aşk

237 Entry Daha
zamanında birine aşık olmuştum. ilk defa böyle bir şey yaşadığım için, hissettiğim heyecanın, çektiğim özlemin birebir aynısı yaşıyor sanırdım. adam bir de olgun, iki katım yaşamış. ben sanıyordum ki insan sevgili olunca; hetero ilişkilerde nasıl evli çift oluyorsa eşcinsel ilişkilerde de aynı şekil bağlılık oluyormuş. meğerse adam ortam kaşarıymış. onun benim gibi elli tane daha takıldığı varmış. hepsine de aynı muamele. başka alternatifleri olduğunu bilsem de hayatının bu kadar kalabalık olduğunu tahmin edemiyordum. nereden bilebilirdim ki, daha toydum o zamanlar. buna rağmen deli gibi seviyordum.

o değil de aşk insanı psikopatlaştırıyormuş. başkasıyla görüşmesinden çok benim hayal ettiğim ilişkiyi başkasıyla yaşıyor olabileceğinden korkuyordum. yani diyordum ki ya başkasına sadıksa, gözü sadece onu görüyorsa, onun dışında hiçkimseyle görüşmüyorsa. sonra bu adam benimle sevgili ayağına giriyorsa nerede kaldı başkasına karşı olan sadakati, aşkı. kendimi böyle avutuyordum.

insan olgunlaştıkça bir şeylerin farkına varıyor tabii. her şeyin net bilincine vardığımda o kadar sevmeme rağmen onu yüreğimden söküp söküp attım. hep on sene sonrasına odaklanırdım, çünkü tanrılaşmıştı gözümde. hayatım boyunca unutamam korkusu vardı. bu yüzden on sene sonra yaşlanıp gidecek, şimdiki güzelliğinden eser kalmayacak, ben hâlâ beğeniyor olsam da başkası beğenmeyecek diyordum. bu gün tanışmamızın üzerinden on sene geçmiş.


mesafe koyduğum dönemlerde çok geri dönüşler aldım ondan. yaptığım tek şey ölü taklidi yapmak oldu. ben sustukça daha da üzerime düşmeye başladı. bu sadece işimi kolaylaştırıyordu, o bana ulaşmaya çalıştıkça ben daha fazla direnme gücü kazanıyordum. içi boş, ciddiyetsiz cevaplar verirdim. önemsemediğimi hissettirerek.

en son bir talihsizlik yaşadı, ölümden döndü. daha hasta yatağındayken mesaj attı bana, durumu anlattı. üzüldüm adama, ilk defa ciddiyetli bir tavırla yazdım, geçmiş olsun dileklerinde bulundum. beni ne kadar çok özlediğinden bahsetti.

sonra bi gün olduğu şehre yolum düştü. daha önce bende travmalar yarattığı için(gecelere kadar beklediğim olurdu onu 5 dk görebileyim diye. ya çok geç gelirdi, ya da hiç gelmezdi) pek görüşme niyetinde değildim. yolumuz çakışırsa anca. sadece geldim diye mesaj attım. mesajımı görür görmez aramaya başladı. uygun olduğum için cevap veremedim ama uygun olunca dönerim diye de mesaj attım. ne de olsa ileride bi gün çay içeriz diye konuşacaz diye o gün pek önemsemedim. ama o durmadı, bekliyorum diye mesajlar atmaya başladı. aradığımda neredesin dedi. direkt ben mi geleyim sen mi gelecen dedi. aramızda da bayağı mesafe de var yani. şakasına sen gel dedim. tamam çıkıyorum dedi. niyetim de zaten bunu test etmekti. ortak bir noktada buluşalım dedim.

ben ondan önce vardım. o benim bulunduğum karşı tarafındaydı. benim tarafa gelebilmesi için alt geçidi kullanması gerekiyordu. ben de alt geçide biraz uzak olduğum için sen benim tarafa gel o zamana kadar ben de alt geçide varmış olurum dedim. zihnimde yer etmiş bir ana denk geldiğim için bu gereksiz ayrıntıya girdim. alt geçide erken vardım ya da o yavaş geldi. merdiven çit taraflıydı. başında beklediğim merdivenlerden çıkanlar arasında onu göremedim. 3 sene sonra onu göreceğimin heyecanı da vardı açıkçası, gözlerim her yerde onu arıyordu. karşı merdivene bakmaya başladım. insan kalabalığının içinde nihayet onu görebildim. onca hızlı akan trafik içinde merdivenleri tek tek yavaş yavaş çıkıyordu. içim kıyıldı, gözlerim nemlendi. farketmesin diye toparlamaya çalıştım. hemen olduğu yere yürüdüm. beni gördüğü gibi sarıldı, çok özlemişti hissediyordum. bende ise sadece acıma duygusu.

neyle geldin dedim dolmuşla dedi, eee araba? dedim. sattım dedi, ameliyat masrafını karşılamak için. gözlerim tekrar nemlendi, kalabalığa çevirdim yüzümü. sağlık olsun dedim, param olursa sana alırım yenisi dedim. belimi sıktı, bi cafeye doğru yürüdük.


anlattığına göre benden sonra çok özlemişti beni. hatta geleceğimi bilse 1000 km öteden olduğum yere gelip otel tutacakmış. geleceğimi düşünmediğinden yapmamış. gelir miydin diye sordu. düşündüm, cevap bulamadım. ameliyattan sonra olsa gelirdim dedim. peki ya önce? dedi. öncesine gitmek gerek dedim.

işin yoksa buradan bana gidelim dedi. şaşırdım. hiç yapmadığı şeydi. sevgiliyken bile bunu teklif etmemişti. evi kırmızı çizgisiydi, doğup büyüdüğü yerdi. beni asla davet etmezdi. benim işim yok da sen emin misin dedim. gel ne olacak dedi. içimi bir huzur kapladı. belki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı ama bunu da gördüm dedim. içimdeki o problemli aşk duygusu yerini şefkata bırakmıştı. kendini affettirdi bana ve anladım ki bir insan anca affettiği zaman üzerindeki yükü atıyormuş.


evine gittik, gece yarısına kadar oturduk sohbet ettik. gece uyurken bana sarıl bırakma dedi. sabah da bir işi vardı erken çıkacaktı. ben uyandığımda mutfaktan sesler geliyordu. kalkıp gittiğimde çıkmadan kahvaltını hazırlayayım, uyanınca yersin dedi.
4 Entry Daha