bir ayı hikayesi 1

alaimisema; maskeni düşürme sakın!

düş gördüğümü sanmak isterim bazen. kitli kalan tüm çaresizliklerim; tükenmişliğime meydan okuyan tüm sözlerimi serbest bırakabilmesi derdinde hep. beklemeyi öğrenemedi hiç sabrımın adını taşıyan ismim, öğrenemedi hiç zamanı aleyhinde kullanabilmeyi. ağzını açmaya cesaret ettikçe konuşamadığını gördü; yoruldu, bitkileşti, sebebiyete mazur kaldığı günahları işledi saklandığı kerpiç duvarlarına. yürümekten korktu, adımlarının tutuk görünür hissinden çekinirdi nicedir. ölü toprağında açtığı boşluklara yalanlarını ekti, karanlık çökmüştü; gözlerinde gördüğü her sebebiyetsizliğe bir gözyaşı biçti. dün’ü yoktu. omzunun üstünden gerisin de kalan tüneğe baktı, çoktan çürümeye başladığı belli olan toprağın içindeki erkekliğine onu hırçınlaştıran yürekliliğini hatırladı. hatırladıkça daha da soğuduğunu fark etti ardında bıraktığı dehlizlerinin. ayaklarını sürüye sürüye girdi köprünün altına.

bir şeylerden sakınıyormuşçasına avuçlarındaki toprak birikintilerini, kimsenin görmediğinden emin olduğunda kokladı. her koklayış birer yad gibiydi; öldürdüklerine, cinayetlerine, hissizliğine gem vururken terk ettiklerine. avuçlarını semaya kitlerken yağmur’un yağacağını bilmiyordu, gözlerindeki korku geçesiye değin elleri çoktan çamurlaşmış, anısı olan toprak ise önünden özgürlüğün coşkusuyla kaçıp gidiyordu. öfkeliydi, içinde şimdi büyüdüğüne emin olduğu kadına sığındı, sığınışında ki elem öylesine bir terk ediş değildi, sonsuzluğun dahi bir daha veremeyeceği, affı olmayan cürümün, günahının bedeli kor ateşlerin olduğu dünyada yaşamak ile sınanıyordu. alaimisemanın bedelsiz biçtiği güzelliğine borcuydu bundan böyle, kabul edilebilirliği ile nefes almak.