aylak adam

şöyle bir bölüm var sevmeye dair:

"- beni çok düşünmeni istemem.
+ nedenmiş o! düşünmeden edemem, biliyorsun, seni seviyorum ben.

sigarasını küllüğe bastırdı. "nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. sevmek! kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?"
yusuf atılganın 1959 yılında yayınlanan ama aradan geçen elli küsür yıla rağmen günümüzde dahi güncelliğini koruyan modern türk edebiyatının başyapıtlarından biri. mesela bahsi geçen bu yaratığı hala yaşatıyoruz içimizde.

“çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. sinemadan çıkmış insan. gördüğü film ona bir şeyler yapmış. salt çıkarını düşünen kişi değil. insanlarla barışık. onun büyük işler yapacağı umulur. ama beş-on dakikada ölüyor. sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar.”
düşenlerin kitabıdır. <br> <br>"sanki onu tanıyormuşum, görsem bilecekmişim gibi bakıyordum geçenlere."
işi gücü olmayan.boş boş gezip,boş gezenın boş kalfası olan,evlenmek istediğinde kız verilmeyen ,kahvehane adamı...