ayı sözlük itiraf

1304 Entry Daha
birazdan okuyacaklarınız ağır derece depresiflik, sefil mızıklanmalar ve dahasını içerebilir- eğer ki itirafın ağlama duvarına dönmesinden bıktıysanız size bir sonraki/önceki entrye alalım...

-hayatta neredeyse hiçbir şeyden korkan birisi olmadım. korkunun beyin tarafından tetiklendiğini ve kendinizi korkmadığınıza ikna eder/inanırsanız korkmayacağınızı düşünürüm. son zamanlarda bakıyorum da, hayatımda gerçekten, ilk defa bir şeyden korkuyorum, dahası tam olarak neyden korktuğumu bile bilmiyorum. sadece bir gittikçe daralan çember, kapana kısılmışlık hissi.

-ben de itirafın allahı var da aslında da... onun yazdığını bayadır sil(e)medim, duruyor öyle. geri dönüp okuduğumdan ya da bir şey ifade etmediğinden değil, keza ortada fol yok yumurta yok. normalde de asla aynı çevreden/okuldan/iş yerinden vs gibi insanlarla bu tarz etkileşimlere girmeyi doğru bulmam. zira sözlükte de dönen dedikodunun, hemen cadı kazanı kaynatmanın haddi hesabı olmadığından hiçbir şey yapmadım(şu ana kadar) ama son birkaç zamandır silme isteği uyanıyor yoğunca, sanırım kırk yılda bir konuşmak için bile olsa düzgün birine denk gelince insan ''nadiren de olsa öküz olmayanlar da var'' düşüncesini geçiriyor aklından.

- hep bekledim bekledim baktım o ''the one'' diyeceğimiz bey bir türlü gelmiyor, biraz daha açılayım dedim. 2 ay falan önce herkesin haberdar olduğu, ben her ne kadar çöpçatanlık uygulaması sansam da-ki ''fast sex'' appi olan bir-iki uygulamaya katıldım, yeni tanıştığım ve bu konularda kesinlikle benden çok daha bilgili bir kız arkadaşımın yoğun önerisi üzerine. neyse, gel zaman git zaman öyle ''elektrik'' aldığım birisi pek olmadı, ben de mecburen çoğu konuşmayı kibarlıkla sonlandırdım. ne kendi zamanımı ne de başkasının zamanını almaktan hoşlanırım çünkü. bir dateden döndüğüm akşam, gecenin 03:30'unda biriyle konuşmaya başladım; gerek mizacı gerek duruşu gerek tipi ile az çok tanımak isteyebileceğim biri. ben ki kimseye ilk adımı atamam, çocuğu her konuşmada bir teşvik bir açmaya çalışmalar... kendimin asla yap(a)mayacağım dediğim şeyleri yaptım. çünkü hep ''elinden geleni yap, olmuyorsa en azından elinden gelenin en iyisini yaptın'' olmuşumdur. neyse, bu bey beni tam 3 kez ekti ve ben de durur muyum, bitch damarım kabardığından güzel güzel, inceden inceden kendisini haşladım. sonrasında muhabbet öyle bir yere geldi ki 4. seferde buluşmaya döndü. neyse, buluştuk. genelde az-çok birini etkilediğimi azıcık da olsa tahmin edebilecekken 'gönlü yok sanırım'' dedim. sonrasında yine kendimi önceki konuşmalarda da tutamadığım gibi (çünkü o havada kalmış-yarım hissinden nefret ederim) kendisine çok kısa bir ''bu sefer ekmediğin için teşekkürler'' yazdım, kendisi de gayet olumlu bir geri dönüşte bulundu. üzerinden 2 gün geçti ses yok, diyorum ne oluyoruz, 3 days rule mı yapıyor kendince. 5 gün zor da olsa kendimi tuttum ve en sonunda yine bir durumu belirleyecek mesaj dizisi yazdım. kendisi de sağolsun cevap verdi ama bir ıssız adam tribi, bir ben önce kendimi bulmalıyım hazır değilim kafaları... hayır, konuştuğumuz ilk dakikadan beri kendisine olabildiğince açık, olumlu-olumsuz her konuda konuşabileceğimizi söylerken bu hareketi beni nasıl diyeyim, (varlığından bihaber olduğum)yumuşak karnıma geldi. kötü bir insan olmadığını biliyorum ancak sormadan da kendime edemiyorum, o zaman neden ''selam'' diyorsun, neden konuşuyoruz değil mi? bundan önceli ilk iki ilişki-msi yaşadığım şeylerde baştan kendimi çok kaptırmıştım, bu sefer öyle olmadı ama yine aklımın bir ucunda duruyor, adele'in dediği gibi we could have had it all diye bağrınasım geliyor falan. neyse, birisini unutmanın en iyi yolu yeni birisid diyerekten 2 günde 5 kişiyle muhabbetim oldu, 3 date'e çıktım ama işte o mini minnacık da olsa etkilenme hissi olmadı. baktım bu da işe yaramıyor, en iyi bildiğim şeyi yapayım dedim kendimi alışverişe verdim, kredi kartımı yedim; yetmedi gecenin 03:30'unda (manidar) yarım kutu bir cartedor yedim. ama duygularımı yiyemedim sanırım. en komiği de kalbim kırılmadı, egom sarsılmadı ki yüksek egolu değilimdir ama böyle bir ''ah be!'' durumu sevgili sözlük. 27 yaşında adamsın, ne istediğini bilmesen de (ki bence buna lüksü yok) insan en azından ne istemediğini bilerek ters bir yorumlama yapar.

-doktorum görüşmelerimizin tamamlandığına karar verdi ve antidepresanımı kesti-ki sanırım zaten öyle ahım şahım bir ilaç da değildi. neyse, ilacı tamamen bıraktığım perşembeden beri kafamda ''deli sorular'', uçsuz bucaksız düşünceler falan filan. hayatta gerçekten ağlama duygusunu 6 yaşında beğendiği ayakkabıyı aldırmak için tüketmiş birisi olarak birer ikişer dakikalık ağlama krizleri yaşıyorum. halet-i ruhiyemi geçtim, üzerine bir de ''allahım bana ne oluyor?'' diye daha da üzülüyorum.

-son 4 yılda taş çatlasa 1 kere hasta olmuş birisi olarak, nisan başında (en azından bana göre epey yoğun) bir soğuk algınlığı geçirdim. hani o kadar kötüydü ki resmen ''allah'ı gördüm geldim'' diyebileceğim kadar. yalan değil, çok daha kötü olduğum zamanlar intiharı düşündüğüm oldu-sanırım az çok herkesin böyle bir dönemi olmuştur. dün gece eve geldiğimden beri yine beter bir şey kaptım neyse artık, değil konuşmak nefes almaya takatim yok. öldürmeyen allah süründürüyor kısacası.

-ha bi de son olarak, şu:
hangi ruh halinde olursam olayım beni benden alması yetmezmiş gibi, bir de şuna :
rastladım, iyice sinirlerim bozuldu. ilk iki buçuk dakika son iki ayımı anlattığından mı ya da ne benim ne de diğerlerinin videodaki kadar seksi olmadığı gerçeği mi yüzüme acı şekilde vurdu, bilemiyorum.
2303 Entry Daha