divan-ı kebir

1 Entry Daha
güzellikte eşsiz olan sevgili ne yaptı, gördün mü?
geçen gün bir bahane buldu.
beni de, seni de bir yerlere gönderdi, kendisi iki üç peri ile evde kaldı.
sevgili büyüleyici edasıyla bizi aldattı. biz ona karşı ne yapabiliriz ki?
nasıl aldanmayalım? onun elinde öyle bir zincir var ki, onunla bizi değil, zamanın bile boynunu bağlar.
kaşlarını çatınca, zavallı akıl kaçar, kaybolur gider.
gönül, onun kapısında tıpkı bir çivi gibidir. onun basıp geçtiği eşiğe çakılıp kalmıştır.
sakî, sen bize kadehte kalmış olan şarabı sun! biz geceden kalmış mest kişileriz.
gönül ateşi alev alev göklere yükselmede, sen onun üstüne su serp!
tesbihle meşgul olan ağzımda şimdi şiir var, rubaî var, nağmeler var.
nice ibadet yerlerini sel aldı götürdü. hem de nasıl sel; sanki uçsuz bucaksız bir deniz.
rebabdan yaysız nasıl ses çıkmazsa, ben de mest olmadığım zaman, benden aşk hikayeleri duyulmaz.
bu sebeple, önce bana şarap sun, beni mest et de; sonra aşk hikayelerini dinle!


özellikle şu kisımda yaptığı teşbih baya vurucu olmuş"gönül, onun kapısında tıpkı bir çivi gibidir. onun basıp geçtiği eşiğe çakılıp kalmıştır." aldığim bu son kesit beşinci ciltteki 2351. kısımdır ve "mef'ulü, mefa'îlün, fe'ulün" aruz vezni kalıp olarak kullanılmıştır.
1 Entry Daha