beri, ana akım medyanın gösterdiği kadarıyla yetinmiş ve bir süre sonra izlemekten sıkılıp bizim için gidilmeyecek olan bu yerlere yapılanlara sessiz kaldık. kalmaya devam ediyoruz belki de...
* ama istanbullular için çoğu zaman ses çıkartılmayan ya da kısıtlı bir sesle protesto edilen bu yerler şunu gösterdi:
"bir gün gelir burnunuzun dibini de kazma kürekle delik deşik ederler ve o gün; bir can, bir avuç toprak ve bir kaç ağaç
* ile nasıl yanıyormuş göreceksiniz."
zararın neresinden dönülürse kardır. yalnızca gidip bir kaç saatinizi ayırın. belki gaz ya da cop. tamam, tazyikli su! ama yapabileceğinizi yapmış olmakla övüneceksiniz ömrünüzün sonuna kadar! bu bile kafi.