aşk

183 Entry Daha
“ey aşk!” dedim içimden, “kutsal olan… bedenler yakan, bedenler çoğaltan aşk…”

bir akşam… sıradan bir akşam… eve dönme vakti… sıradan bir iş günü sonu… vakit alaca, hava ufaktan soğuk, gök dolu… ben diyeyim s1, sen de s2… bilemedim… hatırlayamadım…

bir otobüs işte; insanları evine, işine, sevdiğine kavuşturan… parlak sarı, başaklar gibi… dolu… tıklım tıklım dolu… tek bir koltuk boş ki, hem ters hem de en sevmediğim yüz yüze bakanlardan… gün çökmüş omuzlarıma, beden tarumar… sessizce süzüldüm koltuğa… iki kıpırdandım, konumlandım… görseniz, uzun yola vurmuşum kendimi edasıyla kuruldum… hepi topu 20-25 dakika sonra ineceğim… hepi topu her gün bindiğim otobüsteyim…

ama…

hayat burada güzel işte… ama dediğinde hoş… olağanın dışına sapınca keyifli…

karşımda bir çift… gözleri birbirine kenetlenmiş… dudakları kıpırdamıyor, ama elleri konuşuyor… o eller bir sımsıkı tutuşuyor, bir parmak parmağa geliyor, bir su olup diğerinin avucuna akıyor…

konuşuyor o eller; bir şiir okuyor, bir şarkı söylüyor, bir an oluyor, çığlık atıyor…

gözler kenetlenmiş… ikili koltuk en tasarruflusundan kullanılıyor… utanmasa, 3-4 durak sonra otobüse binen genç bayan ilişiverecek yanlarına… bizimkiler sığışmışlar bir buçuk koltuğa…

dedim ya gözleri kenetlenmiş diye… hani otobüs sarsmasa, göz bile kırpmadan gidecekler yol boyunca…

“aşk” dedim içimden… kulağımda cem adrian… daha bir hoş geldi görünen, gözüme… bakmayayım dedikçe, kaydı gözlerim o ellere… belli, fena aşıklar… belli, henüz evli değiller… besbelli, birazdan ayrılacaklar…

dedim ya… kulağımda cem adrian, mutlu yıllar diyor, siyah bir veda öpücüğü adlı kapkara albümünden…

otobüs gitti… otobüs durdu… binen bindi, inen indi… eller ateş, eller ter, eller aşk… birbirinde eller… derken kızın eli süzüldü, çantasına doğru gitti… oğlanın eli onu takip etti, dayanamadı tekrar kavradı, dudaklarına götürdü, öptü… “bu ne lan” dedim içimden… yanıyor bunlar aşktan… yazık! nasıl da hasretler birbirilerine…

kulaklarım cem’in, gözlerim onların esiri… kaptan sert bir dönüşle yolcuları sarstı… otobüs bir gitti, bir durdu… bir duracak, kız fısıldadı, oğlan düğmeye bastı… 1-2 dakikaları ya var, ya yok!

birden koltuğumda dikeldim… dönüp ardıma, şoföre, yolculara baktım… “kaptan dur! millet in! işıklar sön!” diye bağırmak istedim… sustum elbet!

indi kız… ellerini o gece için son bir kez daha kullandı… otobüste kalan oğlana sallamak için…

“ey aşk!” dedim içimden, “kutsal olan… bedenler yakan, bedenler çoğaltan aşk… bu kız adına, bu oğlan adına, kendi adıma teşekkür ederim… çünkü sen öğrettin bana yanmayı, tam sönerken tekrar ışık saçmayı…”
58 Entry Daha