30 kilo fazlalığımı deodarant şişesini alıp ayağa kalkıp terleyene kadar playback yaparak koruyorum. ama konu bu değil...
tek çocuk olmamın bana getirdiği tek ve en iyi şey dört duvar arasında kocaman bir dünya yaratmamdır. temiz bir sayfa açar 30 tane farklı karakter çıkarıp onlara isim verir ve onları hergün canlandırırdım. çoğunlukla süper güçlerim olurdu ama çok eğlenceliydi. oradan oraya zıplardım. annem bu oyunuma "fışfış" adını taktı çünkü bunu olayı gerçekleştirirken sürekli ağzımdan ses efektleri çıkartıyordum, baya aksiyonlu şeylerdi doğrusu. ama artık oynayamıyorum tuhaf geliyor.
diğer şey ise yatağımın yorganını koca bir dağlık bölge haline getirerek oyuncak askerlerimle savaş çıkartmamdır. itiraf etmeliyimki halen istiyorum o tür oyun oynamayı ama gidip oyuncak askerler almaya üşeniyorum.
sonra bu yaratıcılığımı yazıya dökmeye çalıştım oynamak saçma gelmeye başlayınca. 3-4 hikayeye başladım ama hiçbirinin arkasını getiremedim. nedendir bilinmez kendi yazdığım herhangi bir şeyi okumaktan nefret ediyorum. o yüzden bir türlü hiçbir hikayemi bitiremedim. ama bir hikayem vardır ki 4 yıldır yazları üstünde çalışıyorum. her senede yepyeni manyak fikirler aklıma geliyor. ve resmen konuya 3 defa başladıp sil baştan. şuan elim bomboş. o yüzden bende ne cevherler olduğunun farkında olup aksine gidip boşanma avukatı olmaya çalışıyorum. yaratıcılığımı pek konuşturamayacağım orası kesin. insan hakları avukatı olacaktım ama türkiyede öyle bir hak olmadığını görünce vazgeçtim.