avm

insanların çeşitli ihtiyaçlarını * karşıladığı merkezi sayılabilecek yerler.
kapitalizm mabedi mekanlar.
mantar gibi her şehir de çoğalıyorlar.insanları bir mekana kilitleyip.ye-iç-alışveriş yap-sosyalleş-yorul-eve git çemberinde öğütüyorlar.mimarisi gereği sağlığa oldukça zararlı aşırı gürültü,yapay iklimlendirme,spot ışıkları derken insanın beyni radyasyon ve elektromanyetik dalgalardan pert oluyor.bir çok uyarıcının olduğu mekanda beyin yorulup sadece alışverişe kanalize oluyor. fast food türü yemekleri söylemedim bile.
ne zaman girsem ruhum daralıyor.ufak bir semt pazarını bin tane bu lanet yere değişmem.
alış veriş merkezi'nin kısaltması olan, özellikle 90lar sonra kapitalizmin ayyuka çıktığı, insanları ihtiyaçları olmayan ürünleri almaya iten reklamlara paralel olarak küçük kafeslerde, yüzleri gülmeyen ve sadece "daha çok almalıyım daha çok almalıyım" düşüncesinde duygusuz mekanik organizmalara dönüştüren, aradığınız -ya da aramadığınız- her şeyi kapalı bir kutu içinde bulabileceğiniz için temiz hava, iki yeşillik, biraz nefes gibi insani ihtiyaçlardan uzaklaştığınız, sonunda eliniz kolunuz torbalarla ve bir dolu kullanmayacağınız eşya ile eve döndüğünüzde kendi kendinizi sorguladığınız kapitalizm mabetleri.
bu mekanlarda dokundugum her metalik seyden statik elektrik yuklenmesine ugramamdan sebep pek gitmedigim, basimi surekli agritan mekanlar. anladigim kadariyla altli ustlu gecen elektrik kablolari ve manyetik alanlardan - igrenc gurultu ve kokuyu saymiyorum bile- dolayi her turlu cilt sorununa ve diger sorunlara davet cikartan bir toplu rezillik soleni. asiri gorsel ve isitsel uyaranlardan, ayni havanin sirkule edilmesinden dolayi insanlar ambale edilmekte bu sebeple zihinsel ve bedensel olarak tukenmis hissetmektedirler. isterseniz cevahir avm'de bir pazar gununu gecirmeye calisin bakin noluyor gorun.
insanları kitle olarak çekmeyi başaran ve sokaklardaki esnafı bitirmiş olan sikimsonik beton yığınlarıdır. ihtiyaç var diye niceleri dikilmeye devam etse de rant doğa kirliliği yani zarar ziyan engellenemeyen işlerdir.
alışveriş yapacağınız veya geç saatte sinemaya gideceğiniz * durumlarda çok kullanışlı olduğunu kabul ettiğim ancak iki insanın randevulaşıp, oturup çay kahve içip sohbet etme amacıyla kullanmasını bir türlü anlayamadığım koca koca binalardır. bir de geceleri ne kadar çok elektiriği zayi edildiğini düşündürten yerlerdir.
pazarlıkların bile yapılamadığı birbirinin aynısı tiksinti mekanlar.
avrupa ülkelerinde akşam 6 gibi kapanan, gündüz saatlerinde de çılgınca alışveriş yapılmayan, böylece hem çalışanlarına dinlenme adına vakit tanımakta, hem de tüketimi körüklememekte olan büyük alışveriş binaları. bizdeyse değme gökdelenlere taş çıkartacak derede hızla yükseliyor ve çoğalıyorlar.
tüketim toplumlarının bir numaralı uğrak mekanı. zamanın yok, gel herşeyini burdan al, evine dön, işine git, bir daha gel, git, döngüsünü empoze eden çağın en büyük çakallığı bir yapı şekli. ciddi bir abluka ve sermaye içeren, halkı sosyalleşmekten uzaklaştıran bir politikası mevcut. en sevdiğim özelliği her pazar pijamalı babaların, bebek arabalı annelerin ve viyaklayan çocukların istilası altında kalması, sanırım bu yapıların talebini biz yaratıyoruz ancak arzını da dayatan sistemin ta kendisi.
kendimi vahşi hayvanlarla kaplı bir ormanda hissetmeme sebebiyet veren tüketim ibadethanesi. daha doğru bir ifadeyle modern ibadethaneler.
haftasonu kalabalığı yüzünden bünyemde avm fobi oluşturan çoğu klostrofobik kapalı mekan. bu zombi mekanlardan uzak durmayı ve sokaktaki mağazalardan* alış veriş yapmayı tercih ediyorum.