ayı sözlük yazarlarının unutulmaz pişmanlıkları

yazarların unutamadıkları pişmanlıklarını aktarabilecekleri başlıktır.

üniversite yıllarım aklıma gelince o boş geçen zamanlara çok üzülüyorum.. çok daha iyi değerlendirebilirdim.. 10 yıl oldu ve hiçbir zaman o dönem kadar rahat olamadım..
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
keşke lise de ailemin sözünü dinleyip eşit ağırlığa gitmek yerine sözele gitseydim. böylelikle hem derslerimi zorlanmadan geçebilecek, hem de üniversite için edebiyat öğretmenliğini tercih edebilecektim. demek ki büyük sözü dinlemek yada sakalı olanın her zaman doğru söylediğini düşünmek doğru değilmiş.
okulu 8 senede bitirmem; hiçbir zaman ingilizcemi geliştiricek eylemde bulunmamam; yanlış bir aşkın içinde 7 senemi feda etmem; 35 olup hala baba olamamam; nefret ettiğim bir işte çalışmam.*
17 ay boyunca ingilizce eğitim gören subayların yanında askerlik yapıp, o kadar "dark al bu kitapları, cd leri çalış, boş boş oturma!" demelerine rağmen tek kelime ingilizce öğrenmeyişim.
kesinlikle bir tane ile kalmayan pişmanlıklardır, dercesine göre sıralanmıştır defterde. her nedense aklıma geldikçe utandığım bir olay vardır benimde aklıma geldikçe de hala yerin dibine giresim gelir, askerde iken yakın olduğundan dolayı teyzeme giderdim hep çarşı izinlerinde,bir gün yine evde kimsenin olmadığı bir hafta sonu arkadaşlarımla gidip ufak bir piyiz yapalım dedim, olacak ya enişte bey eve geldi, halbuki şehir dışında herkes gibi o da ama acil bir iş için geri gelmiş ve evi o halde görünce, beni kenara çekip birazdan arkadaşlarım gelecek çıkarsanız sevinirim bahanesiyle beni fırçalamıştı,hayatım boyunca hiç bu kadar utanmamıştım, işte bu o sırada en başta yer alır nedense benim için yapmamam gereken pişmanlığım.
yaşadığım hemen hemen tüm ilişkiler . ilişki olamadan benim kendi kendimi yaktığım tüm heyecanlarım. hepsine pişmanım. 40 oluyorum ancak kontrol edebiliyorum kendimi. *. neredeyse hep yanlış seçimler yaparım, çok başarılıyımdır bu konuda. birden fazla seçenek varsa hayatımda kesinlikle salakça olanı seçerim. 4 yıl önce iş ile gelen sayısız teklifi ret edip, aynı yerde kalmam tüm hayatımı kahretti.
hangi birini anlatsam, sadece ders almak lazim sanirim. ama bugunlerde kendime kizdigim pismanligim, cok gec kendimi kabul edinmem. 3 yil once arkadaslarima cinsel kimligimi acikladiktan sonra, hayatimda ilk kez asik oldum (yas 29)! ve ask konusunda ne kadar acemi oldugumu anladim, bu yuzden yalanci iliskiler yasayacagima keske bundan 10 yil once bir erkekle opusdukten sonra kendime bunu kabul ettirseymisim (tabi toplum psikolojisinin de payi buyuk). cunku sonucta yine ayni insanlara seksuel orientasyonu soyleyecektim ve degisen hic bir sey olmayacakdi. neyse, simdi gururla doya doya yasama zamani
ilkokul 8. sınıfta kızın tekini okul yakınındaki ağaçlık alana çekip sevişmem, ereksiyon olmadan, iğrenerek, kendimi hetero olduğuma inandırmaya çalışmam, hem de o yaşta amına koyim. tabi ki sadece bu değil pişman olmamın sebebi, üstüne bir de hocaların o halde bizi yakalaması, odaya çekip konuşmaları. minicik, ufacık kalmıştım, ölseydim keşke o an dediğim andı.
keşke o kadar çok erkek kovalayacağıma,bar bar şehir şehir sürteceğime, daha çok ailemle vakit geçirseydim.insan o kadar yabancılaşıyor ki,şu an tekrar çocukluğumdaki gibi yakın olayım dese de,olmuyor.uzaklaşmışsın bir kere,araya mesafeler girmiş.kaybedince anlıyor insan bazı şeylerin kıymetini.
yurt dışından kaçak kalmamak adına dönmek ve ben döndükten 3 ay sonra afetler nedeniyle kaçaklara vatandaşlık hakkı verilmesi.
bunun dışında da vicdanımı kapatamıyorum. bu uğurda kendim dışında bakış açılarım sayesinde kendime bile yetmiyorum bazı zaman. iyi midir kötü müdür bilemiyorum ama ne yapsamda ne etsemde vicdanıma sormadan edemiyorum. kendimi de madur ediyorum ama hak yerini bulsun diye işte. *
doğduğuma pişmanım desem.. çokmu acitasyon yapmış olurum...
çocukken ananemin evide camdan bakarken aşağıdan geçen bir masum kedinin sırtına hiç bir sebep yokken elimin altına en yakın olan şeyi yani mumu atmam, bir karıncayı çakmakla yakmak ve birde ruhu orospu biriyle kısa birliktelik
üniversiteyi kazandığım sene * o zamanki adıyla devlet memurluk sınavını (dms) kazamıştım. üniversite kazanmışım ya havamdan da geçilmiyor. ''aman be ne edeceğim dms sonucunu'' deyip herhangi bir başvuru yapmadım aldığım iyi puana * rağmen. oysa ne güzel işe girecek kendi paramı kazanacak ve üniversiteyi çok daha rahat okuyacaktım.üstüne bir de 4 sene fazladan kıdemim olacaktı şuan.
hatırladıkça evlat acısı gibi koyuyor be sözlük
sene 1990... isparta... arkadaşlarla toplandık ve 4lü grubumuzun 4.kişisi ortada yok... telefon açıp arkadaşı sorduk annesi evde yok dedi bende durduk yere kadına "o.ospu" deyiverdim. aradan 22 yıl geçti, hala o kadar utanırım ki aklıma geldikçe. neden yaptm? sebebi yok. ama hala çok utanıyorum...
  • /
  • 3