bu entry bu sayfadaki en içten duygularla yazılmış olandır belki de.
son birkaç gündür sadece birkaç saatin etkisindeyim ve karmakarışık herşey. çook sevdiğim en yakın arkadaşlarımdan smokebl'in başını şişirdim resmen sırf bu sebepten. altı üstü spor salonunda harika bir vücuda sahip biriydi. kendi çapımda sadece beğeniyorsun ama bişey yapacağından değil kalacaksın yine bakire halinle diyordum. davet ettim yarım yamalak türkçesiyle geldi evime biscolata erkeği mülteci. gidecekmiş kabul olmuş sığınma hakkı. doğumgünüymüş üstüne üstük o gün. bana ayırmış o gününü. ailesini bir daha göremeyeceğini, yaşadığı-yaşayacağı şeylerin zorluğunu falan konuştuk. bilmiyorum kaç mülteciyle muhabbetiniz oldu ama klasik onların yaşadığı şeylerin duygusallığıydı. öyle sanıyordum. sonra ağır basan ülkesini reddetmeye zorlayan inancını kırarak tanrı dedi, tanrı beni seviyor artık ve sanırım bağışladı beni dedi. iyi bir hayat umduğuna yordum ama neden diye sordum gayri ihtiyari. çünkü seni tanıdım sonunda geç de olsa tanıştım seninle ve farklı dillerimiz kültürlerimiz olsa da sen beni anlayabiliyorsun ben de seni dedi şiveli ingilizcesiyle. şaşkın gözlerle ona baktığımda onun gözlerinde şaşkınlık değil yaş vardı. beni de seven birilerinin olacağı hevesi sardı beni o an özgüven eksikliğimi tamamlamıştı belki de. içiyorduk o sırada geç olmuştu gitmek istedi. kalmasını söyledim, ısrar ettim rahatsız etmeyeceğine inandığında kalmayı kabul etti. uzandık ve o garip muhabbet devam etti.
uykumuz gelmişti ve uyuma kararı aldık arkamı döndüm uyumak için derken uzanan kocaman bir kol beni sardı. onun ben, sarmalayan kocaman vücudunda küçücük kalmıştı bedenim. kaslarındaki bütün kıvrımı hissediyordum resmen hafiften batan vücut kıllarıyla. olmasından emin olmamakla beraber ilklerimizi yaşama gel gitindeydik ikimiz de. karar verilmek üzereydi derken bilmediğim bir dille konuşulan bir telefon geldi ve evine hırsız girdiğini söyleyip çook özür dileyerek gitti. kaldım bir başıma yine ondan önceki gibi bütün yalnızlığımla. gerçi kedimi gözardı edemem beni hiç yalnız bırakmadı o. ertesi gün aradım mesajlar falan derken yok ulaşamadım. bir gün sonra gidecekti biliyordum. gittim ve o gülen gözleriyle orada duruyordu. kızdığımı söylemeden geçemezdim tabii ki ama çok geçerli sebepleri vardı ikna etti beni. sarıldık sımsıkı çokça. 20-30 arkadaşı onu beklerken sımsıkı sarılıyordu bana. muavin istanbul yolcusu kalmasın demesine rağmen koca vücuduyla sımsıkı sarılıyordu bana boynumdan defalarca öperek. herneyse bindi gitti ve ben kaldım yine boynu bükük gözü yaşlı teeeğk baaşıma. bu defa gerçekten geçerli sebepleri var mı bilmiyorum ama yine yok cevap aramalara, mesajlara. belki yarın california'ya gideceği için onu unutmamı istiyor, beni unutmak istiyor, belki çok farklı geçerli-geçersiz sebepler.
sabırla okuyun ve bişeyler önerin sözlük bu ne bunun adı ne? doğumgününde bana gelen mülteci beni bu kadar etkiledikten bir gün sonra nasıl gidebilir? gideceğini bile bile beni nasıl bu kadar etkileyebilir? kezbanım tamam da bu da yapılmaz ki. boşuna ayı dememişiz demek ki şu canavar vücutlu nasır kalplilere ayı işte aaaayııı aaaayııı. yardım et sözlüüük yardım idin gomşulaaar..